GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:110
Tarih:30.06.2016

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32'nci maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama bir soruyla başlamak istiyorum değerli arkadaşlar: Kayyumu kim atar? Kayyumu, bilindiği kadarıyla, yasal mevzuatın ve kanunların dediği şekliyle mahkemeler atar, hâkim atar değil mi. Bildiğimiz bu ama yanılıyorsunuz, kayyumları artık Cumhurbaşkanı atıyor. İşte başkanlık sistemi dedikleri tam da bu değerli arkadaşlar. Hani "Kuvvetler ayrılığı yok olacak." diyoruz da "Yok canım, yok olmayacak." falan deyip geçiştiriyorsunuz. Bu kuvvetler ayrılığı ilkesini nasıl yok edeceğini en güzel gösteren örneklerden biri bu. Ha bir de "fiilî durum" diyorsunuz ya, işte fiilî durumu da gösteren bu.

Nereden çıkarıyorsunuz bunu? 1 Haziranda Valiler Kararnamesi çıktı değerli arkadaşlar. Vahdettin Özcan Çankırı'dan alınarak merkez valisi oluyor bu kararnameyle ve 7 Haziranda Çankırı'da bir veda konuşmasında aynen şu sözleri sarf ediyor: "2011 yılında buraya sizlere hizmet etmek için Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirilmiştim." Validir, kararnamede Cumhurbaşkanının da imzası var, doğrudur. "Gene bir ramazan günü, 2016 yılının Haziran ayında yine Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle İstanbul'da görev alacağım." Biz de merak ediyoruz, vatandaşlar da merak etmiş "Acaba bizim vali nereye gidiyor?" diye. 9 Haziranda Vahdettin Özcan Fatih Üniversitesine kayyum olarak atanıyor değerli arkadaşlar.

Kayyum görevlendirmesini kim yapmış? Fiilî durum gereği Cumhurbaşkanı yapmış. Yetkili olan, sorumlu olan mahkemeler; yok. Şimdi, demek ki bu fahiş, astronomik kayyum ücretlerini de Cumhurbaşkanı takdir ettirmiş; normalde bir genel müdürün veya bir bürokratın ortalama maaşının 5-6 katı. Şimdi kayyumluk kavgaları başlamış. Kayyum atanmak için atanmasına engel olacağı kişiye paralel yaftasıyla engel olmaya çalışıyorlar. Bunun adı da arpalık düzeninin ihdasıdır, tam bir arpalık. (CHP sıralarından alkışlar) Ve işte bu 32'nci madde bir de yargı zırhı getiriyor; hiç sorumlu olmayacak.

Değerli arkadaşlar, ben on iki yıl kayyumluk yaptım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sen böyle yapmadın.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Defterdarlar aynı zamanda kanunen kayyum olarak atanırlar. Bu kadar böyle ücret bile alınmaz...

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - 100 bin lira maaş mı aldınız?

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Asla.

Şu anda ben size söyleyeyim, Ankara Defterdarı kayyumdur, ayda en fazla -tahmin üzerine söylüyorum- ya 500 liradır ya 600 liradır. Ve hesabı mahkemeye verir, hâkime verir, Maliye Bakanlığı da hesabını soramaz kayyumdan, sadece hâkime verir, bir de vicdanlarına verir, hukuka verir. Şimdi bu kayyumlar hesap da vermeyecek. Son derece yanlış, hukuk dışı, devletin çivisini, Anayasa'yı, hukuku nasıl mahvettiğinizin en bariz, somut örneğidir ve turnusol görevi görmektedir bu kayyumluk meselesi. (CHP sıralarından alkışlar) Ayrıca, özel sektörün, şirketlerin üzerine de tam bir Demokles'in kılıcı gibi tehdit unsuru olmaktadır ve yetkisi var, sorumluluğu yok.

Değerli arkadaşlar, ben kayyumları yine 5 Mart tarihinde bu kürsüden yapmış olduğum şu ifadeleri tekrarlayarak tekrar uyarıyorum: Kayyumun birinci görevi atandığı işletmenin zarar etmemesi, iflasa sürüklenmemesi ve çalışmasının sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlamaktır fakat bu kayyumların bilakis firmaları çökertme, oradan semirme şeklinde bir yaklaşım içerisinde oldukları görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Kayyumlara tavsiyem: Bu paraları sakın harcayıp yemeyin. Aldığınız bu kayyumluk ücretlerini atın bir kenara dursun, hini hacette ve ileride yargı bu kayyum ücretlerinin geri alınmasına karar verir, çok zor durumda kalırsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)