GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:106
Tarih:23.06.2016

ORHAN ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuya girmeden önce birkaç temel ilkeden bahsetmek istiyorum. Ramazan ayındayız, hamdolsun Müslüman'ız. Müslüman olmak, insan olmak bize birtakım yükümlülükler de yüklemiş durumdadır. O yüzden, konuşurken adil olmak, Cenab-ı Allah'ın bize temel emirlerinden birisidir çünkü adalet kötülüklerden ve günahlardan korunmak manasında takvaya en yakın yoldur. "Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin." diye ayetler mevcut. "Adaleti ayakta tutanlar olun, şahitlik ettiğinizde de doğruyu söyleyin. Velev ki sizin, ana-babanızın, aşiretinizin aleyhine olsa dahi." Bu da bir ayet. Bu ayetleri şunun için okudum arkadaşlar: Özellikle AK PARTİ 2002'de iktidara geldiğinden bu yana "Suyun altında kalan, halı altına süpürülmüş olan hiçbir şey kalmasın." şeklinde çok adil ilkeler vazetti; geçmişe dönük eğer bir yüzleşme gerekiyor idiyse bunu çok cesaretli bir şekilde icra etti. Eğer bugün iktidar isek, devlet adına Hükûmette bulunuyor isek devletin geçmişte yapmış oldukları, mesela Dersim katliamı gibi... Gerekirse halkından özür diledi. Özellikle doğu ve güneydoğuda reddin, inkârın, asimilasyonun, güvenlik politikalarının, OHAL'in, özel güvenlik tedbirlerinin, DGM'lerin vesairenin sebebiyet vermiş olduğu ne kadar hukuksuzluk var ise bunlarla yüzleşmekten çekinmedik; hepsine dönük davalar açıldı. Nitekim, HDP'nin grup önerisinde bahsi geçen Kulp ilçesi Alaca köyünde gözaltında kaybedilen, katledilen 11 vatandaşımızla ilgili de gerekenler yapılmış, 2004 yılında İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bu konuyla ilgili bir alt komisyon oluşturmuş ve alt komisyon bütün çalışmalarını gerçekten mahallinde kayıpların yakınlarıyla, devlet yetkilileriyle bire bir görüşerek bir zabıt altına almış ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun raporu elimizde.

Değerli arkadaşlar, elbette ki acıları, katliamları burada yarıştıracak hâlimiz yok. Katliam kimden gelirse gelsin hesabını vermek zorundadır. Eğer bir hukuk devletiyse yaşadığımız devlet -ki öyledir- o zaman hiç kimse hukukun önüne çıkmaktan kendisini geri tutamaz, böyle bir lüksü olamaz. Hükûmet olarak biz gerek Muğlalı hadisesinde olduğu gibi 33 vatandaşımızın kurşuna dizildiği, Ahmet Arif'in 33 Kurşun şiirinde belirttiği, tavsif ettiği olay da dâhil olmak üzere geçmişte kim kime karşı hangi hukuku tecavüz etmiş ve cinayetler işlemişse... Hiç kimsenin bu konuda lüksü yok. Herkesin hukukun önüne çıkıp kendi savunmasını yapması gerekir. Bununla ilgili bütün hukuki süreçler, mekanizmalar çalışıyordur. O yüzden, bahsi geçen olay da şu anda nitekim yargıdadır. Fakat, gönül arzu eder ki değerli kardeşlerim, sadece katliamları 1990'lı yıllarda devlet erkini, devlet yetkisini, devlet gücünü kullanan askerler, polisler yapmadı ama devletin yapmış olduğu ya da devlet adına orada katliamlar yapanlar kadar PKK da bir sürü katliamlar yapmıştır. Bakın, aynı köyde, Alaca köyünde bahsi geçen olay sonbaharda gerçekleşiyor, gözaltında 11 kişinin kayıp olayı ama aynı köyde, aynı mahalde ilkbaharda PKK katliam yapıyor. Biz de arzu ederdik ki HDP'li arkadaşlarımız da çıkıp PKK'nın yapmış olduğu katliamların, PKK'nın yapmış olduğu cinayetlerin de hesabının sorulmasının gerektiğine dair burada açık seçik bir tavır ortaya koymuş olsalardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Uzağa gitme, Roboski'ye gel, Roboski'ye! Daha dün, Roboski dündü, dün!

ORHAN ATALAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, evet, bizler acılar yaşıyoruz; sadece Türkiye değil, ne yazık ki bütün İslam dünyası acılar yaşıyor. Bakın, İslam öncesi cahiliye döneminde dahi "haram aylar" dediğimiz aylar vardı. Zilkade, zilhicce, muharrem ve recep aylarında, Cahiliye Dönemi'nde, puta tapanlar döneminde dahi savaşlar yapılmazdı. O dönemlerde yapılan savaşlara "ficar savaşları" yani "büyük fücur, günah savaşları" adı verilirdi. Onlar bile bu aylarda birbirlerinin kanını akıtmazlardı.

ZİYA PİR (Diyarbakır) - E, ders alın.

ORHAN ATALAY (Devamla) - İslam adına, Müslüman olarak, bu coğrafyanın insanları olarak bu konuda ne yazık ki mahcubuz. İslam dünyasında haram aylarda dahi cinayetler işlenmektedir.

