| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 23.06.2016 |
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti'nin değerli vatandaşları ve değerli milletvekili arkadaşlarım; her iktidar hata yapar, önemli olan bu hataları kabul edip doğrulara yönelmektir. Ne fena ki yıllardır hemen her alanda birçok hata yapan, daha fenası hatalarını doğruya çevirmek istemeyen, daha da fenası hataların söylenmesine karşı kabul etmeyen bir iktidarla yaşıyoruz. Bugün belki bir defa olsun bu iktidar bir hatasını kabul eder umuduyla verdiğimiz önerge üzerinde konuşacağım.
Umuttan söz ediyorum çünkü konumuz eğitim, konumuz öğrenciler ve öğretmenler. Umuttan söz ediyorum çünkü bu konu sadece iktidar partisine oy vermeyen kesimin değil, iktidar partisine oy veren kesimin de yaşadığı, kısacası toplumun tamamını etkileyen bir sorun. Bu konu toplumun tamamını ilgilendiriyor çünkü bu ülkenin geleceğini oluşturacak, ailesini, vatanını, milletini seven ve yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen yurttaşlar olmaları amacıyla yetiştirilen çocuklarımızdan ve çocuklarımızı yasalarda belirlenen amaçlara uygun yetiştirmesini beklediğimiz öğretmenlerimizden söz ediyoruz. Buradaki bütün arkadaşlarımın çocuklarımızın daha iyi bir geleceği olmasını istediğine inancımı sürdürüyorum, umuyorum. Bu nedenle de buradaki herkesin öğrenci ve öğretmenlere yönelik yanlışların düzeltilmesini isteyeceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekillerim, biliyorsunuz geçtiğimiz haftalarda öğrenciler, liseliler bildiriler yayımladılar. Baskıcı ve yasaklayıcı okul yönetimlerini şikâyet ettiler. Okul müdürlerinin öğrencileri fişlediği kara defterlerden söz ettiler. Düzenlemek istedikleri kültür etkinliklerine izin verilmezken dinî söylemlerin ağırlıkta olduğu etkinliklerin yapıldığını söylediler. Öğretmenlerin EĞİTİM-BİR-SEN'e zorla üye yapıldığını ifade ettiler. Günlerdir dile getirdiğimiz bir konu, günlerdir öğretmenlerin sorunlarını haykırıyoruz. Ağustosta atama yapılmasını beklerken Bakanın "yapmayacağız" diyerek hayal kırıklığına uğrattığı öğretmenler. Bakanın "Ağustosta atama yok." diyerek beklentilerini boşa çıkardığı öğretmenler. Beklenti derttir arkadaşlar. Beklenti, bekleyeni yorar. Nitekim, atama beklemekten yorulan, işsiz kalmamak için inşaat işçisi olan gencecik bir öğretmen Mikail Cengiz önceki gün yaşamını yitirdi. Gaziantep'te çalıştığı inşaatın 6'ncı katından düşerek ölen bu genç, atanmamış öğretmen nişanlıydı. Cengiz öğretmen gibi daha nicesi aile kurmak istiyor, çocuk istiyor, yaşamını düzene koymak istiyor, asıl önemlisi öğretmenlik yapmak istiyor ama ataması yapılmıyor. Felsefe öğretmenleri, tarih, edebiyat, fizik, matematik, meslek eğitimi öğretmenleri, nakış öğretmenleri, yabancı dil, bilgisayar öğretmenleri, iletişim öğretmenleri, engelli öğretmenler günlerdir, haftalardır seslerini Bakana ve Bakanlığa duyurmaya çalışıyor "Yardım et bana, söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla." diyor ama Sayın Bakan daha bu kadarını bile anlamıyor, belki anlamak istiyor da çevresini saran o bürokratlar buna izin vermiyor.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında umutlu olduğumu söylemiştim çünkü çocuklarımızın, onları yetiştiren öğretmenlerimizin iyiliği için bu verdiğimiz önergeyi burada herkesin önemseyeceğini düşünmüştüm ama şimdi salona, salonun bu yanına bakıyorum, iktidar partisinin üyelerine bakıyorum ve sözlerimize kulak asmadıklarını görüyorum. Peki, tamam. Öyle zamanlar var ki bırakın aynı fikre, aynı dünyaya, aynı ülkeye, aynı eve, bazen iki insan aynı kelimeye bile sığmıyor. Ancak uzun zaman öncesi gördüğüm ve şu anda bir kez daha emin olduğum gerçek şudur ki biz, taş devri, kafalar değiştiği için bitti diyoruz; siz, hayır, taşlar bittiği için diyorsunuz. Biz soruyoruz ilmi hikmetten, iktidar diyor çalmadım kilimi mektepten.
