| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 29.06.2016 |
EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sataşmalara cevap vermeyeceğim. Cevaba layık insanlar vardır, layık olmayan insanlar vardır. Sadece, burada yapacağım konuşmanın içeriğine göre konuşmamı yapacağım.
Değerli arkadaşlar, IŞİD dünyanın başına musallat olmuş tehlikeli bir terör örgütü ve maalesef Türkiye'de de yapılanmakta olan, hücre evleri olan, bu hücre evleri takip altında olan, hakkında -yanlış biliyorsam düzeltme hakkı bakidir, bildiğim kadarıyla söylüyorum- 14 ayrı soruşturma olan -iller bazında, mesela İstanbul soruşturması ayrı, Van ayrı, Antep ayrı, Urfa'daki soruşturma...- ve tüm bu soruşturmalarda Emniyet tarafından teknik takipler yapılmış olan, bu teknik takipler sonucunda da birtakım teknik verilerle, çok rahatlıkla kamuoyunun ulaşabildiği teknik verilerle IŞİD'in Türkiye'de somut bir yapılanma içinde olduğu tescilli olan bir terör örgütüdür.
Arkadaşlar, geçtiğimiz gün, biliyorsunuz, Ankara'da yaşanan gar saldırısının iddianamesi yayımlandı. İddianame yayımlandı, ben şöyle size göstereyim. İddianamenin birinci şüphelisi -ismini zikretmeyeceğim- İ.B., birinci şüphelisi.
Arkadaşlar, birinci şüpheli şu suçlardan dolayı iddianamenin başşüphelisi sıfatıyla dosyaya girmiş: İ.B., anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, kasten öldürmeye teşebbüs, terör örgütü üyeliği... Yani terör örgütünden kasıt IŞİD üyeliği.
Şimdi arkadaşlar bakınız, tamamında "gizli" ibaresi bulunan şu belgelerde İ.B.'nin 2011 yılı itibarıyla Türkiye'den Suriye'ye 1.800 militan taşıdığı, bu militanları üçerli, dörderli gruplar hâlinde götürdüğü, bunları taşırken telefonda "Falanca petrolün önünde bekleyin. Akşam şu otelde kalın, şurada bekleyin. 10 kişilik kafile şuraya gelsin." Bu şekilde, üçerli, dörderli gruplar hâlinde 1.800 teröristi taşıdığı, tamamı teknik takiple izlendiği, tek bir operasyon dahi yapılmadığı ortadadır arkadaşlar.
Bakın, somut bir veri paylaşayım. Mesela diyor ki: "Ben bir adres söyleyeceğim, sizi oradan alacak araba." Adresi söylüyor telefonda. Ertesi gün araba gidiyor, onları alıyor, Suriye'ye götürüyor. Arkadaşlar, nerede emniyet? Adres belli. Bakın, ben burada 10 bin tane adres tespit ettim. Bu 10 bin tane adres, tamamı... Buyurun arkadaşlar, bakın, kamuya açık. Bu soruşturmayı paralelciler de yapmadı, şu anda görevinin başında olan hâkimler, savcılar yürütüyor. Dosyayı vereyim, inceleyin, beraber görelim içeriğini de arkadaşlar.
Falanca otelde... İsmini paylaşmayacağım, Antep'te bir otel. İstanbul'dan telefon ediyor, diyor ki: "Akşam şu otelde kal. Yarın biz seni arabaya bindireceğiz, göndereceğiz." Emniyet biliyor arkadaşlar. Akşam o otelde kalınmış, orada yatılmış, orada uyunmuş, ertesi gün arabaya bindirilmiş ve gönderilmiş. Şimdi bunun adı nedir arkadaşlar? Bunun adı nedir? Bu görmezden gelme nedir?
