GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:105
Tarih:22.06.2016

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki bu kanun tasarısı Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de desteklediğimiz bir kanun tasarısı.

Ayrıca, iktidar partisi de çok ciddi bir takvim koydu, temmuz sonuna kadar çalışılacak, daha önümüzde de bir sürü yeni kanun tasarı ve teklifinin önümüzdeki günlerde gündeme geleceği konuşulmakta. Ancak, dün Parlamento, toplantı yeter sayısı bulunmadığı için, yoklama istenmesi sonucunda kapatıldı. Bugün sabah da gelince Meclisteki geçen dönemin bazı tutanaklarını inceledim. Geçen dönem, sözde o barış süreci dediğiniz süreçte, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı görüşüldü burada. İmralı tutanakları da yayımlandı biliyorsunuz. O tutanaklarda, Abdullah Öcalan'ın isteğiyle buraya getirdiğiniz bir kanun tasarısı. Bu kanunun görüşmeleri sırasında Meclis hiç yoklamadan kapanmamış. Gene, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı kurtarmak için bir gün sabaha kadar burada çalıştık, o gece de Meclis yoklamadan hiç kapanmamış.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ya siz kongrenizin yoklamasını yapamıyorsunuz, konuşma oradan.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Efendim?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Siz kongrenizin yoklamasını yapamıyorsunuz daha ya, konuşuyorsun oradan. Ne sanki, bu mu konuşuluyor, şimdi burada bu mu konuşuluyor?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ya, sen ne saçmalıyorsun ya?

ERKAN HABERAL (Ankara) - Ne alakası var onun ya? Kongrenin yoklamasıyla ne alakası var?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Dinle!

Uyarsana Sayın Turan, uyarın efendim.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ya Hakan, seni ilgilendiren bir mesele var mı burada şimdi?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ya kanunu anlatsın bize, anlatsın kanunu ya.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, efendim, lütfen hatibi dinleyiniz

Sayın Erdoğan, Genel Kurula hitap ediniz efendim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Kanunu anlatacaksın.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Anlatıyorum ben.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Anlat kanunu o zaman, ne MİT Kanunu'ndan, şundan bundan bahsediyorsun?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İşinize gelmedi değil mi? İşine gelmedi değil mi?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - İşinize gelmeyince hemen oradan sataşın. Öyle bir şey var mı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Senin de işine gelmedi.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan, Genel Kurula hitap ediniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Gerçekler işinize gelmedi. Müptezel!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sanki nöbetçi lafçı gibi her gün en öne oturup ne zaman konuşsak, bir şey söylesek hepsine laf atıyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Her zaman yapmam kardeşim, yapmam, merak etme.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Erdoğan, sen devam et.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Görevi o, görevi; Çavuşoğlu'nun görevi o.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ben ne zaman konuşsam, benim konuşma tutaklarımın hepsinin içinde senin muhakkak bir sataşman var Hakan.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sen konuyu anlat, konuyu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Konuya gel.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Oraya da bir seslen, bir de oraya söyle.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bülent Turan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe laf atmayınız.

Sayın Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap ediniz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Turan, bizim hatibi değil, lütfen milletvekilinizi uyarın.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Batan bir şey vardır ona, onun için bulaşıyordur o.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi onun görevi o. Grup başkan vekilleri var, idare amiri var, bir de laf atıcı var. Çavuşoğlu'nun görevi de o.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, tabii ki AKP iktidara geldiği 2002'de sıfır sorunlu bir dış politikayı uygulayacağını söyledi ama bugün artık sorunsuz sıfır komşumuz var. Bunun elbette ki iç politikaya da yansımaları var. Bugün Türkiye'deki terörün beslenmesine de uygulanan bu yanlış dış politikanın muhakkak yansımaları var. Dolayısıyla, bugün karşı karşıya olduğumuz ve şu anda görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili, o AKP'nin uyguladığı on dört yıllık yanlış dış politikanın bugün bizi getirdiği yer var.

Yine, geçtiğimiz günlerde benim de katıldığım bir toplantıda Sayın İçişleri Bakanı "Hep yanlış politika yapıyorlar, efendim '2002'de terör bittiydi bitmediydi' diye söylüyorlar ama 2002'de olağanüstü hâl vardı. Madem terör bittiydi niye olağanüstü hâl var?" dedi. Ben de Sayın Bakana buradan soruyorum: Madem 2002'de terör bitmediydi olağanüstü hâli niye kaldırdınız? (MHP sıralarından alkışlar) Bunu bir cevaplandırın.

