Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 120 |
Tarih: | 28.07.2016 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 403 sıra sayılı Tasarı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha nefretle ve şiddetle lanetliyorum. Milletimizi, Meclisimizi, millî kurum ve kuruluşlarımızı bombalayıp kurşunlayacak kadar gözü dönen FETÖ'cü canilerin darbe girişimi hamdolsun başarıya ulaşamamıştır. Darbecilere karşı canı pahasına mücadele veren, tanklara, helikopterlere, uçaklara, en ağır silahlara, kurşunlara ve bombalara karşı tereddüt göstermeden göğsünü siper ederek darbe girişimini püskürten, üstün cesaretini ve demokrasi tercihini tüm dünyaya gösteren aziz Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur ve onur duyuyorum.
Türk milleti hainlerden büyüktür, demokrasi darbeden büyüktür. İster FETÖ ister PKK/PYD isterse de IŞİD olsun Türkiye'yi geçemeyecekler, Türk milletini yenemeyeceklerdir. Türkiye zalimlere yem olamayacak kadar kudretlidir. Bir olalım, Türkiye'nin millî dava ve istiklaline bağlı kalalım.
FETÖ terör örgütüyle etkin ve çok boyutlu mücadele ederken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Öncelikle kişiler hakkında işlem yapılırken kesinlikle sağlam delil ve belgelere dayanmak esas olmalıdır. Paralel devlet yapılanmasının tüm unsurları tespit edilmeli, hepsi birden adaletin önüne çıkarılmalı, en ağır şekilde de cezalandırılmalıdır. Bu yapılıyorken masumların hakkını gasbetmek, suçsuz günahsız insanımızı mağdur etmek en az terör örgütünün zalimliği kadar tehlikelidir.
Aldığımız yoğun şikâyet ve eleştiriler, vatanını ve milletini canından aziz bilen kardeşlerimizin de FETÖ terör örgütüyle aynı kategoride ele alındığı yönündedir. Bu, doğru ve hakkaniyetli görülmeyecektir. Bu itibarla, idari ve kanuni tedbirler alınırken masumlara ilişilmemeli, onların hak ve insanlık onurları çiğnenmemelidir. Toplumun her kesimi kaygılı ve huzursuzdur. Eğer söylenenler doğruysa, FETÖ terör örgütüyle örgütsel herhangi bir bağı veya bağlantısı olmaksızın sadece geçmişte bu yapının banka, dernek, okul, dershaneleriyle ilişkisi olduğu gerekçesiyle işlem yapılıyorsa bakanlardan başbakanlara, milletvekillerinden belediye başkanlarına, bürokratlardan parti yöneticilerine kadar Adalet ve Kalkınma Partililerin cemi cümle alayını içeri almak gerekir. Bunu kesinlikle suçlamak kastıyla söylemiyorum, aynı durumda olanların yoğunlukla varlığını ortaya koymak için belirtiyorum.
Diğer taraftan, on dört yıldır ülkeyi yöneten ama milletin verdiği emanete sahip çıkamayan, bu yapıyı görmeyen, göremeyenin de AKP olduğu açıktır. "Bizi kimse uyarmadı." diyemezsiniz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin uyarılarını yıllarca dinlemeyen, üstelik ona saldıran ve hakaretler eden de Hükûmetin ve AKP'nin en yetkili ağızlarıdır.
Yine, teröristbaşı Fethullah Gülen'e önceden övgüler düzenler, elini öpmek için Pensilvanya'da kuyruğa girenler, "On iki yıl ne istedilerse verdik." diyenler, onları devletin en önemli görevlerine getirenler, okullarına, banka ve şirketlerine, derneklerine, vakıflarına, sendikalarına, medyasına, tüm kurumlarına her türlü imkânı hem de devlet kesesinden sağlayanlar da ortadadır.
Dolayısıyla bu süreçte iktidarda sorumluluk mevkisinde bulunanlar, görevli ve yetkili olanlar "Bizi aldattılar, safmışız, ahmakmışız." gibi sözlerle kendilerini bu işten sıyırmaya, sorumluluktan kurtarmaya çalışırken eğer masum insanlar mağdur ediliyor, zulme uğruyorsa, siyasi veya başka amaçlarla ahlaksızca kuru iftiralar atılarak yapılan ihbarlar üzerinden işlem yapılıyorsa bunun hesabını iki dünyada da veremezsiniz, bunun vebalinin altından kalkamazsınız, her şeyden önce Cenab-ı Allah'ın gazabından kurtulamazsınız. O sebeple Hükûmetten beklentimiz FETÖ terör örgütünün kökünü kuruturken suçluyu, suçsuzu birbirine karıştırmamaktır.