Şimdi, arkadaşlar, bakın bu şahsı tanıyorsunuz, değil mi? Bu şahıs serbest. Bu şahsın adı üç ayrı soruşturmada geçiyor. Bir soruşturmada Afganistan'daki El Kaide yapılanmasına Türkiye'den militan devşirdiği iddiası var. Bir diğer soruşturmada Suriye'de Rakka'daki "merkez kamp" dedikleri IŞİD terör örgütünün merkez kampına Türkiye'den militan gönderdiği tescillenmiş, yapılan operasyonlarda evinden çıkan silah, mühimmat, patlamaya hazır hâlde tutulan bir araba... Arkadaşlar, bu kişi serbest. Bir gazeteci, bir akademisyen, bir öğrenci bir şey söylediği zaman cezaevinde. Nedir arkadaşlar bunun adı? Bu düzenin adını söyleyebilecek biri var mı değerli arkadaşlar?
Bakın, IŞİD terör örgütünün dergisi 5'inci sayıyı çıkarmışlar. İlk 4 sayıyı tespit edemedim, bulamadım. 5'inci sayı, Kur'an-ı Kerim'deki bir ayetikerimeyi çarpıtarak, onun manasını değiştirerek "Küfredenler ise tağut yolunda savaşırlar." ibaresini askerimizin altına koyuyor. Arkasında da bir ifade: "Firavunun askerleri."
Arkadaşlar, dergi üzerinden örgütleniyor, kitabevlerine dergileri gönderiyor, hücrelerine gönderiyor. Devletin haberi var, bu derginin basıldığı matbaa dâhil hiçbir yere operasyon yapılmıyor.
Bakın arkadaşlar, Ankara Garı katliamının başfaili İ.B. diyor ki: "Beni bulmak isteyen buraya gelir.", adresini veriyor. Nerede arkadaşlar bu adamlar? Niçin bu adamlar cezaevinde değil değerli arkadaşlar?
Şimdi, çok iddialı bir ifade kullandı bir milletvekili, ben cevap vermeyeceğim, sataşma yapmayacağım, "Efendim, ispatlamayan şerefsizdir, namussuzdur." dedi. Arkadaşlar, bu komisyonu kurun, eğer ben onu ispatlamazsam şerefsizim ve namussuzum, bunun da sözünü veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar) On binlerce sayfa belge. Çok basit bir soru arkadaşlar, çok basit ya: "MİT tırları dosyasındaki gizliliği niye kaldırmıyorsunuz?" Koydunuz hepsini paralelci kefesine. Ya, içinde öylesi varsa da onu kamuoyu bilsin yoksa da bilsin. Öyle olmayan da var, öyle olan da var, şu da var, bu da var. Laf kalabalığı yapıyorsunuz arkadaşlar. "Vallahi de billahi de o tırlar Türkmenlere gitmiyordu." diyen sizin bakanınız değil mi değerli arkadaşlar? Aynı zamanda, geçmiş Sayın Başbakan Davutoğlu, o tırların Türkmenlere gittiğini ifade etmiyor muydu? Şimdi, bu çelişki üzerine bile arkadaşlar tartışmak yasak.
Hazreti Ali ile Muaviye arasında yaşandığı iddia edilen bir hadise arkadaşlar, çok bilindik bir fıkradır. Kûfe, bilirsiniz Ali taraftarlarının yaşadığı bir kenttir, Şam'da da Muaviye validir. Kûfe'den bir Arap, devesine biner, dişi deveye, Şam'a gider. Şam'ın girişinde bir Şamlı gelir der ki: "O deve erkektir ve benimdir." "Nasıl oluyor ya? Deve benim deve kardeşim. Nasıl oluyor, ben devenin sırtında geldim buraya." "Hayır, öyle değil, gel gidelim bunu halifeye soralım." Gidiyor Muaviye'ye, Muaviye halkı topluyor, tarafları dinliyor, diyor ki: "Ben de bu devenin erkek olduğuna ve Şamlının olduğuna inandım." Bunun üzerine halka soruyor: "Siz ne diyorsunuz?" "Evet, evet, deve erkektir ve Şamlınındır." Bunun üzerine Kûfeli şoka giriyor, Şamlı deveyi alıp gidiyor. Muaviye de Kûfeliye diyor ki: "Git Ali'ye söyle, Şam'da dişi deve ile erkek deveyi ayırt edemeyen, Muaviye ne derse ona biat eden 10 bin adam var, ayağını denk alsın." Bunun gibi bir hikâyeye döndü arkadaşlar, biz ne söylersek doğru diyorsunuz, belgeleri görmüyorsunuz.
