GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:113
Tarih:14.07.2016

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 404 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.

Tasarı yatırım ortamının iyileştirilmesi iddiasıyla hazırlanmıştır. Tasarıda reformların olduğu söylenmiş, hatta Sayın Başbakan "ezber bozan düzenlemeler" diye adlandırmıştır.

Tasarı ne getiriyor, daha iyi anlaşılması için sizlere bir mukayese yapmak istiyorum. Buna baktığımız zaman, tasarıyla vazgeçilen vergi ve harçların toplam tutarına göre, öyle anlatıldığı gibi yatırım ortamına önemli bir katkı sağlamayacağı görülmektedir. Sayın Maliye Bakanı, bu tasarının gelir kaybı hesaplanabilen maddelerine göre vazgeçilen vergi ve harç tutarının 718 milyon lira olduğunu açıklamıştır.

Bakınız, bankaların aldığı komisyon ve ücretler 2015 yılı itibarıyla 6,5 milyar liraya ulaşmıştır. "Dosya parası" diye adlandırılan bankacılık hizmet gelirleri de 2015 yılında 21,5 milyar liraya varmıştır. Sayın Başbakan ve bakanlar tarafından ballandıra ballandıra anlatılan bu düzenlemenin işlem maliyetlerinde sağlayacağı azalma bankalara faiz dışında ödenen paraların yüzde 2'si bile değildir. O sebeple esas yapılması gereken, finansman maliyetlerinin düşürülmesi için kredi kullanımında alınan ücret, komisyon ve dosya paralarının disipline edilmesi ve finansman yükünün hafifletilmesini sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır. Hâlbuki bundan üç yıl önce AKP Hükûmetinin Başbakan ve bakanları bankalara yönelik çok ağır sözler sarf etmişler, "Faiz dışı gelirlerle abat olan bir lobi var, faiz dışı gelirle benim halkım sömürülüyor. Artık bu milletin kanını emen, alın terini sömüren faiz lobisine izin vermeyeceğiz." demişlerdir. Ancak, bunlar hep sözde kalmış, hiçbir tedbir alınmamış, faiz dışı alınan ücret, komisyon ve dosya paraları yüksek oranda artmaya devam etmiştir. Zaten AKP Hükûmetinden vatandaşı koruyacak, milletimizin soyulmasını ve sömürülmesini önleyecek bir düzenleme yapmasını beklemek nafile bir çabadır, tam tersine, bankaların aldığı ücret, komisyon ve masrafları yasal hâle getiren AKP'dir.

Bugün milletimizin borç ve faiz batağına girmiş olmasının müsebbibi AKP'nin bilinçli uyguladığı politikalardır. Milletimiz doludizgin borçlanmaktadır. Tüketici kredilerinde patlama yaşanmıştır. Bireysel tüketici kredisi kullanan kişi sayısı 26 milyon 170 bin düzeyinde olup bu sayı, nüfusumuzun üçte 1'ine karşılık gelmektedir. Tüketici kredisi borçları, AKP döneminde tam 160 kat artarak 314 milyar liraya varmıştır. Kredi kartı borçları da 80 milyar lira düzeyindedir. Sadece tüketici kredisi ve kredi kartı borçları için ödenen faiz, AKP döneminde 15 kat artarak 2015 yılı itibarıyla 45 milyar liraya çıkmıştır. Milletimiz dipten tepeye faize batırılmıştır.

Genele göre gidişatı çok vahim olan seçim bölgem Konya'da toplam nakdî krediler, 2002'de sadece 150 milyon lira düzeyindeyken 2016 Mart ayı itibarıyla 31 milyar liraya ulaşmıştır. Konyalının bankalara olan borcu AKP döneminde tam 207 kat artmıştır. İnancı gereği geçmişte faize bulaşmak istemeyen, faizden kaçan hemşehrilerim, AKP tarafından faiz tuzağına düşürülmüştür. AKP, Konya'yı borca batırmış, Konyalıyı faiz lobisinin kucağına itmiştir.

AKP döneminde en fazla kâr eden, en fazla büyüyen kesim faiz lobisidir. Faiz lobisi AKP'nin ekonomi politikalarından beslenmiştir. Dün açıklanan kurumlar vergisi rekortmenleri listesinin ilk 10 sırasında, ilk 10'u arasında 7, ilk 100'ü arasında 18 banka yer almıştır. AKP, on dört yıldır faiz lobisini abat etmekte, bu milletin alın terini faiz lobisine yedirtmektedir. Aslında AKP'nin on dört yıllık icraatının özeti budur. Muhafazakârım diye gelenler milleti faiz tuzağına düşürmüşlerdir. Nereden nereye?

