GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:108
Tarih:28.06.2016

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ölü sayısının da giderek arttığı bir anda, aslında, bu kadar teknik bir şey konuşmak gerçekten zor ve üzüntü verici ama devam ettiğiniz için mecburen konuşacağım.

Geçen hafta Strazburg'da Avrupa Konseyi Parlamentosundaydık ve Avrupa Konseyinde Türkiye Raporu bildiğiniz gibi kabul edildi. Konsey, Türkiye'yi başta yaşam hakkı olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünü korumaya sert bir ifadeyle çağırdı. Tutuklamalar, akademisyenlere, gazetecilere baskılar, dokunulmazlıkların kaldırılması, hukuksuz sokağa çıkma yasakları, güneydoğudaki güvenlik operasyonlarıyla ilgili olarak hukukun egemenliğinin ve insan haklarının erozyona uğradığı, kadınlar ve LGBTİ'ler üzerindeki baskılar, çocuk istismarları, bunların hepsi net bir biçimde, üstelik sağ ve muhafazakâr milletvekilleri tarafından dahi dile getirilerek ifade edildi. Bütün bu sayılan ihlallerin Türkiye'deki demokratik kurumların işlemesine ve Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdindeki zorunluluklara uyma yönündeki taahhütlerine tehdit oluşturduğunun da altı çizildi. "Türkiye güvenlik ile özgürlük arasındaki dengeyi iyi kurmalıdır." denilerek Ankara'dan, terörle mücadeleyle ilgili yasal mevzuatını AİHM içtihatları ışığında Avrupa normlarına uygun hâle getirmesi talep edildi. Raporda şiddetin tırmanmasını önlemek amacıyla tüm taraflardan siyasi yolla çözüm aramaları istendi ve barış görüşmelerinin 2015'te bitirilmesinden duyulan üzüntü ifade edilerek özellikle şu günkü gündemimiz olan yargıya ilişkin olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymayacağına ilişkin ifadeleri örnek gösterilerek Türk Ceza Kanunu'nun Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen 299'uncu maddesinin ve yine TCK'nın 301'inci maddesinin kaldırılması talep edildi. Yargının yürütmenin kontrolüne girdiği mesajı verildi. Aslında, bütün bu geri gidişlerin bir şekilde başlangıcı olarak da 4 bakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu hakkındaki 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk iddiaları gösterildi. 110 bin "web" sitesinin ve Twitter'ın yasaklanması, toplumun haber alma hakkının baskılanması, mülkiyet hakkına aykırı biçimde medyalara el konulması da raporda yer alan konular arasında bulunuyor.

Yani, sayın milletvekilleri, yeni bir yasa, tasarı konuşuyoruz, gündeme getiriyoruz ama aslında, Avrupa Konseyindeki Türkiye Raporu'ndan görüldüğü gibi, hukuk devleti değiliz, bir demokrasi değiliz ve böyle gidersek gelecek nisan ayında Avrupa Konseyi tarafından denetime, izlemeye tabi tutulacağız. Yani, Avrupa Konseyi bize eskilerin yanına bir de yeni yükümlülükler getiriyor. Aslında eskileri yapabilseydik gerçekten, bugün o farklı ülkelerle geliştiremediğimiz ilişkileri belki Türkiye'de de barışı, demokrasiyi sağlayarak Avrupa Birliği doğrultusunda ilerleyerek kaydetmiş olacaktır.

Yine, Strazburg'daki bir gazetecinin sözleriyle bitirmek istiyorum: "Bu, ara niteliğindeki bir rapor yani izleme raporu değil. Bu ara niteliğindeki rapor eğer 2004 yılında Türkiye'nin önüne konan 12 ev ödevinin 3'ünü, 4'ünü dahi yapmış olduğunu tespit edebilmiş olsaydı gelecek yılki Monitoring İzleme Raporu'nun Türkiye'yi 'Özel İzlenmeye Gerek Duyulmayan Devlet' kategorisine yollaması rüya olmazdı, tabii, Türkiye de 2004'te arkasına aldığı rüzgârı devam ettirebilseydi." Şöyle devam ediyor: "Oysa Sayın Cumhurbaşkanının o sevdiği ifade tarzıyla söyleyelim: Nereden nereye."

Yani bunu hak etmediğimizi ve gerçekten aslında farklı gelişmeleri yaşayabileceğimizi, yargıda da başka alanlarda da gerçek reformları yerleştirip demokrasiye ulaşabileceğimizi, barışa ulaşabileceğimizi, buna yeteneğimiz, gücümüz olduğunu ve inancımız da olması gerektiğini bir kez daha ifade etmek isterim.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)