GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:112
Tarih:13.07.2016

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

6360 sayılı Kanun 5/12/2012 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 24'üncü Dönemde, bu kanunun görüşmeleri sırasında ben İçişleri Komisyonu üyesi olarak görev yaptım. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İçişleri Komisyonunda yaptığımız konuşmaların tutanağı 800 sayfa arkadaşlar; bunda, tabii ki Genel Kuruldakiler hariç. O zaman biz bu kanunla ilgili olarak masal okumadık, ciddi eleştiriler ve öneriler getirdik, iktidarı uyardık. Bu düzenleme, fikrî ve fiziki ayrışmayı tetikleyecektir dedik, bugün maalesef haklı çıktık. Bu düzenleme merkezî kontrol ve üniter devlet yapısını zedeleyecektir dedik, maalesef haklı çıktık. Bu düzenleme Türk idare sisteminin ilke ve esaslarına aykırıdır dedik, bunda haklıyız çünkü idarenin birliği, bütünlüğü ilkesi ortadan kalkmıştır. İşte, biraz önce konuşan hatibin de söylediği gibi, bir ilde özel idare vardır, bir ilde yoktur. Büyükşehir belediye sınırlarının il sınırlarına çekilmesi, fiilen bölgesel yönetimin başlamasına sebep olacaktır dedik, haklı çıktık. Bölücü terör hortlayacak, sivil uzantıları daha da şımaracak, öz yönetim, otonomi ve bölünme heveslileri alanlarını genişletecektir dedik, haklı çıktık. Bu büyükşehir yasası, İmralı ve Kandil'in taleplerini karşılamaktadır dedik, haklı çıktık. Önce bombalar yerleştirildi, üstüne asfaltlar döküldü, sonra istendiği zaman askerimiz, polisimiz geçerken de patlatıldı. Her şey bir tarafa, bu düzenleme kontrol edilemeyecek yerel otoritelerin zuhur etmesine sebep olacaktır dedik, haklı çıktık. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Merak edenler o günkü konuşma tutanaklarımızı incelerler, ne söylediğimizi, bunun içinden nelerin daha gerçekleştiğini daha iyi görürler.

Bugün uygulamaya baktığımızda... Biraz önce burada konuşan, AKP adına konuşan hatip sanki sadece özel idareler kapatılmış gibi bir şey ima etti burada. Sadece özel idareler kapatılmadı arkadaşlar; özel idareler kapatıldı, bir gecede bir kanunla 16.082 köy tüzel kişiliği kaldırıldı ve nüfusu 2 binin altındaki belediyeler ve büyükşehir sınırı içindeki bütün belde belediyeleri kaldırıldı, kapatıldı. Bugün oralardaki manzaraları da biraz sonra, konuşmamın ilerleyen bölümlerinde biraz daha detaylı olarak anlatacağım.

Hizmetin sunumuna gelince: Başta içme suyu fiyatları olmak üzere birçok hizmet vatandaşa daha pahalı sunulmaktadır. Dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde, 16.082 köyde yaşayan köylüler -bunlar hâlâ köylü olarak üretmektedir, hâlâ köylü olarak hayatlarını idame ettirmektedir, düğün, dernek, bayram, iyi kötü günde beraber olan insanlardır- bir anda kanunla şehirli yapıldılar ve o beş senenin dolduğu günden itibaren şehirli olmanın emlak vergisi, su parası vesaire gibi bütün külfetleri de bunların sırtına binecektir.

Yine, o köy kültürü, dolayısıyla Türk kültürünün en iyi yaşadığı o köylerimiz yok olup, tarihe karışıp, kaybolup gidecektir. O köylüye yüklenen yükler de beş senenin dolmasından sonra, hitamından sonra köyde insanları yaşayamaz hâle, üretim yapamaz hâle getirecektir.

Yine, köylünün asırlardır sahiplendiği ortak malları, harman yerleri, köy meydanları, köy konakları, köy çeşmeleri yağma Hasan'ın böreği olmuş, haraç mezat satışa sunulmuştur.

İl içi yolcu taşıma sektöründe hizmet veren minibüsçüler ile belediyeler karşı karşıya gelmiş ve bu sektörden ekmek yiyen insanlar perişan olmuştur.

Muğla gibi dünyanın gözünün üstünde olduğu ilimizde AKP'nin dayattığı Büyükşehir Yasası'nın doğurduğu sorunlar gün geçtikte içinden çıkılmaz bir hâle gelmektedir.

Yetki karmaşası; işte, vatandaşın bir kısmı yetki hâlâ valide, özel idarede diye valiye gidiyor, bir kısmı ilçe belediyesine gidiyor, bir kısmı hâlâ muhtara gidiyor ama işin tabii ki yetkilisi kim? Arayıp sorup öğreninceye kadar zaman geçiyor.

