GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:107
Tarih:27.06.2016

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisinin kamu emekçileri sendikaları üzerinde yapılan baskılarla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'mızın 51'inci maddesi diyor ki: "Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz." Anayasal bir hüküm, anayasal bir madde ama ne yazık ki ülkemizde bir sendikaya üye olmak, bir sendikada faaliyet göstermek Anayasa'da yazdığı gibi değil, maalesef değil.

1989'lu yıllarda İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu ile Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu İstanbul'da -Sayın Süleyman Çelebi'nin, Rıdvan Budak'ın, Kemal Nebioğlu'nun da katıldıkları- dünyadaki sendikal hareketlerle ilgili konuşurken, rahmetli Bülent Tanör dedi ki: "Anayasa'da yasak olmayan her şey serbesttir yani kamu çalışanları açısından bir sendika kurma hakkı vardır ve bunu kurabilir." cümlesiyle birlikte 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'de kamu çalışanları bir sendikal faaliyet yürütmek, bir sendikalaşmayla ilgili yoğun bir çaba sarf ettiler, yıl 1990. Nihayet on yıllık büyük mücadeleden sonra, 2001 yılında 4688 sayılı Yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti ve Kamu Emekçileri Sendikaları kuruldu. Önemli bir görevdi, yaklaşık olarak 2,5 milyon insanın çalıştığı bu alandaki insanların örgütlü olması, sendikalı olması önemli bir kazanımdı ve bu kazanım Türkiye'de de önemli bir noktaya geldi. O gün kurulduğunda Türkiye'deki sendikal örgütlülük şuydu arkadaşlar: Yıl 2002, KAMU-SEN'in toplam üye sayısı 329.065, Kamu Emekçileri Sendikaları KESK'in üye sayısı 262 bin, MEMUR-SEN'in üye sayısı da 41 bindi arkadaşlar, 2002. 3 Kasım seçimleri yapıldı, Türkiye'de AKP iktidara geldi ve "Yürü kulum, yürü! Koş kulum, koş!" dedi MEMUR-SEN'e, bir baktık ki MEMUR-SEN 40 binden şimdi birazdan söyleyeceğim rakamlara ulaştı.

2002'de KAMU-SEN'in üye sayısı 385 bin, KESK'in üye sayısı 295 bin, MEMUR-SEN'in 98 bin. 2004'te KAMU-SEN 343 bin, KESK 297 bin, MEMUR-SEN 137 bin. 2010 yılında KAMU-SEN 369 bin; üye düşüyor, KESK üye kaybediyor, 224 bin; MEMUR-SEN 376 bin oluyor. 2013 yılında KAMU-SEN 444 bin, KESK 237 bin, MEMUR-SEN 707 bin. 2015, son, temmuz ayı istatistiklerine göre de KAMU-SEN 445.729; KESK 236 bin, MEMUR-SEN 836 bin.

Akıl almaz bir yükseliş var. Diyeceksin ki: "Musa Çam, çalış, senin de olsun. KESK, çalış, senin de olsun. KAMU-SEN, çalış, senin de olsun." Bu sendikalar çalışmıyor da mı olmuyor? Değil. Sorunun özü şu arkadaşlar: On dört yıllık AKP iktidarı döneminde bakan, bakan yardımcısı, müsteşar, müsteşar yardımcısı, daire başkanı, genel müdür, müdür, şefe varıncaya kadar, o birimlerde çalışan tüm memurlara "MEMUR-SEN'e üye olacaksın. Terfi mi istiyorsun? MEMUR-SEN'e üye olacaksın. Tayin mi istiyorsun? MEMUR-SEN'e üye olacaksın. Lojman mı istiyorsun? MEMUR-SEN'e üye olacaksın." diyerek, MEMUR-SEN bugün 830 bine yaklaştı arkadaşlar.

Yapalım, gelin hemen şimdi bir önerge verelim, işçi sendikaları açısından da, kamu çalışanları açısından da referandumu getirelim. Bütün iş yerlerine, sendikaların olduğu her yere sandığı koyalım; kamu çalışanları da, işçiler de kendi özgür iradeleriyle kendi sendikalarını seçsinler arkadaşlar, referandum. Hiç tehdide, şantaja, baskıya; bakanın, müsteşarın, genel müdürün, o müdürün, bu müdürün baskısına ve tehdidine yer vermeden bunların hepsini yapalım arkadaşlar, hemen. Ama yapamayız. Neden? Çünkü AKP Hükûmeti on dört yıllık iktidarı döneminde kendisine eğilmeyen, kendisine biat etmeyen ne kadar kurum ve kuruluş varsa, bir, yasal düzenlemelerle içini boşaltıyor; iki, el koyuyor; üç, temsilde nispi temsili getiriyor veyahut da bu baskılarla birlikte kendi arka bahçesi yapıyor. Biraz sonra, benden sonra MEMUR-SEN'in eski Genel Başkanı ve İdare Amirimiz Sayın Ahmet Göndoğdu burada çıkıp konuşacak, diyecek ki: "Sayın Musa Çam üfürdü." Yok öyle bir şey. Her şey açık ve net, her şey belgeli.

