| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 12.07.2016 |
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 21'inci yılını idrak ettiğimiz Srebrenitsa'daki katliamda kaybettiklerimizi rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum.
Suriye'de 2011 yılının Mart ayının ortasında Daraa şehrinde çocuk tutukluları ve bu tutuklamaları protestoyla başlayan eylemler, Türkiye Cumhuriyeti'nin yanlış politikalarıyla, dış politikasıyla bugün, başta Türkiye olmak üzere dünyanın en önemli dertlerinden biri hâline gelmişti. Bu eylemler demokratikleşme talepleriyle başladı ancak gelinen noktada demokrasi ile ilgili bir tahminde bulunmak Suriye'nin yakın ve orta geleceğinde normal aklın çerçevesi içine sığmamaktadır.
Bugün Suriye'de "vekâlet savaşları" dediğimiz İran'ın Hizbullah'la, Rusya'nın ordusuyla, Amerika'nın anti IŞİD koalisyonuyla kendilerini gösterdiği bir arenaya dönmüştür ve 400 binden fazla can kaybı, 11,5 milyon da yerinden yurdundan olmuş insan Suriye'de bulunmaktadır. Bunların 4 milyonu yurt dışına çıkmış, 2 milyon 750 bini Türkiye'de, geri kalan 7,5 milyonu da Suriye içinde kendi yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır. Bunun bu noktaya gelmesinde Türkiye'nin uyguladığı dış politikanın büyük payı vardır çünkü dış politika ipek halı dokumak gibidir, orada milimetrelerle ölçülür ilerlemeler ve yine dış politika millî güç unsurlarıyla, millî imkânlarla, millî hedefleri ve millî idealleri ahenkleştirme sanatıdır. Ayakları yere basmayan, heyecan, ütopya dolu adımlar dünya tarihinde her zaman çok büyük zararlara yol açmıştır.
Türkiye dış politikada, AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte, yüz yıllar içinde oluşturduğu birikimi bir tarafa atmış, bu zamana kadar beğenmedikleri hariciyenin yaptığının tersini yaparak netice alacağını zannetmiştir ve bütün bunlar şu anda Cumhurbaşkanlığı makamında olan Sayın Tayyip Erdoğan ve artık Başbakanlıktan uzaklaştığı için kendisine günah yüklemenin, suç yüklemenin mübah hâle geldiği Sayın Davutoğlu sayesinde olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız bir bilardo oyuncusudur, Amerikan bilardosu oynamaktadır, topların durmasını bekleyip toplar durduğu anda kendince uygun olan hareketi yapmaktadır. Birkaç yıla matuf bütün şeylerde başarısız olmuş, attığı bütün adımlardan geri dönmek zorunda kalmıştır. Oysa, siyaset ve dış politika bir satranç oyunudur, hamleleri karşı hamleleri de dikkate alarak yapmak gerekir. Hislerle, duygusal tepkilerle dış politika olmaz.
Kasım ayında Rus uçağı düştüğünde ilk gün "50 kere olsa gene düşürürüz." deyip ertesi gün "Bu uçağı, Rusya'nın olduğunu bilseydik düşürmezdik." demek ancak bir bilardo oyuncusunun yaptığı dış siyasetle izah edilebilir.
En son, biliyorsunuz, İncirlik'te Alman parlamenterlerin ziyaretini büyük bir krize döndürdük çünkü o da hiçbir tahlil, hesap yapılmadan atılmış bir adımdı. Savunma Bakanları geldi bir parlamenter olarak, orayı paşa paşa ziyaret etti ve yakında Alman parlamenterler de orayı ziyaret ederlerse buna şaşırmamak lazım çünkü 180 derece dönüşler dış politikanın mutadı hâline gelmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Hükûmet yüzde 51'i olmayan bir yönetim sergilemektedir. Yarın Suriye'yle ilişkilerimiz düzelir mi? Yüzde 50 düzelir, yüzde 50 düzelmez; yüzde 51 yok. Mısır'la ilişkileri düzeltmek isteyecek miyiz? Yüzde 50 isteriz, yüzde 50 istemeyiz; yüzde 51 yok arkadaşlar ve bizler de bu irade ortaya konulduktan sonra bunu gerekçelendirme, buna bahaneler bulma konusunda maharetlerimizi ilerletiyoruz. Ben eminim, bir ay önce İsrail'le yakınlaşma gerektiğine dair küçücük bir imada bulunulsa burada bu grup onu linç ederdi sözleriyle ya da "Rusya'ya yanlış yapıyoruz, Rusya'ya üzüntümüzü, özrümüzü ifade etmemiz gerekir." desek duymadığımız laf kalmazdı. Nitekim, savaşta bile tarafların konuşmaya devam ettiği gerçeğinden, o ülkelere giden heyetlere olmadık hakaretler edildi ama bugün kendimiz oralara heyet göndermek istiyoruz.