Değerli kardeşlerim, Gandhi, Hindistan iç savaşını bitirmek için ortaya çok esaslı kurallar koymuştu. Eğer bir yüzleşme yapılacaksa, bir hakikatle yüzleşme yapılacaksa öncelikle aktörlerin ya da siyasilerin adalet prensibinden ayrılmamaları gerekir. Bu, minimum, asgari ahlaki mecburiyetimizdir. Gandhi'ye bir Hindu geliyor, diyor ki: "Bir Müslüman benim çocuğumu katletti. Bana izin ver, ben de bir Müslümanın çocuğunu katledeceğim." Gandi "Asla. Bundan sonra babası bir Müslüman tarafından katledilmiş olan Hindu bir çocuğu aksi durumda olan Müslüman bir aileye vereceğim ya da babası bir Hindu tarafından katledilmiş olan Müslüman bir yetim çocuğu da keza, çocuğu Müslüman birisi tarafından öldürülmüş bir aileye vereceğim." diyor. Bu merhamet duygularını, adalet duygularını köpürte köpürte, kabarta kabarta, uyandıra uyandıra bu sorunları çözmeyi başarmışlardır. Fakat, bize gelince, biz, tıpkı dünyanın yarım küresi nasıl karanlıkta kalıyor, öteki aydınlık yarım kürede at koşturuyorsak, lehimize olan şeyleri avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz ama bizi incitecek, bize dokunacak, aleyhimize olabilecek şeylerin üzerineyse çok kalın süngerler çekiyoruz, onu karanlığa mahkûm ediyoruz. Bu şekilde biz hiçbir yere varamayız arkadaşlar, hiçbir yere varamayız. "Sen yaptın, ben yaptım." kavgasından öte bir yere de varamayız. Öyleyse gelin, eğer burası demokratik bir ülkeyse, burada hukuk varsa, burada siyaset yapılabiliyorsa o zaman bu toplumun her ne sorunu varsa bu sorunun bu mekânın dışında asla ve kata çözüm yerinin olmaması gerekir. Eğer bu toplumda biz siyaset yapıyorsak, kanun yapabiliyorsak, geçmişteki yanlışları kanunlarla düzeltme imkânımız varsa, eğer dil yasaklanmışsa, eğer kültürel haklar yasaklanmışsa, eğer insanların temel hak ve hürriyetleriyle ilgili tahditler söz konusuysa, o zaman bunları yasalarla düzeltme imkânımız varsa -ki vardır- o zaman bu memlekette hak arama yöntemi olarak siyasetin, demokrasinin, yasamanın dışında hiçbir aracın olmaması gerekir; herhangi bir araç varsa topluca onu telin etmemiz gerekir. O yüzden, şiddetle, adam öldürmekle, adam kaçırmakla, gözaltılarda insanlar kaybetmekle, faili meçhul cinayetler işlemekle, insanları asit kuyularına atmakla, köy boşaltmakla, OHAL'lerle, "buhal"lerle bu memleket bir yere varamaz.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'nde, biz, şu anda, yasama faaliyetinde bulunan milletvekilleriyiz. Başında beri izliyorum, gerçekten, biz, adalet duygusunu ayağa kaldırabilirsek, bu ülkeyi, sadece bu çatıyı adaletin sütunları üzerinde ayakta tutabilirsek ve ne pahasına olursa olsun adaletin yanında yer alabilirsek, vicdanımızı ve aklımızı da bu esasa raptedebilirsek göreceğiz ki problemlerimiz çok daha seri bir şekilde, kısa sürede çözümlenecektir ama bunu yapmıyoruz. Niye bunu yapmıyoruz? Çünkü, vicdanımızdan ve aklımızdan talimat almıyoruz. Ben arzu ederdim ki, 6 milyon insandan rey almış olan HDP, 7 Haziran akşamı, 8 Haziranı beklemeden 7 Haziran akşamı Kandil'e de bir seslenişte bulanarak, bir çağrıda bulunarak "Bu memlekette artık şiddetin, silahın, terörün asla ve kata yeri olmamalıdır. Silahlarınızı siz gömeceksiniz ya da silahlarınızla bu memleketi terk edeceksiniz çünkü silah ve şiddet, başta Kürtler olmak üzere bu topluma, bu ülkeye, bu devlete zarar veriyor." demeliydi. Konuşamıyorsunuz. Biz de biliyoruz, konuşamıyorsunuz. Niçin konuşamıyorsunuz? Çünkü Kandil'den yiyeceğiniz zılgıttan korkuyorsunuz. Nitekim, Selahattin Demirtaş silahsızlanma çağrısında bulunduğunda Kandil Demirtaş'ı Polyannacılıkla suçladı ve susturdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ATALAY (Devamla) - Sonra, bir fantezi uğruna Kürtlerin memleketlerini, Silvan'ı, Silopi'yi, Yüksekova'yı, Varto'yu bir cehenneme çevirdiniz. Peki, buna hangi gün bu kürsüde cesaretle bir itirazda bulundunuz?

ZİYA PİR (Diyarbakır) - Kulaklarınızı açın. Kulaklarınızı açın, duyarsınız.

ORHAN ATALAY (Devamla) - Keşke, bulunabilseydiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Etnik temelli bölücülük yapıyorsun!

"Kürtlerin memleketi" diyor. Düzeltsenize!

ORHAN ATALAY (Devamla) - Keşke, bağırdığınız kadar, gruba bağırdığınız kadar Kandil'e bağırabilseydiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu yapmadınız arkadaşlar. Bunu yapmadınız.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atalay.

ZİYA PİR (Diyarbakır) - Havuz medyasının dışında da medyayı takip edin, duyardınız dediklerimizi.

ORHAN ATALAY (Devamla) - Bunu yapmadıysanız, lütfen, o zaman kendinize bir öz eleştiri yaparak, kendinizi biraz gözden geçirerek, eğer bu problemi çözmek istiyorsak adalet ilkesinden vazgeçmemeniz gerekiyor.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)