| Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 27.07.2016 |
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; cunta girişimi sonrası hayatını yitirmiş olan bütün yurttaşlarımı, bütün kardeşlerimi saygıyla, sevgiyle, hürmetle anıyorum, yâd ediyorum. Onların bu ülkeye ve bu ülkenin geleceğine bırakmış oldukları çok büyük ve çok kıymetli bir miras vardır ve şüphesiz ki o mirasa layık olma yükümlülüğü, sorumluluğu vardır, sorumluluğu bulunmaktadır.
Müsaadeniz olursa bir kez daha dikkatlerinizi, çok değil bundan bir yıl öncesine çekmek istiyorum. İşte, o bir yıllık zaman dilimi içerisinde bu Parlamentoda bu kürsüde sizlere hitap ettiğimizde, devlet içerisinde hukuk dışı örgütlenmelerin, devlet içerisinde devletin imkânını, pozisyonunu, erkini elinde bulunduranların kimi yerde ve kimi zamanda bunu kötüye kullandığını, kötüye kullanabildiğini ifade etmeye çalışmıştık. Doğrusunu ifade etmek gerekirse, ya biz izah edememiştik ya da sesimizi duyuramamıştık.
Bir musibetten elbette ki hayırlar çıkarmak mümkündür. Bu mümkünlüğün yanı sıra, bu büyük musibetten büyük hayırlar çıkarmakla mükellefiz, böyle bir sorumluluğumuz var. Bu itibarla da gelin, bugüne kadar, son bir yıllık zaman dilimi içerisinde devlet şiddetinden hayatını yitirmiş olan bütün sivilleri, bütün masumları, bütün insanları hep birlikte yâd edelim ve diyelim ki her zaman, eğer demokrasi olmazsa böyle riskler çıkabilir. Dolayısıyla gerçekle yüzleşmenin de zamanıdır, mekânıdır, yeridir diye düşünüyorum. Bu minvalde, bugüne kadar kullanmış olduğumuz dilin, üslubun yanı sıra, yeni bir dil, yeni bir üslup üretmekle mükellefiz, böyle bir sorumluluğumuz var hepimizin.
Darbe şükürler olsun ki bertaraf edildi ancak risk devam ediyor. Şu anda belki de tarihimizin en büyük iç provokasyonlarıyla karşı karşıyayız. Darbecilik ve darbe mekanizması her şeyden önce antidemokratik zeminde ürerler, darbe ve darbecilik mekanizması çatışma ortamı içerisinde ürerler, büyürler. O hâlde darbecilikle, darbe mekanizmasıyla etkin mücadele etmenin ilk ve acil adımı çatışmasız bir ülke, çatışmasız bir toplum inşa etmektir. Son bir yıllık zaman dilimi içerisinde bizler de dâhil olmak üzere her bir siyasal parti tutumunu gözden geçirmek durumundadır, yeni bir okumayı hayata geçirmek durumundadır. Ortak akılla hem içeride hem dışarıda barışı inşa edebilirsek bir bütün olarak darbe zihniyeti, darbe mekaniğiyle hesaplaşma imkanına da sahip olacağız.
Saygıdeğer milletvekilleri, darbe ve darbe mekanizmasıyla mücadele ederken gözden kaçırmamamız gereken bir husus daha var, o da masum insanı darbecilikle suçlamaktır. Ben buraya gelmeden önce Diyarbakır'da Dicle Fırat Kolejini ziyaret ettim. Hayatı boyunca darbeden çekmiş, belki darbe amacına ulaşsaydı ilk gözaltına alınacaklardan ve ilk işkenceye maruz kalacaklardan bir tanesinin okuluna el konuldu. Okul Millî Eğitim Müdürlüğüne teslim edildi. Dolayısıyla, yaşla beraber kurunun da yakılacağı bir sistemden demokrasi üretme imkânına da sahip olamayacağız. Bu itibarla, bir yandan darbeyle mücadele ederken öte yandan da hukuk dışı hiçbir yönteme de başvurmamak gerekiyor, sürek avına veya cadı avına da dönüştürmemek gerekiyor. Tam da demokrasinin bize emretmiş olduğu hususlardan bir tanesi budur.
Memnuniyetle görüyorum ve memnuniyetle istişare ediyorum ki şu anda Meclis birbirini dinliyor, siyasi partiler birbirini dinliyor, hatipler birbirini dinliyor. İşte, bunun kalıcılaşması, bunun bir demokrasi kültürüne dönüşmesi, bunun bir yurttaş davranış biçimi hâline dönüşmesi için de mutlak suretle bizim toplumsal barışı inşa etmemiz lazım, sorunlarımızla yüzleşmemiz lazım, tutumlarımızla yüzleşmemiz lazım ve aydınlık bir geleceği topluma miras bırakmamız lazım. Halk görevini yaptı; tankın karşısına çıkarak, topun karşısına çıkarak, şiddetin karşısına çıkarak görevini yaptı. Şimdi görev Parlamentodadır, şimdi görev siyasi partilerdedir, şimdi görev iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.
En derin saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)