Diğer taraftan, bugünlerde PKK'nın alçakça saldırıları sonucu ardı ardına şehit haberleri gelmektedir. Hakkâri ve Siirt'te, 3'ü asker, 2'si polis 5 şehidimiz var. Şehit olan kahraman vatan evlatlarına Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine ve büyük milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum, yaralı kardeşlerimize de tez elden şifa ve deva temenni ediyorum.
FETÖ terör örgütünde olduğu gibi, PKK ve diğer terör örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibatı olanlarla ilgili neden işlem yapılmıyor? Başta belediyeler olmak üzere devlette yuvalanmış terör örgütlerinin güdümünde bulunanlar ivedilikle açığa alınmalı ve adalete teslim edilmelidir. Yine, terör örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibatı olan dernek, vakıf tüm özel kurum ve şirketlerle ilgili de gerekli işlemler derhâl yapılmalıdır. FETÖ'nün de, PKK'nın da, IŞİD'in de diğer terör örgütlerinin de kökü kazınmalı, hainlerden, alçaklardan, kalleşlerden hesap sorulmalı, hak ettikleri cezalar verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum. Darbecilere karşı mücadelede gururumuz olan polislerimizin ekonomik ve sosyal sorunlarına artık çözüm getirelim. Gerek çalışırken gerekse emekli olduktan sonra polisimizin ele güne muhtaç olmadan huzurlu, itibarlı, güvenli ve insanca bir hayat sürdürebilmesini temin edelim. Türk polisinin en başta gelen isteği, ek göstergelerinin yükseltilmesidir. Tamamına yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Kamuda emsal alınabilecek birçok kadroya yapılan uygulamayı, verilen 3600 ek göstergenin kendilerine de verilmesini istiyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetten beklentimiz ve isteğimiz, emniyet çalışanlarının özlük haklarını ve çalışma şartlarını iyileştirecek, polislerimize 3600 ek gösterge verilmesini de içeren düzenlemeyi bir an önce yapmasıdır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıda, uluslararası iş gücüne dair düzenlemeler yapılmaktadır. 1960'lı yıllardan itibaren yurt dışına iş gücü gönderen Türkiye, sonraki yıllarda, aynı zamanda, yabancı iş gücü kabul eden ve transit göçmenlerin geçiş yolu olarak kullandıkları ülke konumuna gelmiştir. Ülkemiz özellikle son yıllarda göçmen akınına uğramıştır. Ülkemize yönelen yoğun göç hareketleri sonucunda, gecikmeli de olsa, göç rejiminin dünyada geçerli olan politika ve uygulamalarla uyumlu kılınması için girişimlerde bulunulmuştur, bu konuda birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Ancak, ekonomik kalkınmayı destekleyen ve kendi iş gücümüzün istihdam imkânlarını azaltmayan uygulamalar henüz tam oluşturulamamıştır. Türkiye kendi iş gücüne yeterli istihdam imkânı sunamamakta olup en başta gelen sosyoekonomik sorunlardan birisi işsizliktir. İşsizlik sorunu AKP iktidarı döneminde kronik hâle gelmiştir. Özellikle genç işsizlik, resmî verilere göre bile, çok yüksek oranlardadır. İstihdam ve eğitim arasındaki bağın yeterince kurulamaması ve mesleki eğitimin iş gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde verilememesi, insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının talebi arasında dengesizliklere yol açmış ve eş zamanlı olarak hem işsizliğe hem de boş iş pozisyonlarına neden olmuştur. Nitekim, ülkemizde milyonlarca işsiz bulunmasına karşın, bugün işverenlerimiz aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. İhtiyaca göre eleman yetiştirilememiş olması on dört yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten AKP hükûmetlerinin bu alandaki beceriksizliğinin ve başarısızlığının somut göstergesidir. Türkiye'nin genç nüfusu birçok ülkeye nazaran fazladır. Ne yazıktır ki, stratejik üstünlük ve millî servet olarak değerlendirdiğimiz bu gerçek hak ettiği ilgi ve yakınlığı görememektedir. Sağlanan eğitimin, iş imkânlarının ve hayat standardının, geleceğimizin teminatı olduğunu sürekli tekrarladığınız gençlerimiz açısından yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Milyonlarca gencimiz iş aramakta, kimseye muhtaç olmadan insanca bir iş ve gelir imkânına sahip olmayı talep etmektedir. Bu onların en tabii hakkıdır.
