| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2016 |
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Bostancı çok güzel bir şey söyledi -peşinen altına imza atıyorum- Sivas katliamıyla ilgili olarak "O zaman DYP-SHP iktidarı vardı, doğal olarak SHP'nin siyasi sorumluluğu var." dedi. Çok doğru. Son yaşanan olaylarla ilgili de şüphesiz, 64'üncü Hükûmetin siyasi sorumluluğu olduğunu böylece beyan ve teyit etmiş oldunuz Sayın Bostancı, çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, Genel Kurulda uğultu var ama biz artık vatandaşlarımıza konuşacağız bu durumda.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yerlerimizi alalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, hükûmetlerin görevi ve varlık sebebi öncelikle vatandaşların can, mal ve namus güvenliğini sağlamaktır. Yine, vatandaşların huzurunu, refahını ve mutluluğunu tesis etmek de hükûmetlerin asli görevidir. Bunu da sevk ve idare ettikleri devlet aygıtı ve organları eliyle yaparlar ya da şimdi olduğu gibi yapamazlar.
Geldiğimiz nokta vahimin ötesindedir, geldiğimiz nokta bütün siyasi mülahazaları bir kenara koymamız gereken bir noktadır; geldiğimiz nokta kan üzerinden, gözyaşı üzerinden polemik yapılacak bir nokta da değildir. Allah'ın takdir ettiği kadere amenna, başımızın üstünde yeri var, razıyız, rıza göstermek zorundayız. Ancak siz terörü Türkiye'nin kaderi yaptınız; buna rızamız yoktur, buna razı değiliz, Türkiye bunu hak etmemektedir. Bugün maalesef bu yanlış politikalar 79 milyon vatandaşımızı, yurttaşımızı terör örgütlerinin açık hedefi hâline getirmiştir. Milletçe başımız sağ olsun. Acımız büyük, endişemiz derin, toplum büyük bir kaygı ikliminde.
Elbette dış faktörler, dış mihraklar, uluslararası senaryolar, bunlar var, bunları yok saymıyoruz ama devleti sevk ve idare edenlerin kusurları, yanlış ve eksikleri de bu Mecliste konuşulabilmelidir. Bu bakımdan, talep ettiğimiz, genel görüşme açılmasıyla ilgili önergemizin kabul edileceğine dair bir endişe taşımıyorum. Hiç şüphesiz, bu Parlamentoyu oluşturan bütün milletvekillerinin böyle hassas bir konuda, millet büyük bir endişe iklimine sokulmuşken, herkes bir saat sonrasından emin değilken Meclisin bu konuya duyarsız kalacağına ihtimal dahi vermiyorum.
Meclis bunun için vardır sayın milletvekilleri. Hükûmetin denetlenmesi, Hükûmetin uygulamalarının gözetilmesi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlık sebebidir. Hükûmet yok maalesef, zaten fiilen de yok. Ancak, bu Hükûmet size, bize, millete, hepimize "çözüm süreci" dedi, sonra "İhanet ettiler." dedi. "Öfkeli çocuklar" dedi, sonra "Bunlar bize nankörlük etti." dedi. Buradan anlıyoruz ki bu Hükûmetin PKK terör örgütüne yönelik de, IŞİD terör örgütüne yönelik de vahim yanlışları olmuş. Kendi itirafları, "çözüm süreci", "nankörlük"; "öfkeli çocuklar", "nankörlük." Buradan ne anlaşılır? Bir insan niye nankörlük yapar? Sen birine bir iyilik edersin de adam ondan sonra umduğunu bulamayıp seni hayal kırıklığına uğratınca adama "nankör" dersin. Bu açık bir belgedir, bundan başka belge aramaya gerek yok.
Muhalefet aslında her 2, hatta 3 terör örgütü, Türkiye'nin başına önemli olarak sorun olan 3 terör örgütüyle ilgili de süreç içinde sizi uyardı, hatta destekledi. Terörle mücadele konusunda, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi olarak -sizin tabirinizle- ne istediniz de vermedik? 6 maddelik, aslında uyduruk, muğlak bir çerçeve yasa istediniz, "Buyurun." dedik, bir sürü eleştiri almamıza rağmen "Buyurun, hayhay, bitirin bu terörü." dedik. "Ortak deklarasyon yayımlayalım." dediniz, "Buyurun, hayhay." dedik. Özellikle terörle mücadele konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapıcı, olumlu muhalefetimizi hep ortaya koyduk. Kanunsa kanun, bildiriyse bildiri dedik, desteklerimizi verdik. Ama geldiğimiz noktada durum hiç de iç açıcı değil. Üzerinde siyaset yapılacak bir durum da değil.
