GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:109
Tarih:29.06.2016

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 400 sıra sayılı Kanun'un 12'nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarının temelde 2 önemli maddesi var; birincisi bu madde, ikincisi de 22'nci madde ve temelde asıl hedefi ortaya koyan maddeler de bunlar. Birincisi, Danıştayda, 22'nci madde üzerinden de Yargıtayda daire sayılarının, üye sayılarının azaltılması, eksiltilmesi; başkanlar, başkan vekilleri, başsavcılar ve daire başkanları dışındaki tüm üyelerin üyeliklerini düşürülmesi; ardından, beş günlük süre içerisinde yeni üyelerin seçilmesinin teminine yönelik bir düzenleme. Bu, 12'nci maddeyle de bu çerçevede, Danıştaya ilişkin olarak aynı amaca matuf bir düzenleme öngörülmüş.

Şimdi, burada, ben birinci bölüm üzerinde yaptığım konuşmada da... Tasarının gerçekteki amacının, iş yüklerindeki değişmeler olmasından kaynaklı olarak buralardaki hâkimlerin, üyelerin bölge adliye mahkemelerine, bölge idare mahkemelerine kaydırılması değil, temelde -bakın, bu tabirimi özellikle ifade ediyorum- AKP tarafından paralel hâle getirilmiş yapının öncelikli olarak yargıdan tasfiye edilmesi noktasında olduğunu, artık, bugün herkes biliyor. Ben, birinci bölümle ilgili olarak yaptığım konuşmada bununla ilgili, meselenin özüne dönük tüm açıklamaları yaptım, burada onları tekrar etmek istemiyorum. Nihayetinde, Danıştay çerçevesinde de böyle bir yaklaşım söz konusu.

Evet, bir paralel yapının olduğu, AKP tarafından paralel hâle getirilmiş olan bir yapının olduğu gerçek, bundan kurtulunması gerektiği de bir gerçek. Bu noktada da öncelikli olarak Yargıtaydan, Danıştaydan, yüksek yargıdan başlamak suretiyle, devletin tüm mekanizmalarından sadece sözü edilen yapının değil, Türk devletinin binlerce yıllık geleneğine uygun olmayan, Türk milletinin yapısına uygun olmayan herhangi bir yapı varsa bunlardan kurtulmak gerektiği de bir gerçek. Fakat bunu yaparken bunun yolu bu değil yani bunu bu şekilde hayata geçirmek, bunu bu şekilde nihayete erdirmek doğru değil. Çünkü bunu hepimiz biliyoruz ki bir yanlışla başka yanlışlar örtülüyor ve bu noktada, özellikle, işte, Danıştay Başkanı, Başsavcısı, Danıştay Başkan Vekili, Danıştayın ilgili dairelerinin başkanlarının muhafaza edilip diğerlerinin üyeliklerinin düşürülmesi son günlerde önemli tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Yüz elli yıllık bir müessesemizden söz ediyoruz. Danıştay Başkanı, kızı ve damadı üzerinden şu anda ülkemizde tartışma konusu. Yargının çivisi çıkmış, adalete güvenin son derece azaldığı bir dönemde Sayın Bakanın bunu "Yani işte, Danıştay Başkanıysa kızı, oğlu işsiz mi kalsın?" diye savunmak durumunda kaldığı günlerden geçiyoruz şu anda. Evet, kimsenin çocuğu falan işsiz kalmasın, belki de o noktada bir adaletsizlik de yoktur ama şu önemli: Hâkimler tarafsız olmak durumunda. Tek başına oralarda çocuklarının çalışıyor olması belki tarafsızlığını ortadan kaldırmaz ama hâkimlerin tarafsız olması yetmiyor, aynı zamanda tarafsız da görünmek zorundalar. Dolayısıyla, bu tarafsız görünmek zorunda olması ilkesine de uygun olmayan durumların tartışılıyor olması ve bunun idari yargı sistemimizin en tepe noktasında, Danıştayın Başkanı noktası üzerinden tartışılıyor olması gerçekten hepimizin vicdanlarını, akıllarını yaralayıcı bir durum değil mi? Evet, idari yargının en tepe noktasından bahsediyoruz; Danıştay ve idari yargı ki sadece taraflarının bir tarafında vatandaş, bir tarafında devlet ya da herhangi bir başka -ama mutlaka- idarenin olduğu bir yargılama sistemi.

Daha önceki konuşmalarımda da burada ifade etmiştim, AKP dönemine kadar, 2002 yılına kadar vatandaşın devletle nizalaşması yani açılan dava sayısı ile 2002 yılından bu yana açılmış olan idari yargıdaki dava sayısı ne yazık ki aynı durumda. Burada çok çeşitli hukuksuzluklar var. Biz gerçekte bunları konuşmak isterdik ama ne yazık ki bunları konuşamıyoruz. Biz o idari yargıdan adaletli kararlar çıkmasını konuşmak isterdik, konuşamıyoruz. O idari yargıdan adaletli kararlar çıksa bile o kararların uygulanmasını isterdik. Binlerce, sırf eğitim kadrosundaki yöneticilerin davalarının uygulanmaması çerçevesinde bile çok ciddi hukuksuzluklarla karşı karşıyayız, bunları da konuşamıyoruz.

Netice itibarıyla, verdiğimiz önergenin kabulünü talep ediyor, hepinizi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum.