GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:121
Tarih:02.08.2016

SELİNA DOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi tarafından sunulan araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yüzyıllardır inançları nedeniyle sayısız katliama ve zulme uğrayan Orta Doğu'nun kadim halklarından Ezidiler hakkında bu Parlamentoda söz almış bulunmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, yine, bu Parlamentoda görev yapan 2 Ezidi arkadaşımla beraber çalışmaktan da mutluyum ve bunun da çok kültürlü yaşamımıza, çok kültürlü siyasi ortamımıza bir katkı olduğunu düşünüyorum.

Yüzlerce yıldır Anadolu'da varlığını sürdüren Ezidiler, ne yazık ki en az tanıdığımız, haklarında en az şey bildiğimiz halklardan bir tanesi. Hâlen ve hâlen, ne yazık ki toplumumuzun kahir ekseriyeti "Ezidi" isminin Emevi halifesi olan ve sevildiği de pek söylenemeyecek olan Yezid bin Muaviye'den geldiğini düşünüyor. Hâlen Ezidilerin inançları hakkında sevimsiz yakıştırmalar yapılıyor, Ezidiler aşağılanıyor ve dışlanıyor.

Belki de Ezidileri en güzel Kardeş Türküler grubunun seslendirdiği bir Ezidi ezgisinin girişinde değerli büyüğümüz Sevgili Pakrat Estukyan anlatıyor. Ben de Ezidileri o sözlerle anlatmak istiyorum müsaade ederseniz:

"Ezidiler günde üç kez güneşe döner, dua ederler.

Her isteyen, çoluk çocuk, genç yaşlı olsun, şeyh olsun, emir olsun, herkes güneşin karşısına geçer içinden ne geçiyorsa güneşe söyler.

Belki de insan soyunun şimdiye kadar söylediği en güzel dualardır bunlar.

Belki de en güzel türküler, en güzel şiirler bu dualardan çıkmıştır.

Belki de Mezopotamya'nın bütün destanlarının temelinde bu dualar yatar."

Ezidilerin tarihi ve kültürlerine ilişkin Ezidi milletvekillerimiz burada detaylı bilgi verdiler, ben tekrarlamak istemiyorum. Önergenin içeriğine değinmek istiyorum müsaadenizle.

Ne zaman bu topraklarda yaşayan ve sayıları zamanla azalan bir milletin sorunlarından bahsedecek olsak, konuyla ilgili bir tartışma başlasa hemen "Toprak mı istiyorlar?", "Tazminat mı istiyorlar?" soruları gündeme geliyor ne yazık ki. Tüm sorunların tartışma ve çözüm yeri olarak bu Parlamentoyu görüyorsak eğer, bu sorunları da ön yargısız olarak burada konuşabilmeyiz. Mesela bunları tartışmaya Ezidelerden başlayabiliriz.

Ezidiler uzun yıllar boyunca, Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana büyük baskılara maruz kaldılar. Ezidilerin, diğer Müslüman olmayan milletlerden daha fazla inançları aşağılanmakta ve kimliklerinde yer alan din hanesine, az önce sayın milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği gibi "Müslüman" ya da "Dinsiz" yazılmakta. Bugün sayıları giderek azalan, toprakları başka köylüler tarafından gasbedilen, kültürel mirasları yağmalanan Ezidiler için bu Parlamento çatısı altında bir şeyler yapabiliriz. Ezidilerin yanı sıra Türkiye'de yaşayan tüm azınlıklar için Parlamentonun devreye girmesinin vakti geldi de geçiyor bile.

Evet, her azınlık grubu farklı farklı sorunlarla uğraşıyor ama hepsinin ortak maruz kaldıkları bir husus var, o da nefret suçu. Bakın, sizinle bir araştırmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum, yakın zaman önce yapılan. Avrupa Birliği ve Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen Sosyal Medya ve Azınlıklar Projesi kapsamında "KONDA" isimli araştırma şirketinin yaptığı araştırmada nefret söyleminin vardığı boyut açıkça görülüyor. Gayrimüslim azınlık gruplara mensup kişilerle yapılan araştırmaya katılanların yüzde 56'sı sosyal medyada paylaşım ve yorum yaparken tedirgin olduğunu veya çekinerek yorum yaptığını, çoğu zaman da gerçek düşüncelerini paylaşamadığını ifade etmiş. Yüzde 23'ü paylaşım ve yorum yapmadığını, sadece izlemekle yetindiğini belirtmiş. Bu durumda, özgürce paylaşım yaptığını belirten kişiler, katılımcıların yalnızca yüzde 21'i. Paylaşımları nedeniyle katılımcıların yüzde 15'i hakarete uğradığını, yüzde 14'ü aşağılanmaya maruz kaldığını, yüzde 8'i küfre maruz kaldığını ve yüzde 6'sı tehdit edildiğini belirtmiş yani sosyal medyada neredeyse hakarete uğramayan bir azınlık mensubu yok değerli milletvekilleri. Sosyal medyada giderek tırmanan bu nefret söylemini de kapsayan bir araştırma önergesini parti olarak verdik, umarım bu da Parlamentonun gündemine en kısa zamanda gelir.

Peki, insanlar nasıl bu kadar pervasızca davranabiliyor? Bunu engellemek için yasal düzenlemeler elbette çok önemli ama bunu engelleyebilmek için büyük bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Her şeyden önce, biz siyasetçiler konuşmalarımıza dikkat etmek zorundayız. Toplumu yönetenler, affedersin, "Ermeni." derse bir siyasetçinin hitap ettiği kitle acaba ne der, siz düşünün. Yine, bir terör örgütünü tanımlamak için "Bunlar Zerdüşt." denilmesi, bir inancın aşağılanması değil midir? Bunlar başlı başına birer nefret söylemi değil midir sayın milletvekilleri?