Sadece 7 Haziran seçimlerinden sonra 9 büyük bombalı saldırıya maruz kaldı Türkiye. Bunda 7 Haziran öncesini -önemsemediğim için değil ama- Cilvegözü'nü, Reyhanlı'yı, Diyarbakır'ı saymıyorum. 7 Hazirandan sonraki süreçle ilgili, bu saldırıların çok karanlık, çok kuşku götürür olduğunun altını özenle çizmek istiyorum. 12 vahşi saldırı, sadece canlı bomba vesairelerle yüzlerce ölü ve yaralı...
Sayın milletvekilleri, bu olağan bir durumsa, kabul edilebilir bir durumsa genel görüşme önerimizi reddediniz ama bu kabul edilebilir bir durum değilse, Allah'tan korkuyorsak, bu vatanı seviyorsak buna "Hayır." demek pek vicdanla, pek de siyasi ahlakla bağdaşmaz.
Bizce Türkiye'nin geldiği bu noktanın, tabii, sebepleri var. Mesela MİT siyasallaşmasaydı Türkiye bu noktada olmazdı diye düşünüyoruz. Devlette ehliyet ve liyakat esas alınaydı, güvenlik ve idari kadrolara özellikle, yapılan atamalarda ehliyete ve liyakate dikkat edileydi Türkiye bu acıları çekmezdi diye düşünüyoruz. Dış politikanız bu kadar tutarsız olmasaydı, dış politikanız bu kadar subjektif yaklaşımlar içermeseydi Türkiye bu acıları çekmezdi diye düşünüyoruz. Yaşam tarzı üzerinden Türkiye'de siyaset yapılmasaydı bu bombalar patlamazdı diye düşünüyor ve inanıyoruz. Etnik farklılıklar üzerinden siyaset yapılmasaydı bu bombalar patlamazdı diye düşünüyoruz ve inanç aidiyetleri üzerinden Türkiye'de siyaset yapılmasa, dizayn edilmeseydi Türkiye bu acıya, bu kana, gözyaşına maruz kalmazdı diye düşünüyoruz ve tabii, en önemlisi; kan, kin ve gözyaşı siyaseti maalesef Türkiye'yi bu noktaya getirdi diye düşünüyoruz.
Sonuç: Ağlayan bir Türkiye var. Ağlayan bir Türkiye'yi Türkiye Büyük Millet Meclisinin seyretmesi mümkün değildir, varlık sebebini inkâr anlamına gelir. Elbette sağduyu, elbette teröre karşı tek yürek, tek vücut olmamız, teröre karşı Hükûmeti desteklememiz belli ki sizin yanlış politikalarınıza, "Aldatıldık." paranoyalarınıza, "Ne pahasına olursa olsun, ille de Başkanlık olsun." hırsınıza bir fren mekanizması oluşturamamış. Bu sebeple bu noktadan sonra durumun Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine sevkinde fayda görüyoruz ve Hükûmetin terörle mücadelesizlik politikasına artık destek vermiyoruz. Mesele asli sahibi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesindedir. Sözün bittiği yerdeyiz. Millî irade meseleye el koymalıdır. Varlık sebebi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti denetlemek, iş ve işlemlerini gözetmek zorundadır. Yanlış politikaları tayin, tespit ve çözüm üretmek bu Meclisin asli işidir, bu Meclisin birinci önceliğidir.
Değerli milletvekilleri, "Güvenlik zafiyeti yok." denebiliyor. Canlı bomba için elbette caydırıcı önlem alınamaz, adam kendini öldürmeyi kafaya koymuş. Nerede sizin önleyici istihbaratınız? Koskoca Millî İstihbarat Teşkilatı ne işe yarar? Şimdi isim vermeyeceğim, dün tartışmalara konu olan bir milletvekiliniz -gerekirse ismini veririm- "Asıl operasyon MİT'e yapılmalı." derken belki de çok doğru bir şey söylemiş. O kendisini bilir, bunu söylemiyorum. Terör elbette olur, her yerde olur; gelişmiş, gelişmemiş her ülkede olur ama kabul edilebilir sınırları aşmış bir terör tehdidine maruz bir ülkede o ülkenin Parlamentosunun sırf "3 tane kanun çıkaracağız; Danıştayı, Yargıtayı istediğimiz gibi dizayn edeceğiz." diye bu tehdide sırt çevirmesi, yok sayması bence ahlaki değildir.
Önümüz ramazan, bu bayrama nasıl gireceğimizi bilmiyoruz. Bayram sabahı bayramlaşırken mutluluk içinde bayramlaşıp bayramlaşmayacağımızı bilmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, sizi vicdana davet ediyorum; sizi kandan, gözyaşından, acıdan Türkiye'yi uzak tutmaya katkı koymaya davet ediyorum. Bu genel görüşme önergesini kabul etmemek demek, buradaki varlığınızı, bu yüce çatıyı inkâr etmek demek olur. Vicdanlarınıza havale ediyorum.
Bu vesileyle mübarek bayramınızı tebrik ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)