Arkadaşlar, öğretmenler mağdur diyoruz, biraz vicdan diyoruz. Oysa siz bu kelimeleri gayet iyi biliyorsunuz. İşinize geldiğinde mağduriyetten, merhametten, vicdandan söz edersiniz. Peki, vicdanlı olmak ayrım yapmadan herkesin onuruna, değerlerine, sınırlarına saygı göstermek değil midir? İşte, öğretmenlerin onuru söz konusu. Hani vicdan, hani adalet? Gazetelerde, televizyonlarda, bu salonda sürekli kul haklarından ve adaletten söz ediyorsunuz, biz de sizden hep söylediğiniz gibi Hazreti Ömer adaleti bekliyoruz ama karşımızda bu sorunları dile getirdiğimizde hep vurdumduymaz Turist Ömer'i görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yolu doğru olanın yükü ağır olur. Biz, ne kadar ağır olursa olsun bu yükü taşımak için buradayız. Biz, burada her gün bu ülkenin insanının yaşadığı sorunları dile getiriyoruz, insanlarımızın sorunlarını görmezden gelen, umursamayan, hatta yok sayanlara hatırlatmak için dil döküyoruz, birlikte çözüm yolları bulmaya davet ediyoruz. Bir kere de "Evet, bu konu önemli." demediniz, bir kere de "Hata yapmışız, bunu düzeltelim." demiyorsunuz. Halkımızın ne kadarı buradaki konuşmaları, atışmaları, sataşmaları, hatta tasvip etmediğimiz, bazen de içine sürüklendiğimiz kavgaları izleyebiliyor bilemiyorum. Kuşkusuz, her güçlünün ve iktidar sahibinin küfür, tehdit, yumruk atacak gücü olabilir fakat uygarlık ve insan olma iradesi bu gücü kullanma değil, kullanmamayı başarma iradesidir.
Arkadaşlar, Cemil Meriç'in dediği gibi, "Zulmün olduğu yerde sessiz kalınmaz, tarafsız kalınmaz çünkü haksızlık karşısında tarafsızlık ahlaksızlıktır." Ve hatırlayın, zalimin sonu gelince, zulmü artar. Evet, bugüne kadar çok zalimler gördü bu dünya ama zalimlerin sonunu da gördü. Önemli olan insan olmak, iyi insan olmak. Sizlere göre insan olmak muktedirlere yaslanmaktır, bize göre insan olmak arkanda kendi gölgenden başka bir güç yokken de yürekli olmaktır.
Öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere binlerce soruşturma açıp, ceza ve sürgünle korkutup susturmaya çalışıyorsunuz. Çaresiz öğretmenleri kadro vaadiyle oyalıyorsunuz ve kandırıyorsunuz. Şube müdürlerinin bireysel davalarını kazanmalarına karşın mahkeme kararlarını uygulamıyorsunuz. Muktedir olmanın bütün kudretiyle mazlumları eziyorsunuz. Güçsüzün yenilgisini, çaresizliğini sahipleneceğinize onu daha fazla boyun eğdirmeye çalışıyorsunuz. Sizinle aynı düşünmeyene, yandaş olmayanlara karşı öfke ve nefretle yaklaşıyorsunuz. Nefretin ve öfkenin, hatta cezanın bir haysiyeti olmalıdır. Hiçbir koşul, insan onurunun örselenmesinin gerekçesi olamaz. Hele hele bu ülkenin geleceği ve onları yetiştiren öğretmenlerin onurunu örselemenin bir gerekçesi asla olamaz.
Değerli milletvekilleri, biz zaman zaman ve sıkça da eğitim sistemini eleştiriyoruz, "kötü" diyoruz. Eğitim sistemimiz neden mi kötü, neden mi kötü olduğunu düşünüyoruz? Çünkü siz öğrencilerle yap-boz gibi oynuyorsunuz, çünkü siz öğretmenlerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorsunuz. Öğretmenleri itibarsızlaştırdınız. Yapmayın, öğretmenlerin, öğretmenlik mesleğinin onuruyla oynamayın. Siz parmak hesabı yapıyorsunuz ama öğretmenler heyecanla, umutla, çocuklarına, evlerine ekmek götürmek, öğrencilerine ve okullarına kavuşmak için verdiğiniz sözleri tutmanızı bekliyor.
Sayın Bakan, öğretmenlere atama sözü verdiniz, tutun. Sınav yaptınız, görün. "67 bin açık var." diyorsunuz, atayın, 1 öğretmen daha ölmesin. "Ücretli öğretmenlik" diyerek, "sözleşmeli öğretmenlik" diyerek oyalamayı bırakın. Bayram öncesi bu insanlara verin şu müjdeyi, yapın bu atamaları. Bu insanlar okullarına, öğretmenler öğrencilerine kavuşsun.
Arkadaşlar, kırgın öğretmenler adına elimizden geldiğince bağırıyoruz ama sakın unutmayın, gönül yarasından sakınmak gerek. Ki, yoktur cihanda merhemi, elinden gelirse gönül yıkma, ki yıkık gönlün ahı yıkar âlemi.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)