| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2016 |
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu son yasama döneminde en çok konuşulan ancak karşılık bulmayan, birbirimizle iletişimi olmayan konu terör konusu. Daha önce de söyledim, bir hoyratta söyleniyordu: "Bir yanım kurt kuş yemiş, bir yanım bihaberdir." Bugün hakikaten ülkenin terör meselesinden bihaber olmayı terörle mücadele, terörle ilgili yapılması gereken faaliyetler olarak gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Ben görevim gereği şehit de uğurladım, şehit de karşıladım; orada, güneydoğudaki yerli halkın acısını da gördüm; yapılan yanlış, hata varsa bunlar ve bunların nasıl tepki gördüğüne, nasıl işlendiğine de şahit oldum.
Terör, beynin, zihnin, düşüncenin işgalini hedef alır. Maalesef, son zamanlarda yaptığımız davranışlarla buna hizmet ediyoruz. Bazı iddialar konusunda resmî makamların mı inandırıcı olduğu yoksa kamuoyunun başka yerlerden teyit mi beklediği -ki bu teyit bekleyenlerinin içinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarının olduğunu hatırlatmak- zannediyorum terörün beyinlerimizi, zihnimizi, düşüncemizi işgalde aldığı mesafeyi göstermesi bakımından önemlidir.
Niye böyle oldu? Çünkü emin olmayan, ehil olmayan ve millete yakın olmayan kadrolar bu işi götürmeye çalışıyor. Daha önce kendilerince yanlış bulduklarının yüz seksen derece zıddını yapmayı bir tedavi yolu olarak gören kadrolar söz konusu. Öyle olduğu için, özellikle son zamanlarda, dün burada başka vesilelerle de iktidar partisinden hatipler çok sık müracaat ettiler: "Hayat dinamiktir, ekonomi dinamiktir, toplum dinamiktir, hâliyle dün dündür, bugün bugündür. Dün değer odaklı politikayı savunurduk, bugün geçeriz, tam tersine çevirip politika odaklı değerleri istismar etmeye, suistimal etmeye gidebiliriz ve bütün bunları sembollere dayalı bir siyasetle yaparız."
Ama birazcık Türkiye'den uzaklaşıp Türkiye'de olan bitene baktığımızda gördüğümüz şudur: Hükûmet ve bakanlarımız, bir ağır sıklet boks müsabakasını yönetmek için o boksörlerin ortasına atılmış banka müdürü gibi, bale öğretmeni gibidir, ne yapacaklarını bilmemektedirler. Büyük bir trafo istasyonuna girmiş ve düğmelerin ne anlama geldiğini bilmeyen küçük bir çocuk gibi bir gün onu, bir gün ötekini değerlendirmektedirler.
Bakın, terörle mücadele konusunda ciddi mesafeler aldığımız bir dönemde, hatta terörün etkisinin en aza indiği bir zamanda dünyada defalarca müracaat edilmiş bir yola girdik. Dünyada 5 terör olayından sadece 1'inde yapılabilen ve o yapılanlardan da sadece yarısında sürdürülebilen müzakereyi biz çözüm yöntemi diye Türkiye'de çok fazla terör olayının da kalmadığı bir zamanda devreye soktuk. Bununla neyi yaptık? Mesajını, mücadelesini, fikrini hayata geçirmek için silaha sarılan bir insan, güvenilir bir insan değildir. Meşru zeminin dışına çıkan bir insan, sizin müzakere yapabileceğiniz bir insan değildir. Yine, bunu muhatap aldığınızda ve bunu alenen devletin 1 numarası ağzıyla söylediğinizde o insanları meşrulaştırmış olursunuz, dolaylı olarak da tanımış olursunuz. Sizin tanıdığınızı daha sonra uluslararası camia tanır ve sizin önünüze getirir.
Bu, aynı zamanda zayıflığın tescilidir, diğer yönden de amaçlarını gerçekleştirmek için meşru zeminin dışına çıkan insanlara güç, cesaret verir, demokrasiyi şantaj yapılabilir hâle getirir. Çünkü yarın başkaları da bu muhatap alınmanın ancak bu şekilde gerçekleştirildiğini gördüğü vakit aynı yola tevessül ederler ve bununla mücadele tarihte dünyanın her yerinde bellidir arkadaşlar. Yangın nasıl söndürülür bellidir. Bir yerde bir yangın çıktığı vakit buna teoriler geliştirmenin gereği yoktur. Önce devlet, güvenlik görevini yerine getirecek. Önce devlet, adalet fonksiyonunu yerine getirecek, adalete olan güven yüzde 20'lere indiyse dönüp önüne bakacak.