Geçtiğimiz yıl torba kanunda yapılan bir düzenlemeyle bütün okul müdürleri boşa çıktı arkadaşlar, bütün okul müdürleri. Sonra ne oldu? İlçe millî eğitim müdürü, il millî eğitim müdürü, okuldaki müdür, okuldaki memur, hademe dâhil olmak üzere, puanlama usulü yaptılar, bütün okullarda istediklerini müdür yaptılar arkadaşlar. Şimdi, böyle bir baskı ve tehditle... Bu, kamu çalışanları sendikalarında böyle, doktorlarda, hastanelerde böyle. TMMOB üyelerine yapılan baskılar aynı keza, işçi sendikalarında da çok fazla değişen bir şey yok arkadaşlar. AKP'nin on dört yıllık iktidarı döneminde bu baskı ve şantaj sonucunda sendikalar, meslek örgütleri, ticaret odaları, sanayi odaları, esnaf odaları, Yeşilay, Kızılay, vakıf, dernek, her ne varsa tamamen AKP'lileştiriliyor, arkadaşlar

Bunun aslında uzun vadede kimseye bir faydasının olmadığını da önümüzdeki günlerde göreceksiniz ama en kötüsü, benden önce konuşan bir konuşmacının da söylediği gibi, ihbar mekanizmasının çalıştırılmasıdır arkadaşlar; BİMER marifetiyle, Başbakanlıkta kurulan bu BİMER'le birlikte, aklına gelen herkes, herkesle ilgili akıl almaz iftiralar ve şikâyetler, ihbarlarla, onlar hakkında tutulan asılsız tutanaklarla birlikte insanların meslekten atılması, sürgüne gönderilmesi, ailelerin parçalanması ve yok edilmesidir arkadaşlar.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Paralel yapmıştır, paralel.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bir dönem paralelle ilgiliydi, şimdi kendileri.

Şimdi bu bana şunu hatırlattı: Naci oradan söyleyecek, 1945'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde "McCarthy" diye birisi vardı arkadaşlar, cumhuriyetçi senatör. Cumhuriyetçi olmayan, solcu, ilerici, yurtsever, demokrat, aydın, çağdaş, kendilerine karşı olan herkesi ama herkesi jurnalledi arkadaşlar ve onların bir bölümü, önemli bölümü hapishanelerde hayatlarını çürüterek geçirdi arkadaşlar. Ona McCarthy'cilik denir arkadaşlar. Türkiye'de de ne yazık ki ama ne yazık ki 1945'lerin Amerika'sını yaşıyoruz, bir McCarthy'cilik dönemi yaşıyoruz. Şimdi, önüne gelen, hemen elektronik ortamda BİMER'e binlerce, on binlerce şikâyet mektubu yazarak insanları ihbar ediyorlar. Hiç kimse hiç kimsenin kulu veyahut da kölesi veyahut da siyasi arka bahçesi olacak diye bir kayıt yoktur arkadaşlar, olmamamız gerekir ve saygı duymamız gerekiyor. Ama şimdi, on dört yıllık iktidarı döneminde bir konfederasyonun akıl almaz derecede bu kadar büyük bir üye kapasitesine sahip olması bence düşündürücüdür.

Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan, İstanbul'da saraylar ve saraylara bağlı kimi kurumlarda çalışan memurlar var. Buralarda, bağımsız bir sendika kuruldu arkadaşlar, SİME-SEN diye bir sendika kuruldu arkadaşlar, sadece Meclisin çalışanlarının kendilerinin kurduğu; hiçbir konfederasyona bağlı değiller. Üye yapıyorlar arkadaşlar; Meclisteki görevliler bile, daire başkanları bile, İstanbul'daki saraydaki daire başkanları ve bağlı ünitelerde çalışanlar bile, saray ve bağlı işletmelerde çalışanlara bile baskı yaparak "MEMUR-SEN'e üye olacaksın." diyorlar. Kaldı ki burada örgütlü olan sendika da bağımsız bir sendika, herhangi bir konfederasyona bağlı değil. Buna bile tahammül edilemiyor. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasa yapan bir organda, burada çalışan memur arkadaşlarımızın kendi özgür iradeleriyle gidip sendikalara üye olmasının önünde ne engel var arkadaşlar, niçin yapmasınlar bunu? İlle, buradaki daire başkanlarının, İstanbul'daki saraydaki daire başkanlarının, yanında çalışan memurları çağırarak "MEMUR-SEN'e üye olacaksın, oraya üye olacaksın, buraya üye olacaksın." demesine gerek var mı arkadaşlar? Demokrasi bu mu, özgürlük bu mu, Anayasa'nın 51'inci maddesi bu mu arkadaşlar? Değil.

Dolayısıyla, mutlaka, bununla ilgili verilen önerge çerçevesinde bir araştırma komisyonu kurulması ve Türkiye'deki sendikal hareketin geldiği bu noktanın en ince ayrıntısına kadar incelenmesi ve kamuoyuna açıklanması Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli görevlerinden biridir diyorum ve benden sonra gelip de buraya benim sözlerimi tekzip etmeye kalkmasın Sayın Ahmet Gündoğdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - Hemen karşıda oturuyorum, gerekli cevabı vereceğim.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Toplum mühendisliği niye yapıyorsun ya, konuşmayı yap.

MUSA ÇAM (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)