GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:106
Tarih:23.06.2016

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

1993 yılında Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde 11 kişinin kaybolmasıyla ilgili 2005 yılında açılan davanın ivedilikle sonuçlanması açısından kolaylık sağlayacak ve faili meçhul davaların zaman aşımı riskiyle karşılaşmadan sonuçlanması yönünde gerekli yasal ve idari tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci, Anayasa'nın da 98'inci maddeleri gereğince HDP Grubu tarafından bir araştırma önergesi verilmiş ve bu önergenin bugün görüşülmesi talep edilmektedir.

Olayın meydana geldiği yıl 1993 yılıdır. Bu konuda gerekli iç hukuk yollarının etkin işletilmediği gerekçesiyle ilgililer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuşlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu olayla ilgili olarak Sözleşme'nin 2, 3 ve 5'inci maddeleri yani yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlali ve işkence yasağıyla ilgili maddelere aykırılık olduğu gerekçesiyle tazminata hükmetmiştir. Bu olayla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 2004 Aralık ayında bir araştırma yapmıştır. O dönemde, 22'nci Yasama Döneminde yine bu olayın araştırılmasını isteyen AK PARTİ Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun'dur ve bu konuyu Meclis gündemine getiren odur. "AK PARTİ olarak biz bunun üzerine gitmeliyiz." demiştir ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna bir dilekçe vermiştir ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak oluşturulan alt komisyonda Cavit Torun'la birlikte AK PARTİ Manisa Milletvekili Hakan Taşçı, CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve uzmanlardan oluşan heyet Diyarbakır'a gitmiş, olay yerinde incelemeler, araştırmalar yapmıştır. 11 kişinin yakınlarıyla bu heyet tek tek görüşmeler yapmıştır; mülki amirle, cumhuriyet savcısıyla ve o dönemde İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı olan Sayın Selahattin Demirtaş'la da görüşmeler yapmıştır. Hatta, cezaevine gitmişlerdir, tutuklu kişilerle de görüşmüşlerdir ve görüştükleri hususları, tespitleri, raporları, ilgili yerlerden istedikleri belgeleri incelemişler ve raporlarına dercetmişlerdir ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna inceledikleri, yaptıkları araştırmalar neticesinde oluşturdukları raporu sunmuşlardır. Rapor herkesin incelemesine açıktır. Raporda birtakım tespitler vardır ve bu tespitlerle ilgili hususlar yargılama makamlarına da mutlaka ulaşmıştır çünkü bu Komisyon burada kurulduğuna göre, bu davayı sürdüren mahkeme bu Komisyon raporunu istemiştir. Maddi gerçeğin ortaya çıkması anlamında elbette ki Meclis araştırma komisyonu da yargılama sürecinde olayın açıklığa kavuşmasında faydalı olacaktır. Rapor buradadır.

Tabii, daha sonra ne olmuştur? Daha sonra da, 2004 yılında bu konuyla ilgili soruşturmalar başlamıştır, adli soruşturma başlamıştır. Adli soruşturmanın neticesinde dava açılmıştır ve dava da şu anda devam etmektedir. 2003 yılında başlatılan soruşturmada savcılık görevsizlik kararı vermiş, askerî savcılığın görevli ve yetkili olduğuna karar vermiş, dosya askerî savcılığa intikal etmiştir. Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığında bulunan ve herhangi bir işlem yapılmayan dosyaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü ayrı bir soruşturmada dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanının 7 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında talimatla ifadesi alınmış ve zaman aşımı o an itibarıyla durmuştur. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianame 2013 yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanığın güvenlik gerekçesiyle yargılamanın başka bir ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın Ankara'da görülmesini kararlaştırmıştır. İlk duruşma 26 Mayıs 2014'te görülmüş ve dava henüz sonuçlanmamıştır.

Ortada devam eden bir adli kovuşturma vardır. Anayasa'mızın 138'inci maddesine göre, görülmekte olan bir dava hakkında yasama Meclisinde soru sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı, hatta konuşma yapılamayacağı... Anayasa'mızın 138'inci maddesindeki amir hüküm gereğince, bizim burada, aslında, devam eden bir dava nedeniyle bir araştırma yapmamız mümkün olamamaktadır.

Burada yıllar sonra faili meçhul kalan bir olayla ilgili olarak soruşturma başlatılmış ve konunun yargıya intikal ettirilmiş olması çok önemlidir. Yargının bu konuda adaleti ortaya çıkararak sorumlular kimse bulması gerekir. Maddi gerçeği ortaya çıkaracak olan ceza yargılamasıdır. Ceza yargılaması da şu anda devam etmektedir. Meclis bu konuya duyarsız kalmamıştır, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olayın üzerine gitmiştir ve konuyu tüm detaylarıyla yerinde incelemiştir ve bunu da AK PARTİ'li bir milletvekilinin dilekçesiyle başlatmıştır.

