GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:108
Tarih:28.06.2016

CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin 1990'lı yıllardaki temel dış politika anlayışını en iyi anlatan kelime "çözümsüzlük"tür. Çözümsüzlük, görüşmeleri içinden çıkılmaz hâle getirmek, getirilen her öneriye mesafeli yaklaşmak, somut bir çözüm politikası üretmemek 1990'lı yılların Türkiye siyasetini şekillendirmiştir.

AK PARTİ iktidara gelişinin ilk yılından itibaren çok farklı, dinamik, aktif ve ezber bozan bir dış politika yürüterek bölgenin önemli bir aktörü hâline gelmiştir. Avrupa Birliği'nden Orta Doğu siyasetine, Afrika'dan Latin Amerika ülkeleri ve Pasifiklere kadar Türk dış politikasının ufkunu açan politikalar AK PARTİ döneminde sağlanmıştır.

Dış politikada aktif bir rol benimseyen Türkiye, kendi bölgesindeki sorunlara ilişkin yapıcı çözümler üretmiş, komşularla sıfır sorun politikası doğrultusunda yapıcı adımlar atarak bölgede gücü yükselen bir aktör hâline gelmiştir.

Aynı zamanda "yumuşak güç" ilkesi doğrultusunda sosyal ve insani yardımlarla kültürel hinterlandıyla ilişkilerini yeniden tesis etmiş, kısa sürede saygınlığını artırmıştır. "Bekle ve gör" politikasının yerini, "anla, öngör ve hamle yap" stratejisi almıştır.

Bu süreçte dış politikanın insani prensipler üzerinden yürütülmesi, vicdani değerlerin korunması, ilkeli bir söylemin oluşturulması Türkiye'nin prestijini artırmış, bu durum Türkiye'nin ekonomik ilişkilerine de yansımış ve bölge ülkeleriyle ticaret hacmimiz ciddi oranda artmıştır.

2003'te Irak'ın işgaliyle başlayan süreç bölgeyi destabilize etmiş, El Kaide terör örgütü Irak'ta faaliyete başlamıştır. Türkiye Irak'ın işgali sonrasında bölgede yapıcı bir rol oynamış ve ülkenin istikrara kavuşması için elinden geleni yapmıştır.

Özellikle Anbar bölgesindeki Sünni aşiretlerle olan ilişkilerimiz sayesinde Sünni Arapların siyasi sürece katılmaları bizim çabalarımız sonucu mümkün olmuş ve 2009'a geldiğimizde El Kaide bölgede taban kaybetmiş ve terör olayları ciddi oranda azalmıştır. Ancak ABD'nin ülkeden çekilmesi sonrası Başbakan seçilen Nuri El Maliki'nin mezhepçi politikaları Sünni Arap toplumu ve bilahare Kürdistan bölgesel yönetimini ötekileştirmiş ve Irak'ta istikrar yeniden bozulmuş ve özellikle Anbar eyaletinde terör guruplarının yeniden aktif hâle gelmesine yol açmıştır.

Bu gelişme, 2013 yılında DAİŞ terör örgütünün ortaya çıkmasına yol açmış, sonrasında Anbar bölgesini kontrol altına almasına ve bölgede etkin bir aktör hâline gelmesine yol açan süreç başlamıştır. Türkiye, Irak yönetiminin mezhepçi tavrının sonuçları konusunda müttefiklerimizi sürekli uyarmış ancak Musul'un düşmesinden sonra haklılığımız kabul edilmiş fakat maalesef çok geç kalınmıştır.

2010 yılında başlayan Arap Baharı, Orta Doğu'nun demokratikleşmesine ilişkin umutları artırmış fakat demokratikleşme süreci militarist müdahalelerle kesintiye uğramıştır. Arap Baharı'na kadar olan süreçte Türkiye bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirmiş, Arap Baharı sürecinde güç kazanan yeni aktörlere destek olarak bölgede sorumluluk almıştır. Bu aktif yaklaşım tamamen insani kaygılarla şekillenmiştir.

Libya'da başlangıçta sorunun barışçı bir şekilde çözülmesi için Kaddafi yönetimiyle ilişkiler muhafaza edilmiş ve demokratik reformlar için teşvik etmiş ancak yönetimin maalesef silahı tercih etmesinden sonraki gelişmelerle bölge istikrarını kaybetmiştir. Türkiye bugün de tüm taraflarla ilişkilerini sürdürerek Libya'da barış sürecini desteklemektedir.