Ülkemizde işsizlik sorununa çözüm bulunamaması ve genç nüfusa yeterli istihdam imkânları oluşturulamaması, yurt dışına yönelen göç eğiliminin özellikle yüksek vasıflı iş gücünde yaygınlaşmasına neden olmuştur. OECD verilerine göre Türkiye'den yurt dışına yönelen yükseköğrenim görmüş kişilerin sayısı 2002 yılına kıyasla 2010 yılında yüzde 82 oranında artmıştır.
Yabancı iş gücüyle ilgili bazı düzenlemeler gerekli olmakla birlikte, bizim ülke olarak planlı bir iş gücü göç politikası belirlemenin yanında, öncelikle vasıflı iş gücümüzün ülkede kalmasını ve diğer ülkelere gidenlerin geriye dönüşünü sağlayacak politikaları uygulamamız, beyin göçünü tersine çevirmemiz gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır. Bu kapsamda toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, çalışma şartlarının iyileştirildiği, ücret-verimlilik ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlandığı bir çalışma hayatı ve iş gücü piyasasının oluşturulması için gerekli yapısal reform ivedilikle yapılmalı ve önlemler alınmalıdır.
Taşeron işçilik, çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan taşeron işçilik uygulaması çalışma hayatının dengelerini bozmuş, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribata neden olmuştur. Kölelik sistemiyle eş değer bir hâle gelen ve kabul edilemez olan bu uygulamaya dönük politikalar bir an önce terk edilmelidir. AKP Hükûmeti, taşeron işçileri yıllardır oyalamakta ve sürekli de aldatmaktadır. Kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verileceği sözlerine karşın, bugüne kadar bir şey yapılmamıştır. Bizzat Başbakan tarafından tüm taşeron işçilerine müjde verilmiş, bunun üzerine taşeron işçiler âdeta bayram sevinci yaşamış ancak ayrıntılar açıklanınca hayal kırıklığına uğramıştır. Kamuya alınacağı açıklanan taşeron işçiler zaten kamu işinde çalışmakta ve yargı kararlarına göre kamu işçisi sayılmakta olup esasen kamunun kadrolu personeli olmayı beklemektedir.
AKP iktidarı, işsizliği önlemeye yönelik politikalar uygulamak yerine, işsizliğin olumsuzluğunu fırsata dönüştürerek bir sömürü düzeni kurmuştur. Bugün birçok kamu hizmeti, başta taşeron işçileri olmak üzere, sözleşmeli, 4/C'li, vekil, geçici, fahri ve İŞKUR elemanı statüsünde çalıştırılan personel eliyle yürütülür hâle gelmiştir. AKP'nin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü bu uygulamaların en büyük mağduru, yandaş olmayan ve bu yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan milyonlarca gencimizdir. AKP Hükümeti, yıllardır atanmayı bekleyen milyonlarca KPSS mağduru gencimizin haklarını yemiş ve yemeye devam etmektedir.
Çalışma hayatıyla ilgili yapısal sorunlara duyarsız kalan, sömürü ve kölelik düzeninden bir türlü vazgeçmeyen Hükûmet, bu tasarıyla yabancı iş gücüne dair düzenleme yapmaya koyulmuştur. İşsiz gençlerimize istihdam imkânı sunamayan, KPSS sınavına girmiş milyonlarca gencimize sahip çıkmayan AKP Hükûmeti, yabancı iş gücü çalıştırmanın derdine düşmüştür. Bakınız, bu tasarıda yüz binlerce mühendis, mimar, şehir planlamacısı aleyhine birçok olumsuzluğu içeren, karşılıklılık ilkesi de gözetilmeksizin yabancı mühendis ve mimarların sınırsız, sorumsuz, denetimsiz ve kuralsız çalışabilmelerinin önünü açan düzenleme yapılmaktadır.
Yine bu tasarıyla, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılmasında Türk vatandaşı olma şartı kaldırılmaktadır. Yasa çıkınca özellikle Suriyeli doktor, hemşire ve diğer sağlıkçılar boş kadrolarda sözleşmeli olarak çalışabileceklerdir.
Hükûmet yabancı iş gücüne sağladığı imkân ve fırsatları, Suriyelilere verdiği değeri kendi insanına vermemektedir. Sağlık çalışanlarının onca sorunu varken bunlara çözüm getirmeyen, taşeron personeline, vekil ebe ve hemşirelere, aile sağlığı çalışanlarına kadro vermeyen AKP Hükûmeti, Suriyelileri boş kadrolara atamak için kanun çıkarmaktadır.
Hükûmet, sözler de vermiş olmasına rağmen, çalışanların yıpranma payıyla ilgili düzenlemeyi bir türlü yapmamaktadır.
Yine, sağlık çalışanlarının ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasıyla ilgili talebi yerine getirilmemektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)