Araştırma önergesinde, yargının sürdürdüğü davanın ivedilikle sonuçlandırılmasını sağlayacak tedbirlerin alınması istenmektedir. Bizim Meclis İçtüzüğü'müz ve Anayasa'mıza göre, bir yargının ivedilikle sonuçlandırılmasını talep etme gibi bir yetkimiz bulunmamaktadır ancak maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yarayacak araştırma ve bilgileri, evet, elbette ki mahkemeye sunabiliriz ama yargının hızlandırılmasıyla alakalı bir müdahalede bulunmamız Anayasa'nın 138'inci maddesine göre mümkün değildir.

Şu söylendi: "Araştırma yapıldı, dava da açıldı ancak herhangi bir tutuklama yok." Burada Meclisin bir tutuklama kararı vermesi mümkün değildir, Meclisin böyle bir yetkisi zaten yoktur; bunu, tutuklama kararını verecek olan yargı makamlarıdır. Zaten yargı da bu konuda ilgili kararları vermiştir. Bundan sonra, sanık avukatları, müdahil avukatları bu konuda taleplerini devam ettireceklerdir. Araştırma önergesiyle yargıya müdahale etmemiz mümkün değildir.

Zaman aşımı riskinden bahsedildi. Evet, zaman aşımı riski var. Dava zaman aşımı durdu ama ceza zaman aşımı işliyor. Bu anlamda, onun sorumlusu da AK PARTİ iktidarı değildir. Olay 1993'te meydana gelmiştir, soruşturmalar 2003 yılında başlamıştır. On yıl boyunca hangi partiler iktidara gelmiştir? Buradan sataşmaya mahal vermemek için söylemiyorum. On yıl aradan geçtikten sonra, bu faili meçhullerin ortaya çıkarılması için çalışan ve bu soruşturmalara siyasi desteği veren de AK PARTİ iktidarıdır, bu suçlamaların hepsi yersizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilgili olarak geçmişte yaşanan olumsuz olaylar AK PARTİ dönemlerinde terk edilmiştir. AK PARTİ'nin hukuk devleti ilkesinden vazgeçtiği yönündeki eleştirilerin hiçbir gerekçesi yoktur. AK PARTİ döneminde gerçekleştirilen demokratikleşme adımlarını bu millet yaşamaktadır, özgürlükleri iliklerine kadar yaşamaktadır. 2002 öncesi Türkiye ile 2002 sonrası Türkiye arasında özgürlükler ve demokratikleşme anlamında dağlar kadar fark vardır, çok büyük farklar vardır. Gerçekten, AK PARTİ'nin on dört yıllık iktidarı döneminde sessiz bir devrim yaşanmıştır. Mevzuatımızın çağdaş sisteme uyarlanması anlamında, insan hakları alanındaki eksikliklerin giderilmesiyle ilgili olarak bütün yasal düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sizlerle beraber gerçekleştirdik ve bundan sonra da gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

Bölgeye yapılan yatırımlar... Gerçekten, çok büyük yatırımlar yapılmıştır. Olağanüstü hâlin kaldırılması, ana dilde savunma hakkının getirilmesi, cezaevlerinde kendi çocuğuyla bile ana dilinde konuşamazken konuşma imkânının getirilmesi, ana dilde siyasi propaganda yapılabilmesi, yine, Kürtçe yayın yapan televizyonun, devlet televizyonunun yirmi dört saat yayın yapabilmesi, insan haklarına yönelik önemli düzenlemeler, özellikle, millî birlik ve kardeşlik süreci, demokratik açılım süreci, çözüm süreci; tüm bunlar, bölge insanının insan haklarından daha fazla faydalanması için AK PARTİ iktidarı tarafından gerçekleştirilmiştir ama diğer taraftan da bölgenin fiziki kalkınmasıyla ilgili önemli yatırımlar gerçekleşmiştir ancak hem bu demokratikleşme adımlarından hem de bölgeye yapılan yatırımlardan terör örgütü rahatsız olmuştur, rahatsız olmuş ve rahatsız olmaya da devam etmektedir. Ülke olarak, devlet olarak terörle mücadelemiz de devam edecektir, bölge insanının huzurunu bozan terör örgütünü bölgeden silinceye kadar Hükûmet olarak, devlet olarak çalışmaya devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle gerçeklerin ortaya çıkması noktasında AK PARTİ olarak her zaman siyasi desteği verdik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - ...bundan sonra da vermeye devam edeceğiz ancak bu konuyla ilgili olarak Mecliste bir araştırma komisyonu önceden kurulduğu için önerinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)