Bu dış politikanın tek başarısı, tarihte sadece Hitler'e ve Hitler sonrası İsrail'in kuruluşunda bir araya gelen Amerika ve Rusya'yı Türkiye'ye karşı bir araya getirmek olmuştur. Bugün Amerika, Rusya, İran Suriye'de Türkiye'nin karşısında yer almaktadırlar.
Hükûmet bu hâliyle hibrit bir Hükûmete benzemektedir. Hani biliyorsunuz, hibrit otomobiller var; mazot bittiği vakit elektrik enerjisiyle, elektrik enerjisi bitince başka bir enerjiyle gidiyor. Dış politikada da benzer ilkeler, hangisi işimize yarıyorsa davranışımızı açıklamak için bu ilkelere müracaat edildiğini görüyoruz. Bugün İçişleri Bakanımız -dış işleriyle ilgili nedense İçişleri Bakanı konuştu- aynı şeyde yirmi saniye arayla çok büyük bir tenakuza düştü ve burada AKP Grubu Sayın Bakanı alkışladı. İçişleri Bakanı dedi ki: "Bir ülke var, adını söylemeyeceğim, bana 600 kişilik bir liste getirdi. O listeye baktım, hep işe yarayacak adamlar vardı, yüksekokul mezunları vardı içinde." Ondan sonra, vatandaşlığa geçirme işini gerekçelendirirken aynen şunu söyledi: "Biz işe yarayacakları alacağız, bakacağız, inceleyeceğiz, işe yarayacakları alacağız." dedi. Hem o ülkeye işe yarayanları seçmeyle ilgili ensar duygusu, anlayışı adına eleştiride bulunuyorsunuz hem de -bizzat Cumhurbaşkanımızın lafı- "Avrupa'ya mı kaptıralım bu işe yarayacak insanları?" diye ve bu iki şey yirmi saniye arayla söyleniyor, burada da alkışlanıyor.
Arkadaşlar, gözden kaçıramayacağımız bir şey var, uluslararası indeksler var, uluslararası Fragile States Index var yani devlet olma vasfını kaybeden ülkelerle ilgili bir indeks var. Bu indekste Türkiye 178 ülke arasında 79'uncu; 90'ıncılıktan 79'unculuğa geldi. Yani güvenlik, hukuk devleti, adalet, emniyet, asayiş gibi temel devlet fonksiyonlarını yapamayan bir ülke durumunda Türkiye ve giderek de kötüye doğru gidiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Amerika kaçıncı, Amerika?
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Bu indeksleri ben size takdim ederim Osman Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, hayır, Amerika kaçıncı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Adam Amerikan milletvekili değil ki, Türk milletvekili.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Dallas'ta ne oldu bir de onu söyle.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, bu indekslerde kötüye gidiyoruz. Demokrasi indeksinde, basın özgürlüğünde, insan haklarında, bütün sıralamalarda Türkiye'nin kötü yerde olması önemli değil ama trend de daha aşağıya doğru gidiyor.
NURETTİN ARAS (Iğdır) - Bu ülkeden daha özgür ülke yok.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - "Bu ülkeden daha özgürü yok ve bunlar küçük şeyler." Bunu duyunca şu aklıma geldi arkadaşlar: Bir filmde New York'ta polis bir suç örgütüne karşı bir operasyon planlıyor. İki sene uğraşıyorlar, tam operasyonda düğmeye basılacak, bir gün önce bir haber sızıyor ve bu mafya suç örgütünden hiç kimseyi alamıyorlar. Polis örgütünün başı o bilginin sızdığı departmandaki memuru çağırıyor, ona kızıyor, diyor ki: "Ne yaptınız? Niye bütün her şeyi, bütün emekleri heba ettiniz?" Memur çok pişkin, buradaki bakanlarımız gibi. Diyor ki: "Efendim, küçük bir sızıntı oldu." Amir diyor ki: "Daha önce böyle bir sızıntı olduğunda Nuh (AS) kendisine bir gemi yapmak zorunda kalmıştı." Türkiye'de bu kadar ölümler, bu kadar kayıplar, uluslararası arenada bu kadar küçük düşmeler olduğunda bunlar küçük şeyler değil arkadaşlar.
Vatandaşlıkla ilgili son bir teklifimi arz etmek istiyorum. Gelin, Sayın Tayyip Erdoğan'a çifte vatandaşlık olarak Suriye vatandaşlığını verelim. Sadece buradaki 2 milyon 750 bin Suriyeli değil, oradaki Suriyeliler de konuşulsun.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarında alkışlar)