| Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 28.07.2016 |
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım; 403 sıra sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı'nın 28'inci maddesinin (4)'üncü fıkrası üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeden anladığımız kadarıyla, Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla yabancı öğrencilerin çalışma izni almasının önü açılıyor. Burada göz önünde bulundurulması gerekenler; çalışma izni verilen öğrencilerin nitelikleri, geldikleri ülke bakımından karşılıklılık ilkesi ve vatandaşlarımızın dezavantajlı duruma düşürülmemesidir. Bu nedenle, bu madde öncelikle kendi vatandaşlarımıza haksızlık yaratılmayacak şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca, karşılıklılık ilkesi gereği bizim öğrencilerimizin de yurt dışında benzeri şekilde çalışma hakkı elde etmeleri için gerekli hamleler de yapılmalıdır çünkü biliyoruz ki yurt dışında okuyan öğrencilerimiz, özellikle Avrupa ülkelerinde, kendi kazançlarını sağlamak istediklerinde bu mümkün olmuyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz gecesi ülke olarak büyük bir badire atlattık, maalesef ciddi oranlarda acı kayıplarımız oldu, fakat böylesi karanlık teşebbüslerin oluşmasına müsait ortam ve nedenleri tartışmadıkça benzeri riskler her daim olacaktır.
İşte, bu noktada dileğimiz, yaşadığımız tüm sorunların yegâne çözümü, bu Parlamentoda hepimizin üzerine yemin ettiği demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesini tam anlamıyla hayata geçirmektir. Bu yeminimizdeki ideali tam olarak hayata geçiremediğimiz için toplumsal olarak ayrışmış bir durumdayız, ancak daha fazla demokrasiyle, birbirimizle uyumlu olma kültürünü toplumun her kesimine yayabiliriz; trafikte, sokakta, yaşamın her alanında ve hatta Mecliste birbirimize tahammül edememe sorununu ancak böyle aşabiliriz.
Demokrasinin bir toplum için hayati önemdeki fonksiyonlarını yerine getirmesi için her zaman aynı hassasiyet içerisinde olmamız gerekir. Herkes için geçerli bir demokrasi anlayışı geliştikçe, tüm enerjisini birbiriyle uğraşmaya harcamayan bir Türkiye, dünyada olması gereken, hak ettiği yeri alacaktır.
Bu karanlık darbe teşebbüsü hepimizde derin üzüntü yarattı, fakat ne mutlu ki bu süreç, siyasette başından beri olması gereken bir ortak paydada bizleri birleştirdi, hatta böyle bir acı teşebbüsten belki çıkarabileceğimiz tek kazanç, böyle günlerde birbirimize daha fazla yaklaşıp, aramızdaki bariyerleri yıkmak olacaktır. İşte, ancak, o zaman, bizleri birbirimize düşmanlaştırarak darbelere müsait bir ortam yaratma hevesindeki iç ve dış güçlere fırsat verilmeyecektir. Şu an darbecilerin amaçlarını boşa çıkaran mevcut uzlaşma ortamını devam ettirme gücü iktidarın elindedir, fakat OHAL ortamı içerisinde kurunun yanında yaşları da yakacak gelişmeler olursa tüm ümitlerimiz boşa çıkacaktır.
Anayasa'mızın 2'nci maddesinde değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen, "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." vurgusunun neden hayati bir önemde olduğunu 15 Temmuz gecesi çok daha iyi anladığımız kanısındayım. Bir arada, huzur içinde yaşamanın olmazsa olmazı olan bu kavramların herhangi birinden ödün verirseniz, herhangi bir cemaat veya örgütsel bağlantılarla devlet yapılanmalarının içine sızan her türlü gruba da müsait bir alan bırakmış olursunuz.
Onun için diyoruz ki: Bu darbecilere karşı inadına demokrasi, inadına laiklik ve inadına cumhuriyet.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)