Bu Gar katliamı sonrası... Bakın size bir tane belge, arkadaşlar, bir terör örgütü üyesi, IŞİD teröristi. Bakın, size göstereyim, burada, gelmiş arkadaş. Bu fotoğraf ne biliyor musunuz, bu fotoğraf? Bu fotoğraf Suriye'de IŞİD'in kendi teröristlerini tedavi ettirdikten sonra oluşturduğu veri tabanının arayüzü arkadaşlar. Hani biz hastaneye gittiğimizde bizim bütün bilgilerimiz çıkıyor ya, Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında da artık, o, hani çok daha derli toplu bir şekilde de muhafaza edilecek. Onun bir benzerini yapmışlar. Ne diyor biliyor musunuz? "Antep'teki tedavi üssü." Bu adam gelmiş arkadaşlar buraya, ağır yaralanmadan dolayı, ateşli silah yaralanmasından dolayı tedavi olmuş, Emniyet takip etmiş. Fezlekeler de var, belge var, doküman var, evrak var, ben belgesiz konuşmam arkadaşlar, ben belgelerini gösteriyorum. Bu adam geliyor, tedavi oluyor burada, daha sonra hastaneden çıkıyor, elini kolunu sallayarak Suriye'ye gidiyor. Şimdi, gelecek belki de kendini patlatacak, nereden biliyorsunuz? Arkadaşlar, niçin bir tahkikat yürütülmüyor bu insanlar hakkında? Çok net sorular bunlar.
Bakın, bir nokta daha... Denildi ki: "Antep'te böyle bir oluşum yok." Tamam, bu iddiayı ispatlamak lazım çünkü bilinen, yaygın görüş böyle bir oluşumun olduğu yönünde. Yunus Durmaz dosyası arkadaşlar. Yunus Durmaz, Suruç katliamı dâhil... Zaten bakın, ben şu iddiada değilim: Antep'te bağımsız bir hücre var demiyorum, Antep ile Adıyaman hücreleri müşterek hücreler. Yani, Dokumacılar iddianamesi ortaya çıktığında o hücrenin bir uzantısı olarak Antep hücresi vardı, o "İ.B." dediğimiz, Ankara Garı saldırısını yapan hücrenin başındaki şahısla hep müşterek çalıştı bunlar. Diyor ki: "Biz Suruç katliamını beraber yaptık." Poliste kaydı var. İfadesi alınıyor, serbest bırakılıyor arkadaşlar. Yazıktır, günahtır, ayıptır. Niye böyle bir şeye göz yumuluyor arkadaşlar? Bunlar kabul edilemez. Yunus Emre Alagöz 2011 yılında gözaltına alındı, serbest bırakıldı arkadaşlar. Adıyaman hücresindeki adamların tamamı gözaltına alındı, serbest bırakıldı. Arkadaşlar, bu serbest bırakılan adamlar şu ana kadar 300-400 -tam rakamını bilmiyorum- insanımızı öldürdü. Buna karşı, bu komisyon kurulmalıdır, bunu araştırmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EREN ERDEM (Devamla) - Son cümle olarak... Yayın yasağı getirmekle yanlış yapıyorsunuz arkadaşlar. Siz yayın yasağı getirdiğiniz için Hakan Fidan patlamalardan haberdar olamıyor. Yapmayın arkadaşlar, Hakan Fidan sadece televizyondan öğreniyor mevzuyu madem, yayın yasağı getirmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)