Değerli milletvekilleri, uzun süredir ekonomide reform niteliğinde yapısal önlemler alınmaması nedeniyle ülkemizin ekonomik sorunları yıldan yıla artmıştır, yatırımlar azalmış, büyüme daralmıştır. Ekonomide zaten sınırlı olan kaynaklar üretken alanlardan hızla üretken olmayan alanlara kaymıştır. Arazi rantına ve inşaat sektörüne dayalı bir ekonomik yapı hâkim olmuştur. Bundan dolayı, imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı gerilemiş, üretim ve ihracat dışa bağımlı hâle gelmiştir. Üretim ve ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı azalmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır hep uyardık, uyguladığınız rant ekonomisi, beton ekonomisi yerine, yatırım, üretim ve istihdamı artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilmesini hep söyledik ama dinletemedik. Son yıllarda iyice karmaşıklaşan ülke gündemi ekonomik sorunları gölgelemiş ve geri plana düşürmüştür. Yaşanan gelişmeler ekonomideki sorunları daha da yaygınlaştırmış ve geleceğe dönük beklentileri tahrip etmiştir. Hükûmetin çizdiği pembe tablolar artık acı gerçekleri saklamakta yetersizdir. Yapısal sorunlar, adaletsizlikler ve darboğazlar daha da ağırlaşmıştır. Ekonomik sıkıntılardan dolayı sanayi, ticaret ve meslek erbabımız, KOBİ'lerimiz, esnafımız ve çiftçimiz ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Piyasalarda durgunluk hâkimdir. Nakit sıkışıklığı, tahsilat ve geri ödeme problemleri, karşılıksız çek ve iflas ertelemelerindeki artış bu sıkıntıların somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 2015 yılında karşılıksız çek tutarı yüzde 37, protestolu senet tutarı yüzde 23, sorunlu kredi tutarı yüzde 31 oranında artmış olup kriz yıllarının dahi üzerinde tarihî seviyelere yükselmiştir. İlk 100'e giren firmalarda bile iflaslar baş göstermektedir. Ekonomide ortaya çıkan reform ihtiyaçlarına artık cevap verilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ekonomiye ilişkin 7 temel alanda yapısal mahiyetli reformlar yapılması gerektiğini ve alınması gereken bir dizi önlemleri daha önce milletimizle paylaştık. Bunlardan biri de vergi reformudur. Ülkemizde vergi sistemi adil ve sağlıklı bir yapıya sahip değildir. Vergi yapısında dolaylı vergilerin payı 2002 yılında yüzde 65'ler düzeyinde seyrederken AKP döneminde yüzde 70'i aşmış bulunmaktadır. Oysa AKP Hükûmeti, 2003 yılında ilk bütçesini Meclise sunarken o tarihteki dolaylı vergilerin payını yüksek bulmuş ve bu oranı aşağı çekeceklerini vadetmişti. Maalesef, uygulamaları vaatlerinin tam aksi yönde olmuştur. Dolaylı vergilerin bu derece yüksek oranlara çıkmış olması bir yandan vergi ve gelir adaletini daha da bozarken öte yandan reel ekonominin dengelerini zedelemektedir.

Sayın Maliye Bakanı ülkemizin vergi yükünün sanıldığı gibi yüksek olmadığını sık sık ifade etmektedir. Sayın Bakan, doğru söylüyorsunuz, patronlardan az vergi alıyorsunuz ama KOBİ'lerin, nakliyecinin, esnafın ümüğüne çöküyorsunuz, binbir çeşit vergi ve harç alıyorsunuz. Rantiyeciden az vergi alıyorsunuz, doğru ama çiftçinin iflahını kesiyorsunuz, mazottan yüksek vergiler alıyorsunuz. Asgari ücretten bile vergi alıyorsunuz. Sigortalıyı ve emekliyi muayene parası, katılım payı, reçete parası, ilaç kutusu parası diye soyuyor, maaşını kuşa çeviriyorsunuz. AKP'nin anlayışı bu; garip gurebadan alıp zengine vermek.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)