| Konu: | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 28.06.2016 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkan, değerli kâtip üyesi arkadaşlarım, değerli yazman arkadaşlar ve sevgili milletvekili arkadaşlarım; bugün aslında bu yasa üzerinde uzunca konuştuk. Söylenilenleri yineleyerek hareket etmek yerine size dün ve bugünden birkaç fotoğraf sunmak istiyorum. Benim basılı bir fotoğrafım yok, tanımlamaya çalışacağım.
Dün, yani birkaç saat önce herhâlde -dün çok yakında kaldı- Sivas katliamı diye andığımız davanın duruşmasındaydık. 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşmiş olan bir katliamın duruşmasındaydık, yirmi üç yıl sonra. Bu duruşma salonunda, kaybettiğimiz 35 insanın ailesi tam tamına hazırdı. Yirmi üç yıldır oradalar, yirmi üç yıldır geliyorlar, yirmi üç yıldır acılarının karşılık bulmasını hukuktan bekliyorlar. Sonra, bu akşam, daha doğrusu dün akşam, arkadaşım Necati Yılmaz'la birlikte bir parktaki panele katıldık. O panelde, yaşadıklarımızı anlattık 2 avukat olarak. Yanımızda biri daha vardı, bir avukat, eşini 10 Ekimde yitirmiş olan bir avukat, 10 Ekim katliamında yitirmiş olan bir avukat. Sonra, bugün burada, tam o panelden döndüğümüz anda diğer kötü haberi, acı haberi aldık. Yeniden, şu ana kadar sayıları herhâlde 35'e ulaşmış olan insanlar yaşamlarını yitirdiler. Sonra buradan baş sağlığı diledi birçok arkadaşımız, konuşanlar; "Acımız büyük." dediler, "Bu acıyla baş edeceğiz." dedik, dediniz. Arkadaşlar, bu acıyla acıların gerçek sahipleri zor baş ediyorlar. Onların acıları aradan yıllar geçse de gitmiyor çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Ateşin düştüğü yeri o köz hâline getirmek, en azından ona çare bulmak esas olarak bizim görevimiz. Tabii, bizden de önce ya da bizimle birlikte yargının görevi. Hangi yargının görevi? Bağımsız davranabilecek bir yargının görevi; kendisini herhangi bir yanda hissetmeyecek, sadece gerçeğin, doğrunun, hukukun ve bütün bunların bir üst adı olan insan haklarının yanında hissedecek bir yargının görevi.
Şimdi biz ya da siz ya da hepimiz bir paralel yargı tehlikesinden kurtulmak için -ki vardı böyle bir tehlike de elbette- yasalarda değişiklikler yapıyoruz ama yasalarda değişiklikler yaparken, bizim en önemli kaynağımız olan hukuka sarılmak, hukuktan yola çıkmak yerine kendimize başka çareler üretmeye, kendi ideolojimize, kendi anlayışımıza uygun bir yasal alan, bir yargı alanı yaratmaya çalışıyoruz.
Bu Komisyona konuk olarak girdim, Komisyon üyesi değilim. Oradaki arkadaşlarımızın neler söyledikleri hâlen kulaklarımda, buradaki Sayın Bakanın da, Komisyon üyelerinin de mutlaka kulaklarında. Dedik ki: Bugün yargı yoğun iş yükü altındadır. Yeni mahkemelerin kurulmuş olması, bu yargıçların sayısını sadece bu gerekçeyle azaltmanız hâlinde önce Anayasa'ya aykırı bir işlem yapacaksınız, sonra hayata aykırı bir işlem yapacaksınız. Bunu yapmayınız, bu yasa değişikliğine gereksinim yoktur. Onun yerine, varsa hukuka aykırı davranan yargıçlar, bunlarla ilgili disiplin yollarını işletiniz. Onların meslekleriyle aralarındaki sorunu disiplin yoluyla çözünüz; varsa problemleri, cezalandırınız.
Sevgili arkadaşlar, size anımsatıyorum, yirmi üç yıldır süren davada yakalanamayan sanıkların, biliyor musunuz, bugün, benim büromda arandıkları bilgisini mahkeme tutanaklarından okudum. Hangi yargıçlar, ne yapıyorlar, nasıl gerçeği bulmak için çalışıyorlar? Şenal Sarıhan'ın kapatılmış hukuk bürosunda yirmi üç yıl önce Almanya'ya, Arabistan'a Avusturya'ya gitmiş olan sanıkları arayarak mı?
Sevgili arkadaşlar, biz adalet istiyorsak burada adalet kurarken adil olmak zorundayız.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)