Mısır'daki devrim sonrasında Türkiye demokrasinin yerleşmesi konusunda her türlü teknik yardımı yapmış ve yönetimi daha kapsayıcı olması konusunda uyarmıştır. Mısır'da seçimle gelen yönetimin askerî darbeyle devrilmesi ve sonrasında Türkiye ilkeli bir politika izlemiştir. Bize her platformda demokrasi dersi vermeye çalışan Batı ülkeleri Mısır olayında sınıfta kalmış ve askerî yönetime alenen destek olarak ikiyüzlülüklerini teyit ettirmişlerdir. Burada kınanacak olan Türkiye'nin tavrı değil, bu çifte standartçı Batı'nın tavrıdır.

Her vesileyle Batı başkentlerini arşınlayıp Türkiye'nin seçilmiş Hükûmetini şikâyet edenlerden bu konuda bir eleştiri duymamamız, bu kesimlerin de ikiyüzlülüklerinin teyididir. Bu arada Batı'nın Mısır konusundaki ikiyüzlülüğünün terör örgütlerine malzeme sağladığını belirtmem gerek.

Suriye meselesine gelince... Türkiye aynen Libya'da olduğu gibi yönetimle ilişkilerini sürdürmüş ve demokratik reformlar için teşvik etmiştir. Suriye'de ilk gösterilerin silahla karşılık görmesi ve bilahare tanklarla şehirlerin bombalanması sürecinde altı ay süreyle biz yönetimi iknaya çalıştık.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Suriye politikanız doğru, Allah var(!) Elimizi vicdanımıza koyalım, Suriye politikası doğru(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Ancak bir halkın ayrım gözetilmeden katledilmesine göz yumamazdık. Sonrasında Türkiye barışçı tüm çabaları desteklemiş ancak rejim bu çabaları boşa çıkarmış ve bugün gelinen noktada 5 milyonu ülke dışına, 7 milyonu da ülke içine olmak üzere nüfusun yarısı evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Çok kimse ölmedi(!) 1,5-2 milyon insan öldü, 5 milyon insan mülteci oldu, 7 milyon insan yer değiştirdi. Allah var, doğru(!) Tek parti döneminde oldu galiba, tek parti(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Türkiye'nin bütün iyi niyetine rağmen maalesef Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlar bu konuda etkili olamamış ve savaşın derinleşmesine çanak tutmuşlardır.

Bu arada, Irak'ta ortaya çıkan DAİŞ terör örgütü Suriye'ye geçmiş ve Suriye'de demografik mühendislik yapmak isteyen güçlere hizmet etmeye başlamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kararı İsmet Paşa aldı, bunlar mecburen uyguladı(!)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Tek parti döneminde oldu, tek parti(!)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Torun.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Suriye'nin kuzeyinde PKK terör örgütünün...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu Suriye politikası var ya... İsmet Paşa var ya, İsmet Paşa; İsmet Paşa yaptı bunu da(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - ...Suriye kolu eliyle etnik ve ideolojik temizlik yapılmasına DAİŞ aracılık etmiştir. Türkiye'nin bu örgütle ilişkisi olduğu bir iftiradır.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Külliyen(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Esasen örgütün eylemlerinin sonuçlarına bakarsanız onlarla PKK arasında bir muvazaa olduğu aşikârdır. Her ikisinin de ipleri aynı yere bağlıdır, aynı amaca yani bölgenin yeniden dizaynına hizmet etmektedirler.