3 Ağustos 2014 tarihinde IŞİD'in Şengal işgaliyle başlayan katliamdan dolayı binlerce Ezidi ülkemize sığındı. Bunların bir kısmı Türkiye'de can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Avrupa ülkelerine gitti. Hâlen ülkemizde kamplarda yaklaşık 1.500 Ezidi barınmakta. Türkiye genelinde ise 50 bin civarında Müslüman olmayan göçmen yaşamakta. Bunların tamamı IŞİD'den kaçarak ülkemize sığınmış durumdalar.

Partimiz bünyesinde, daha önce burada yaptığım sunumda da ifade etmiştim, bir göç ve göçmenleri araştırma komisyonu kurduk. O komisyonun bir üyesi olarak şahsen kendilerini ziyaret etme imkânı buldum, sorunlarıyla bire bir yakından ilgilendim ve bunları da ayrıntılı olarak hazırladığımız "Sınırlar Arasında" isimli kitapta sizlerin bilgisine sunduk.

Burada kısaca değinmek gerekirse IŞİD'den kaçarak Türkiye'ye sığınan, Müslüman olmayan bu sığınmacılar üzerindeki IŞİD tehdidi ne yazık ki burada da devam ediyor. Hemen hepsi hâlen IŞİD'den korkuyor, IŞİD'in Türkiye'de serbestçe hareket ettiği gerçeği karşısında kendini güvende hissetmiyor. Mülteci olmaktan kaynaklı sorunlarının yanı sıra bir de kimlik bunalımı yaşıyorlar. İbadet etmeyi bırakın, doğan çocuklarını vaftiz etmeyi bırakın, ölülerini gömecek mezarlıkları bile yok bulundukları şehirlerde. Bu insanlardaki IŞİD korkusunun Türkiye'de devam ediyor olması bile başlı başına büyük bir sorun.

Bakın, ülkemizde önceki hafta bir darbe girişimi yaşandı. Bu vesileyle bu girişimi bir kez daha lanetliyorum. Bu girişimin ardından büyük bir operasyon başladı, çok açık bir istihbarat zaafı olduğu ortaya çıktı. Şimdi "Bu istihbarat zafiyeti nasıl giderilir?" diye tartışmalar dönüyor. Bu zafiyet nasıl giderilir açıkçası ben bilemiyorum ama şunu biliyorum ki bu tartışmayı 15 Temmuz tarihinin öncesine çekmeliyiz.

Ülkemiz 7 Haziran seçimlerinden bu yana yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği kitlesel katliamlara maruz kaldı. İşte, istihbarat zafiyeti tartışılacaksa bu katliamlardan başlanmalı. Bu katliamların nasıl önlenemediğini bırakın, gerçekleştirildikten sonra bile soruşturmalarda nasıl bir yol alındığı büyük bir soru işareti.

Tekrar Ezidilere gelecek olursak, tarih boyunca 72 katliama maruz kalan, 73'üncüsünü de hâlen yaşayan Ezidilerin çığlığını yeteri kadar duyabiliyor muyuz sayın milletvekilleri? Ezidilerin yaşadıkları Birleşmiş Milletler tarafından açıkça bir soykırım olarak tanımlandı. Geçen ay açıklanan Birleşmiş Milletler raporunda IŞİD'in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal'i işgal etmesinin ardından Ezidileri zorla Suriye'ye götürdüğü, kadınları seks kölesi olarak kullandığı ve Ezidi kimliğini silmeye çalıştığı ifade edildi. Birleşmiş Milletler verilerine göre IŞİD'in elinde hâlâ 3.200 Ezidi kadın ve kız çocuğu bulunuyor.

Yine, aynı şekilde, IŞİD kendi inancı dışındaki tüm inanç gruplarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bugün neredeyse Suriye'de Hristiyan varlığı yok denecek kadar azaldı. Yüzlerce, binlerce yıllık insanlık tarihi eserleri yok ediliyor. İnsanlığa karşı işlenen bu suçların cezasız kalmaması için bizim de Parlamento olarak yapabileceklerimiz var muhakkak. Nasıl Bosna'da gerçekleştirilen katliamı burada tüm partiler olarak kınayabiliyorsak, lanetleyebiliyorsak, IŞİD'in, başta Ezidilere yönelik gerçekleştirdiği katliamlar olmak üzere, insanlığa karşı işlediği tüm suçları da lanetleyebilmeliyiz. Ben bu vesileyle IŞİD ve diğer cihadist grupların yaptığı katliamları bir kez daha lanetliyorum.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından demokrasiye sahip çıkma adına toplumun farklı kesimlerinin bir araya geldiği, siyasi gerilimin azaldığı günlerden geçiyoruz. Bu, hepimizin özlediği bir ortam gerçekten. Bu ortamın devam edebilmesi için farklı toplumsal kesimlerin bu ülkede kendini güvende hissetmesi gerekiyor öncelikle. Bunun için de "azınlık" olarak ifade ettiğimiz toplumsal kesimlerin sorunlarının bir an önce masaya yatırılması ve bunların çözülmesi gerekiyor. Bu, aynı zamanda dünyaya vereceğimiz güçlü bir mesaj da olacaktır. Bu bakımdan, gelin, bu kadim halkın hak ettiği itibarlarını iade edelim; bu kadim halkın yaşadığı sorunların tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin üretilmesi için bir komisyonu çok görmeyelim.

Teşekkürler. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)