Mesela, imar konusunda bütünlük sağlanacak. Muğla'da şimdi imar konusunda büyükşehrin yetkisi var, ilçe belediyesinin yetkisi var, ÖÇK'nın yetkisi var, TOKİ'nin yetkisi var, Kıyı Kanunu'ndan kaynaklanan yetkiler var, o zaman bu bütünlük nasıl sağlanacak? Onu da birisi bize anlatsın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Farklı ölçeklerde ele alınıyor.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Tabii, neyse bunları gelir anlatırsınız burada.

İdari tecrübesizlik, yeni oluşan birimlerin çalışma konusu ayrı bir konu. Gene aynı partiden olmasına rağmen il büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında bile maalesef koordinasyonun sağlanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır. İlçe belediyelerinin konumu büyükşehir belediyesinin çöp toplama şubesine döndü. Niye? Adamların kaynakları yok, onlara yeteri kadar kaynak maalesef kanunda öngörülmedi. Gene kendi görev alanlarında olmasına rağmen ilçe belediye başkanları paraları pulları olmadığı için kendilerine tevdi edilen görevlerin çoğunu yapamıyor. İktidar da bu konunun farkında ve bu konuda birtakım değişiklik hazırlıklarının yapıldığını da görmekteyiz.

Tabii, biraz önce konuşan hatibe de cevap olması bakımından bunu da söylemek istiyorum. Muhtemelen önümüzdeki günlerde iktidar partisi buraya bir kanun değişikliği getirecek. O gün, bugün burada söylenenleri hepinize tekrar hatırlatacağız ama bugün söylediklerinizin arkasında durabilmeyi hepinize tavsiye ediyorum çünkü hiçbiriniz o gün, bugün söylediklerinizi yapamayacaksınız, saraydan size verilen talimat neyse onun arkasında duracaksınız, ona tevil getirmeye çalışacaksınız.

Yine, nüfusa göre pay dağıtımı turizmin yoğun olduğu Muğla gibi iller açısından bir eşitsizlik oluşturmaktadır. Muğla Büyükşehir Belediyesi 900 bin nüfusa göre pay almakta ama yıl ortalamasına baktığımızda yaklaşık 2 katına hizmet vermektedir. Bu da ayrı bir haksızlıktır.

Yine, büyük şirketlerin vergi merkezleri de büyükşehirler olduğu için, Muğla gibi Anadolu'daki büyükşehir statüsündeki iller kendilerinin vergi gelirlerinin alacağı paydan daha az almakta, İstanbul, Ankara gibi büyükşehirler bu payların daha fazlasını almaktadır.

Yine, yerinden yönetim ilkesi yok olmuştur. Eskiden köylünün muhatabı muhtardı. Beldede belediye başkanı vardı, ilçede belediye başkanı vardı; il genel meclisi vardı. Şimdi bütün bunların yerine bir tek büyükşehir belediye başkanı var. Bulabilirsen derdini anlat.

Yani, gene bu belediye sayısıyla ilgili de küçük bir örnek olması için hatırlatmada bulunmak istiyorum: Fransa'nın yüzölçümü de nüfusu da bizden az ama Fransa'da 36.500 belediye var, bizde bu belediye sayısı 1.400'ün altına düştü. Hani her şey ölçekten anlatılıyor. Yani, Ankara'da elbette ki Kızılay'ın, Çankaya'nın, işte neyse, Çankaya, Mamak, Altındağ, bu ilçelerin sınırının nerede başlayıp nerede bittiğini yollar belirliyor, bunların büyükşehir sınırları içinde olmasını kimse tartışmıyor ama Nallıhan'ın bilmem ne köyünün de büyükşehir kapsamına alınması oradaki içme suyunun da Ankara şebekesine bağlanmasını zaten fiilen de mümkün kılmamaktadır.

Bu aksaklıkları ortadan kaldıracak kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde vadettiğimiz şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk. Buna göre, bir: Bu kanun teklifimizi eğer burada getirip kabul edersek, hep birlikte bu işin yasalaşmasını sağlarsak büyükşehrin sınırı 30 kilometre çapında olacak İstanbul ve İzmit dışındaki illerde ve bütünşehir düzenlemesi ortadan kalkacak.

İki: Bütün illerde özel idare yeniden kurulacak.

Üç: Köylerin tüzel kişiliği yeniden iade edilecek.

Dört: Nüfusu 2 binin altında olduğu için kapatılan belde belediyeleri tekrar eski statülerine kavuşturulacak ve bugün büyükşehir il sınırı olmasıyla ortaya çıkan karmaşa, kaos ortadan kalkacak.

Eğer bunlar bugün çözülmezse yarın telafisi mümkün olmayan daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Ama haricen aldığımız bilgilere göre, iktidar partisi istese de istemese de yaptığı yanlışlardan geriye dönecek bir hazırlık içerisinde, haricen aldığımız bilgiler bu. İşte o gün, bugün savunmak için kendinizi hırpaladığınız sözlerinizin arkasında durabilmenizi temenni ediyorum ve bu değişikliğin, sunduğumuz kanun teklifinin bir an önce kabul edilerek bu garabetten Türkiye'nin, Türk milletinin kurtulmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)