Türkiye, Suriye rejimiyle önceki sürdürdüğü ilişkileri hiçbir şey olmamış gibi sürdürseydi, bugün bize "İlişkileri niye kestiniz?" diyenler o zaman da "Suriye'de sivilleri katleden bir rejimle nasıl ilişkiyi devam ettirirsiniz? Müslümanlar katledilirken nasıl ses çıkarmazsınız?" diye bize yine saldıracaklardı. Türkiye tarih önünde ve vicdanlarda doğru olanı yapmıştır. Orta Doğu siyasetinde ilkeli ve kararlı duruşunun yanı sıra...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hakikaten ilkeli ve kararlı(!) Allah var, bu dış politika var ya, AKP'nin en başarılı olduğu alan(!) Elinizi vicdanınıza koyun.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - ...son zamanlarda yaptığı açılımlar ve anlaşmalar AK PARTİ siyasetinin Türk dış politikasında açtığı çığır, devrim niteliğindedir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Irak'ta 1,5 milyon Müslüman öldü, Suriye'de 5 milyon insan mülteci oldu, Libya beşe bölündü. Allah var, bu konuda başarılısınız(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Zira savunduğu mazlum halkların kalplerini kırmadan Filistin'e, Gazze'ye bir katkı sağlamak niyetiyle yapılan bu son anlaşma ileride sonuçları daha açık görülecek bir barış siyasetidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Öyle vallaha(!) Allah var, bu konuda başarılısınız(!)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Biraz dinle de öğren arkadaşım.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başarılısınız yani dış politikada(!) Amerika'yla düşman, Rusya'yla düşman...

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen ama... Mütemadiyen, böyle, tacizde bulunuyorsunuz. Lütfen...

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - İsrail'le ilişkilere bu açıdan bakıldığında, ülkemizin, bölgemizin geleceği açısından AK PARTİ'nin gerektiğinde bölgenin barış ve refahı için risk ve inisiyatif alabileceğinin de kanıtıdır.

Rusya'yla uçak krizi sonucu başlayan süreç her iki ülke ekonomisinin zarar görmesine yol açmış ve yapılan anlaşmalar sonunda krizin çözülmesi süreci başlamıştır. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Bakın, kürsüde hatip var, lütfen hatibe saygılı olalım.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Bildiğiniz üzere yarın Sayın Cumhurbaşkanımız Rusya lideri Putin'le bir telefon görüşmesi yapacaklardır. Rusya'yla düzeyli ilişkilerimiz ve birçok alandaki iş birliğimizin devam edeceğini ümit ediyoruz.

Yükselen ekonomisi, demokratikleşen siyaseti, uluslararası arenada artan prestijiyle ve son olarak Suriye krizinde gösterdiği insanlık dersiyle Türkiye, Avrupa Birliğinin ihtiyaç duyduğu bir ülke hâline AK PARTİ sayesinde gelebilmiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet, bravo! Vallahi bravo! Suriye, Irak, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail...

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - 3 Ekim 2005'ten bu yana Avrupa Birliğiyle başlatılan müzakereler hâlen devam etmektedir. Şu anda Türkiye Avrupa Birliğinin kendisinden beklediği kriterlerin birçoğunu karşılamıştır. Bunu Avrupa Birliği için değil, kendi demokrasisi ve refahı için yapmıştır. Özellikle son yapılan mülteci anlaşmasıyla Ege'de günlük 7 bin olan geçişler neredeyse sıfırlanmıştır. Geçen yıl 5 binin üzerinde mülteci bu geçişler sırasında hayatını kaybetmişti, bu anlaşma sayesinde yeni Aylan bebek vakaları olmayacak ve geçişler yasal göçe dönüşecektir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Eskiden 15, 15 ölüyordu, şimdi 500, 500 ölüyor.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Türkiye'ye bu anlaşma karşılığında vadedilen vize muafiyeti konusunda 72 kriterin 67'si gerçekleşmiştir. Bu konuda terörle mücadelemize zarar verecek hiçbir dayatmaya boyun eğmeyeceğiz. Kendi şehirlerinde meydana gelen bir terör olayı yüzünden aylarca olağanüstü hâl ilan edip özgürlükleri kısıtlayanların bize ders vermeye hakkı ve haddi yoktur. Ülkemiz 2002'den bu yana AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte yalnız kendi bölgesinde değil, küresel ölçekte önemli bir siyasi, diplomatik, ekonomik aktör hâline gelmiştir. 2002'de 36 milyar dolar olan ihracatımız bugün 150 milyar dolarlara yükselmiş, ayrıca TİKA, Yunus Emre ve Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi yumuşak gücümüzün aracı olan kurumlar aracılığıyla da dış politika çalışmalarımızı yürütmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Dışişleri Bakanlığımızın dış temsilciliklerinin sayısı 228'e çıkmış ve ülkemiz her alanda olduğu gibi bu alanda da büyük başarılar elde etmeye AK PARTİ yönetiminde devam etmektedir, inşallah, daha sağlam adımlarla ilerleyecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)