| Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 28.07.2016 |
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşlerimi paylaşmak üzere bir kez daha sizlerin ve saygıdeğer halkımızın karşısındayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki konuşmamda da dile getirmeye çalıştığım gibi, bu kanun tasarısıyla yabancılara sadece çalışma izni değil, aynı zamanda vatandaşlık verilmesinin düşünüldüğünü de görüyoruz. Biz hiçbir yabancıya çalışma izni verilmesin, hiçbir yabancıya vatandaşlık verilmesin demiyoruz. Elbette ki ülkemiz iş gücü piyasasının çok özel ihtiyaçları söz konusu olduğunda çalışma izni verilebilir. Hatta çok özel vasıfları olan insanlara vatandaşlık da verilebilir, hiçbir itirazımız yok. Ancak, bunların yazılı ve herkese ilan edilmiş bir standardı olması gerekir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde gündemde olan Suriyelilere vatandaşlık konusu da bu konuyla bağlantılıdır. Çalışma izni meselesini mültecilere vatandaşlık verilmesi projesinin ön adımı olarak görüyorum. Bu konuda sakıncalı gördüğüm hususları milletimiz adına Meclis kürsüsünden dile getirmek boynumun borcudur.
Ülkemizde bir mülteci sorunu olduğunu söylemeye gerek yok. Gönderdiğiniz eski Başbakan, yeni keşfedilmiş dahi adam pozlarında önderlik ettiği paralel danışman kadrosuyla dış politikayı ülkemizin geleneksel rotasından saptırdı. Arapların iç işlerine karışmamak olan geleneksel dış politikamızdan sapmak büyük bir hataydı. İşte, karşı karşıya olduğumuz mülteci sorunu bu hataların tabii bir sonucudur. Hatadan dönmek de bir erdemdir. Bu hatayı artık yeni Hükûmetin gördüğünü ve köklü hariciye geleneğine dayanan Atatürkçü dış politika doktrinine dönülmesi gerektiğini artık anladıklarını ümit ediyorum.
Ancak, geride bırakılan enkazı nasıl kaldıracağız? Ülkemize sığınan bu insanlara vatandaşlık vererek mi bunu yapacağız? Yanlışı yanlışlıkla mı düzelteceğiz, yoksa mültecilerin ülkelerinde barışı sağlayarak geri dönmelerini mi sağlayacağız?
Her ne kadar, ortak tarihimiz olan Suriyeli kardeşlerimizi öteki olarak görmesem de mültecilere kitlesel olarak vatandaşlık verilmesini öngören politikayı çok yanlış buluyorum. Bu durum, ülkemizde var olan işsizlik sorununu orta vadede misliyle artıracaktır. Bu politikanın hayata geçirilmesi durumunda halkımızın yaşam kalitesi kötüleşecektir.
Diğer yandan, vatandaşlık hakkı verilmek istenen insanların ülkemize aidiyet duygusu nasıl tesis edilecektir? Ülkeye, bayrağa ve vatana aidiyet duygusu olmayan insanların vatandaşlığa kabul edilmesi ne derece doğru olacaktır? Vatandaşlık verilmek istenen insanlar Amerika'da olduğu gibi, vatana ve bayrağa bağlılık yemini edecekler midir? Almanya'da olduğu gibi, resmî dili bilme zorunluluğu bulunacak mıdır? Bunların yüksek miktarda sermaye getirme zorunluluğu ya da uluslararası denkliği bulunan bir üniversite diploması getirmesi zorunluluğu olacak mıdır?
Bütün bunlar, bu süreçte açığa kavuşturulması gereken ve standartları kanunen yazılı ve şeffaf olarak belirlenmesi gereken hususlardır.
Ülkemize hiçbir biçimde aidiyet bağı hissetmeyen FETÖ ve PKK mensuplarının örgütlü biçimde ülkemize nasıl bir zarar verdiğini, vermeye de devam ettiğini hepimiz görüyoruz.
Bizler, cumhuriyetimizin kuruluş döneminde hedeflendiği üzere, kaynaşmış bir millet, tek millet olmak zorundayız. Başımızda bulunan belaları defedebilmek için çalışmalarımızı ve vaktimizi bu yönde harcamamız gerekmektedir ama biz, bunlar yerine, Suriyelilere TOKİ'den konut vermeyi konuşuyoruz. TOKİ'den konut verilecekse şehit ailelerine, gazi ailelerine verilsin bizler de destekleyelim. Uğruna şehit oldukları toprakların üstünde bir parça gayrimenkul, bütün şehitlerimizin geride bıraktığı dul ve yetimlerin ve gazilerin hakkıdır, hem de analarının ak sütü gibi helaldir.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi burada tamamlıyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)