Biz reylerle geldik. Eski dilde "rey sahibi" diye bir söz var. Rey sahibi demek, 120 bin, 125 bin oy alan adam demek değildir. Rey sahibi demek, akıl eden adam demektir. Rey sahibi demek, olan biten hakkında kanaati, düşüncesi olan adam demektir. Rey sahibi demek, bu kanaatini, düşüncesini söyleyebilen insan demektir. Bizler demokrasinin burada temsilcileriyiz ve rey sahibi insanlar olmak zorundayız. Ama, Obama'nın polis cenazesindeki tavrına bir bakın, bir de bizim devlet büyüklerimizin burada konu gündeme geldiği vakit ki tavrına bakın, işte o zaman devlet adamlığı arasındaki farkı görüyorsunuz. 43 insanın hayatını kaybettiğini konuşurken, birileri gelip bize "Biz her şeyi en iyi en doğru yapıyoruz." diye ders verebiliyor; Obama, ağlıyor arkadaşlar. Birisi, bir devletin başında olduğunu unutup "Onların cehennemde yeri hazır." diyor; ötekiler yargıya, duruşma salonlarına bu eylemi yapanları getirip o ülkenin kanunlarının öngördüğü cezalarla cezalandırılmasının hesabını yapıyor. Birisi ağlıyor; öteki iki gün sonra köprü açılışında "selfie"lerle gülücükler, tebessümler gönderiyor. Sanki bu olaylar bu ülkede olmamış. Arkadaşlar, aklımızı başımıza almak durumundayız.
Psikolojide "hasmıyla aynılaşmak" diye bir şey var. Paralel, paralel diyoruz, paralelin bütün yöntemlerini bugünkü iktidar, aynen uygulamaktadır ve Türkiye'de paralel toplumlar yaratmaktadır. Bu ülkenin bir kısmındaki insanlar, artık yirmi, otuz, elli sene sonrasını beraber karşılama konusunda bundan yirmi, otuz sene önce olduğu kadar emin değiller arkadaşlar. 1974 Kıbrıs Harekâtı'nda Diyarbakır'da, Bismil'de, Silvan'da, Mardin'de askerlik şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyordu. Caydırmak için Van'dan İskenderun'a sevk edilen askerî birliklere köylerin içinden geçerken kadınlar yaptıkları katmerleri atarken zılgıt çekiyorlardı, sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı. Bugün ne hâldeyiz arkadaşlar, durup bir düşünmemiz lazım.
Kemalettin Kamu'nun yalnızlıkla ilgili bir şiiri var, şöyle diyor:
"Gözlerimde parıltısı bir bakır tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!"
Oradaki insanlar da "Varsın, yapamasınlar, engelleyemesinler ama ben buradayım, yapamadım, engelleyemedim, üzgünüm, eksiğimi tamamlayacağım, yanlışımı düzelteceğim, desinler." diyorlar. Hem bu kadar olay olup hem de buradan muhalefete, bunu dile getirene azarlama, ders verme vesilesi çıkarmak için pek çok şeyi kaybetmek lazım. Bir insanda iki haslet var ise o insandan umut kesilmez. Bunlardan biri merhamet, acıma; ikincisi ise utanmadır arkadaşlar. Bu şeyde vakit geçmeden bizim aklımızı başımıza almak durumumuz vardır ve Türkiye'de birbirinden habersiz yaşayan, gelecek planları, geçmişteki irtibatları birbirlerinden kopuk, birbirlerine paralel toplumları hem büyük şehirlerimizde hem de ülke genelinde oluşturmaktan bir an önce vazgeçmek durumundayız. Bütün bu mücadeleyi hukuk içinde yapmak zorundayız. Küçücük bir çocuğun nahak yere zulme uğramasının hesabını vallahi hiçbirimiz veremeyiz arkadaşlar.
Rey sahibiyiz dedim. Onun için, hakikaten ben, düşünmeye ve demokrasinin gerektirdiği manada rey sahibi olmaya başta kendimi olmak üzere yüce Meclisi davet ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)