GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:110
Tarih:30.06.2016

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin, terör olaylarının değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik genel görüşme önergesi üzerine söz aldım. Her ne kadar İç Tüzük gereği aleyhte ise de bu genel görüşme lehine oy kullanacağımızı baştan ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin en önemli sorunu terör ve güvenlik sorunudur. Terör saldırılarının hedefi Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı, Türk milletinin birliği ve vatanımızın bölünmez bütünlüğüdür. Ve Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak bir beka mücadelesiyle karşı karşıyadır. Yanlış teşhis ve çözüm politikaları sonucu terör örgütleri güçlenmiş, terör olayları artmıştır. Özellikle 20 Temmuzdan sonra patlayan terör hadiseleri ve yaşanılan canlı bomba hadiselerini de dikkate aldığımızda "Teröristler vatan sathında cirit atarken ey Hükûmet, sen ne yaptın?" diye sormak en birinci görevimiz ve hakkımızdır. Bugüne kadar ortaya çıkan gerçekler ve iktidar mensuplarının pek çok itirafı... Maalesef, "çözüm süreci" adı altında terör örgütünün faaliyetlerine göz yumulmuş, görmezden gelinmiş, silah ve cephane depolamasına, militan devşirmesine ve eylem hazırlıkları yapılmasına ses çıkarılmamış. En modern asfaltların altından eğer patlayıcılar patlatılabiliyorsa, Hükûmetin, İstihbarat Teşkilatının, Emniyetin, güvenlik teşkilatlarının ne yaptığını vatandaşımız ve bizler defaatle sormak durumundayız.

Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükûmet yetkilileri ve bir kısım AKP sözcüleri yine "Kandırıldık, ne kadar safmışız, göz yumduk; işte, çözüm süreci uğruna operasyon yapma izni vermedik." diyerek bu itirafları dillendirmişlerdir. Yani, mücadeleden müzakereye geçmenin acı bedelini bu kararı alanlar değil, millet olarak hepimiz ödüyoruz. O nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadele konusunda Hükûmete verdiğimiz destek, Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletimize, devletimize verdiğimiz bir destektir. Bu destek, sizin geçmişteki günahlarınıza ortak olmamız, bunları gözden ırak tutmamız anlamına gelmemektedir. Bu uyarıları, bu eleştirileri her zaman yapmaya devam edeceğiz. Keşke bu önerge kabul edilse de daha ayrıntılı bu görüşmeler yapılsa; bir kuru temenniden öteye geçmiyor.

Biraz evvel İçişleri Bakanının yaptığı konuşmayı ve tavrını, tutumunu gördük. Tekraren buradan ifade ediyorum, muhalefet konuşurken dinlemeyip Meclisten kaçan İçişleri Bakanını kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, 20 Temmuzdan bu yana 350'den fazla askerimiz, polisimiz ve sivil vatandaşlarımız olmak üzere 1.069 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir, şehit olmuştur. Türk milleti, Hükûmetten terörle müzakere değil, sonuna kadar mücadele edilmesini ve yok edilmesini beklemektedir. Ancak, yıllardır teröristle müzakere edenler tüm bu terör saldırıları sonrasında "Terör bitmez", "Mücadelenin doğasında var.", "Dünya önleyemedi ki biz önleyelim.", "Nerede son bulmuş ki?", "Terörle yaşamaya alışmalıyız.", "Habil ile Kabil'den bu yana var." gibi sözlerle maalesef Türk milletini terörle yaşamaya alıştırmaya çalışmaktadır ve daha vahimi, daha insafsızı ve daha büyük yanlış yapılmaktadır değerli arkadaşlar, terörle mücadele veya artan terör olayları başkanlık hayallerine alet edilmek istenmektedir. Bu tutumdan, bu tavırdan, terör hadiselerinin bu şekilde istismarından kesinlikle kaçınması gerekir Hükûmetin ve bu konuda uyarıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri ne zaman Türkiye'de terör uyarısı yapsa aynı günlerde hemen bir saldırı gerçekleşiyor. 28 Haziran sabahı gazetelerde ABD'nin terör uyarısı yer alıyordu ve aynı günün akşamı Atatürk Havalimanı'nda bombalar patladı. Amerikan istihbaratı Türkiye'de bilgi toplarken bizim güvenlik ve istihbarat teşkilatlarımız ne yapmaktadır? Öğreniyoruz ki Atatürk Havalimanı patlamasından yirmi gün evvel bu genel istihbaratın da verildiği anlaşılıyor ama Sayın Başbakanın ilk açıklamalarından birisi de "Güvenlik zafiyeti yok, böyle bir zafiyet söz konusu değil." diyor. Her ne kadar böyle dese de canlı bombalar Türkiye'nin kalbi Ankara'da ve havaalanlarında patlıyorsa orada kesinlikle bir güvenlik ve istihbarat zafiyeti vardır. O gelen istihbarat bilgileri de genel hatlarıyla. Yani, normal bir vatandaşın bile, bir şirketin bile rahatlıkla öngörebileceği bilgilere ne derece istihbarat denir, o da tartışmalıdır. Gerçek istihbarat nokta istihbaratıdır; gününü, yerini eylemcileriyle birlikte belirleyen ve takip eden bir istihbarattır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin öncelikle bu güvenlik ve istihbarat zafiyetinden kurtulması gerekir.

Değerli arkadaşlar, demokrasinin temel koşullarından biri de hesap vermedir, sorumluluk üstlenmektir. Bu sorumluluk üstlenme ve hesap verme siyasi olur, hukuki olur, etik olur ama Hükûmetin bu konularda en küçük bir sorumluluk üstlendiğini ne duyan var ne gören var, sanki hiçbir sorumluluğu yok. Hiç alakası olmayan kişi ve kesimlere neredeyse ihale edip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Bu terör olaylarıyla ilgili Hükûmetin sorumluluğu birinci derecedir ve en fazladır.

Brüksel'deki terör olayları sonrasında Adalet ve İçişleri Bakanları siyasi sorumluluk gereği istifa ettiler ama biz, Efkan Ala'nın bunu aklından bile geçirdiğini tahmin etmiyoruz veya izin vereceklerine Hükûmetin veya Sayın Cumhurbaşkanının, hiç ihtimal vermiyoruz.

20 Temmuzdan bu yana 1.069 insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce terör hadisesi meydana geliyor. Bunun 12'si büyük kentlerde, metropollerde canlı bomba patlaması şeklinde olmuş. Ancak, Başbakan, İçişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve sorumlular hâlâ koltuklarında oturuyorlar. Görevlerine devam ediyorlar diyemiyorum çünkü görevlerini yaptıklarından son derece kuşkuluyuz. Bunun bir siyasi sorumluluğu yok mudur? Siyasi sorumluluk üstlenmiyorsunuz, üstlenmeye de niyetinizin olmadığı anlaşılıyor. E, peki, İstanbul Havalimanı'ndaki patlamadan birinci...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - ...derecede Hükûmet sorumlu olmasına rağmen Hükûmet ve sorumluları istifa etmedi. Peki, bunun görevlisi, bürokratı da yok mudur sorumlu olanı? En azından bu mekanizmayı denetleyip sorgulayacak...

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)