GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:107
Tarih:27.06.2016

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün görsel basında, bu tasarıyla ilgili, düzenlemeyle ilgili haber şu şekilde verildi: "Danıştayın ve Yargıtayın, hatta Yüksek Seçim Kurulunun yapısında köklü değişiklikler içeren yasa tasarısının görüşmeleri pazartesi günü başlayacak." Gerçekten köklü değişiklikler içeriyor bu düzenleme. Öncelikle, Yargıtay, Danıştay ve dolayısıyla da Yüksek Seçim Kurulunun, bir anlamda, üyelerini, başkan dışında üyelerini sıfırlıyor.

Bu tasarıda, Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili herhangi bir ibare olmadığı görülebilir. Alt koşul yani Yargıtay ve Danıştay üyeliği koşulu ortadan kalktığı zaman, otomatik olarak Yüksek Seçim Kurulu üyeliği de düşer. Bu anlamda, Yüksek Seçim Kurulu üyeliği düşüyor. Adalet Akademisinde, Rekabet Kurulundaki yüksek yargıdan seçilen kişilerin üyelikleri de düşürülüyor. Öte yandan, özel yetkili mahkemeler yeniden getiriliyor. Bir süre önce "Aman, özel yetkili mahkemelerden bir an önce kurtulalım." denmişken; bugün, özel yetkili mahkemeler, özel yetkili savcılar, tekrar görev başına getiriliyor.

Bir önemli konu, hâkim adaylığı için -hani olur ya araya bir kaçak girmesin diye- önce bir yazılı sınav yapılacak, sonra sözlü sınav; Adalet Akademisine intikal edilecek bir adayın, Adalet Akademisinde yazılı sınavdan sonra mevcut düzenlemeye göre doğrudan ataması yapılırken, bugün tekrar ona bir sözlü aşaması daha getiriliyor ve o sözlü, tamamıyla neredeyse, Adalet Bakanlığı görevlilerince yapılacak bir sözlü imtihan.

Son olarak kayyum. Evet, ben bu kayyum meselesine hakikaten hayret ediyorum. Yani böyle bir iş talebi mi var milletvekilliğinden sonra? 100 bin lira maaş alıyorsunuz, atandığınız kurumu batırıyorsunuz. Yani böyle bir işin dünyada eşi benzeri yok. Ne kadar güzel bir şey, hem 100 bin lira maaş alacaksınız hem de sorumlusu olduğunuz kurumu batıracaksınız! Şimdi, bu düzenlemeyle, o batırmadan dolayı oluşacak zarar da o kişiden tahsil edilmeyecek, görevi kötüye kullanma suçunu işlemediği takdirde. Böyle bir düzenleme.

Benim burada, asıl üzerinde durmak istediğim konu şu: Sayın milletvekilleri, evet, medyanın söylediği gibi köklü bir değişiklik yapıyoruz. Yargıtay, Danıştay gibi yüz yılı aşkın 2 kurumumuzu neredeyse fiilen kapatıyoruz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, beş gün içerisinde bu kurula yeniden üye ataması yapacak. Sadece Kurulda görev başında kalacak olanlar, başkanlar yani Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, her 2 kurumun başsavcıları ve daire başkanları.

Asıl üzerinde durmak istediğim konu, bu tasarının bize 13 Haziran günü geldiğidir. Bugün günlerden 27 Haziran. Bakın, şu Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen değerin göstergesidir bu; bu, hepimize büyük bir saygısızlıktır. Çok önemli 2 kurum hakkında önemli bir değişiklik yapılacak ama milletvekillerine tanınan süre bu kadardır ve belki önümüzdeki üç dört gün içinde sabahlara kadar çalışıp bu düzenlemeyi çıkaracağız.

Acaba bu kurumlara hiçbir görüş soruldu mu? Ben şunu tahmin ediyorum, perde gerisinden soruldu, "Merak etmeyin, bu grubu tasfiye edeceğiz, sizi de çizmeyeceğiz." denildi ama toplum önünde bu yasa hiçbir zaman tartışılmadı, bu tartışma detaylı bir şekilde yapılmadı. Ne Barolar Birliğinden bir şey soruldu ne ticaret odalarından bir şey soruldu. 13 Haziran günü geldi bu düzenleme. Mecburen, İç Tüzük'ün 36'ncı maddesi gereğince iki günlük -kırk sekiz saatlik- zorunlu bekleme süresi var. 16 Haziranda bu düzenleme, Komisyona getirildi ama o Komisyonda görüşülmesinden bir gece evvel ne yapıldı? Bazı aşağılıklar tarafından Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin işte birtakım örgüt üyelerini ziyaret ettikleri şeklinde bir liste düzenlendi ve Ankara'da dağıtıldı. Tabii, böyle bir haksızlığa uğrayan milletvekilleri -30-40 arkadaşımız- feveran içinde ne yaptılar? O Komisyona geldiler, tepkilerini dile getirdiler çünkü biliyorlardı ki Sayın Adalet Bakanından çıkmıştı önce bu söz, Adalet Bakanı da o Komisyonda görev alacaktı, dolayısıyla hesap sormaya girdiler. Evet, amaç, hasıl oldu aslında, bizim arkadaşlarımız büyük bir tuzağa düştü ne yazık ki. Evet, bu düzenleme, böyle bir yöntemle Meclisin de incelemesinden kaçırılmış oldu. Nasıl yansıdı kamuoyuna bu? İşte "Komisyon toplantısında Adalet ve Kalkınma Partililer ile Cumhuriyet Halk Partililer arasında gerilim yaşandı..." ve bu düzenleme güme gitti. Arkasından, karşı oy yazısı için birkaç günlük süre sonucunda on dört gün sonra 27 Haziran günü bu tasarıyı görüşüyoruz.

Şimdi, aslında şuna da bir değinmekte fayda görüyorum: İlk dönemlerde, özellikle 2010'dan önceki dönemlerde -hatta 2012-2013'ü de buna dâhil edebiliriz- yasal düzenlemelerde bir keyfîlik, bir acelecilik egemendi ve yasalar yapılıyordu, biz gelip burada eleştiriyorduk, altı ay sonra tekrar değiştiriliyordu ama bugün gelinen durum daha bir vahimdir. Bugün gelinen noktada belli bir grubun tasfiyesi amaçlanmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki yargıya egemen olan bir anlayış vardır ve yargıya egemen olan bu anlayış yaratılmıştır aslında.

Bakın, sizlere 2011 yılında, tarihi tam vereyim, 10 Aralık 2011 günü yani ortada paralelin olmadığı, can ciğer kuzu sarması ortamının olduğu bir dönemde, ortak hareket edildiği bir dönemde, Ergenekon'un savcılığının üstlenildiği bir dönemde, bütçe görüşmeleri sırasında HSYK'yla ilgili yaptığım konuşmadan bir bölümü açıklıyorum: "Değerli arkadaşlarım, burada şunu söyleyeyim: Polisi rejim muhafızı gören, yargıyı toplumsal muhalefeti sindirmede bir araç gibi kullanmaya çalışan anlayışın sonu vahimdir ve dünya bunun örnekleriyle doludur. Değerli Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım, aslında kendi Frankenstein'ınızı yarattınız bu yargıdaki kadrolaşma girişiminizle. 40 yaş düzeyinde bir gruba yargıyı teslim ettiniz, güya, yaptıklarıyla kendi iktidarınızı ayakta tutacaklardı. Ama, şunu unutmayın: Bunlar bir gün gelip sizi de dinlemeyecekler, belki tasfiyenizi de onlar yapacaklar." Evet, 2011'de yaptığım konuşma budur. (CHP sıralarından alkışlar)

Keza, bundan birkaç ay önce, 27 Şubat 2016 günü yine bu kürsüde yaptığım konuşma: "516 ve 195 sayısını azaltmak adına birtakım projelerin hayata geçirilmekte olduğunu görüyorum veya geçirilmeye çalışılacağını duyuyorum. Öncelikle, bölge adliye mahkemelerini kurup beğenmedikleri yüksek yargı üyelerini oraya doldurma gibi bir mantık var. Bir diğer mantık, Anayasa'ya açıkça aykırı olduğu hâlde buradan bir yasa çıkarıp Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceğini göre göre bazı tasfiye etme girişimleri var. Bu konuda hukuk dışına çıkılmamasını özellikle rica ediyorum." Evet, ikinci konum da bu. İşte, bu düzenleme, benim üzerinde tahmin ettiğim düzenleme ne yazık ki bugün gündeme getirilmiş bulunuyor.

Burada sorun şudur: Karşımızda devlete kafa tutan, adını ne koyarsanız koyun -paralel maralel- böyle bir yapı var, devlet içinde yığınak yapmışlar; bunların tasfiyesi lazım. Tasfiyesi için de birtakım müttefiklere ihtiyaç var. Geçmişte onlar müttefikimizdi, şimdi başkaları müttefik. Aslan sosyal demokratlar müttefik, bazı milliyetçiler müttefik, böyle bir müttefik anlayışıyla bir yola çıkılmış, bunları temizleyelim mantığıyla.

Bu, şöyle bir tehlikeyi beraberinde getirir: Evet, ortada bir sorun var. "Bu sorunun çözümü doğal yollardan olmaz." derseniz, "Ha, biz bunları halledelim, ondan sonra demokrasiyi getiririz." derseniz bu, çok büyük bir yanılgı olur. Otoriter davranış, otoriteyi de beraberinde getirir. Bunun sonu açmazdır, bunun sonu demokrasiden, hukuk devleti ilkesinden giderek uzaklaşmaktır.

Son olarak -zamanım yetmedi, daha devam ederiz- şöyle bir şey var; Sayın Gül'ün bir konusuna açıklık getirmek isterim, keşke bir Komisyon üyesi burada görev yapsaydı, konuşsaydı: Yargıtaydaki dosyalar iade edilmeyecektir. 1 milyon 360 bin dosya Yargıtayda 24 tane daireye sıkıştırılmış olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Emin olun şuna, bir yıl içinde Yargıtaya yeniden üye seçeceğiz, bunu unutmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yine haklı çıkmayasın.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Bir, bu daire sayısını artıracağız, Yargıtaya yeniden üye seçeceğiz. Şu andan itibaren, Yargıtayda bir dosyanın sonuçlanması, bu saatten sonra en az altı yılı bulacaktır. Evet, bu iş uğruna pek çok insanın hakkı ne yazık ki zayi olacaktır diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)