Şimdi, 2002'de Türkiye'nin belli bir bölgesinde olağanüstü hâl vardı, belli bir bölgesinde sıkıntı vardı ama bugün, İçişleri Bakanımız kendi Bakanlığının önünü trafiğe kapattı. Kızılay'ın yarısı güvenlik sebebiyle trafiğe kapalı arkadaşlar. Bu manzaradan mutlu musunuz? Yani Türkiye'yi on dört senedir yöneten iktidarın Ankara'yı, Meclisin çok yakınındaki Kızılay'ı getirdiği tablo bu. Bu manzaradan mutluysanız aslında terörle ilgili size söyleyeceğimiz hiçbir şey kalamaz, hiçbir şey olamaz artık ondan sonra ama bu manzaradan mutlu değilseniz o uyguladığınız yanlış terör politikasını masaya yatırın. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugüne kadar terörle ilgili olarak defaatle uyardık. Terörle mücadele süreklilik ister, terörle mücadele kararlılık ister, terörle, mücadele efendim, sadece öyle belli noktalarda olmaz topyekûn yapılır. Bu teröre destek veren kim varsa...

Şimdi, bakın, söylediğimiz zaman kızıyorsunuz. "Paralel yapıya işte, operasyon yapıyoruz." diye bir sürü yere kayyum atadınız ama AKP iktidarı döneminde bugüne kadar herhangi bir işletmeye PKK'ya ve diğer bölücü örgütlere yardım ettiği için kayyum atandığını gören var mı? Yok; varsa onu paylaşalım.

Ha, şimdi, yine bugün yaşadığımız manzara nedir? O "Çözüm süreci" dediğiniz, burada kendinizi ve o masaya oturan PKK'lıları kurtarmak için kanun çıkarttığınız o sürecin faturaları bugün önümüze geliyor. Bugün, geçtiğimiz temmuzdan bu temmuza, biz bu kadar şehit verdiysek, bu kadar eve ateş düştüyse o çözüm süreci boyunca o bombalar yerleştirilirken sesini çıkartmayan iktidarın yaptığı yanlışların faturası var arkadaşlar. Bunları ortaya doğru koyacağız, ondan sonra da bunlara çözümü doğru yapacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız uyarıları arşivden çıkartın, inceleyin. Bizim bu kanuna destek vermemizin sebebi, bugünden sonra da terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi içindir. Milliyetçi Hareket Partisi öyle, sizin gibi içerideki, dışarıdaki her malzemeyi politika malzemesi yapmaz; Türkiye'nin bekasıyla ilgili konularda muhakkak elini taşın altına koyar. Siz de Milliyetçi Hareket Partisinin bu tavrını hiç olmazsa doğru anlayacak bir olgunluğa ulaşın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Nerede o kapasite, nerede?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, gene 20 Nisan günü ben bu kürsüde CHP Grubunun vermiş olduğu bir araştırma önergesiyle ilgili yaptığım konuşmada güvenlik kuvvetlerimizin sizin yaptığınız uygulamalardan dolayı endişe içinde olduğunu, güvenlik kuvvetlerinin yaptığı mücadelenin muhakkak bir kanunla güvence altına alınması gerektiğini söylediğimde biraz önceki arkadaşımız gibi, o sıralardan bana bir sürü sataşmada bulundu herkes: "Öyle bir şey yok, asker bize güveniyor, polis bize güveniyor." İşte, benim dediğim doğru olduğu için, bugün bu kanunu Bakanlar Kurulu bir kanun tasarısı olarak buraya getirdi.

Şimdi de söylemek istediğim birkaç önemli husus var. Bakın, güvenlik kuvvetlerinin moral, motivasyona ihtiyacı var. Bu manada bu kanun önemli bir adım. Ancak, şimdi o bölgede zor şartlar altında canı pahasına görev yapan askerimizin, polisimizin ödüllendirme sistemine bakıyoruz, işte, bir polis memuruna 10 maaş ödül verilmiş sözde, kâğıt üzerinde. 10 maaş ödülün karşılığını paraya döktüğünüzde, bakıyorsunuz bin lira, 2 bin lira gibi çok cüzi bir şey. Bu ödüllerin hakikaten ödül gibi olması lazım, Türkiye'nin bugünkü ekonomik yapısı içerisinde o insanlara verilen ödüllerin bir anlam ifade etmesi lazım.

Gene, terörle mücadelede canı pahasına mücadele etmiş, çatışmaya girmiş, operasyona katılmış, yaralanmış, hâlâ vücudunda mermi taşıyan ama sakatlığı, geriye kalan hasarı yüzde 40'ın altında olduğu için gazi sayılmayan insanlar var. Bunlara iş hakkı vermeyebilirsiniz, bunlara maaş vermeyebilirsiniz ama bunların gazi sayılmasını sağlayacak ki dinimize, inancımıza göre bunlar gazidir, hukuk önünde de bunları gazi sayacak ve yarın onlara emrihak vaki olunca, en azından, üzerlerine Türk bayrağının örtülmesini sağlayacak bir değişikliğin bunun içerisine konulması lazım.

Gene, oradaki görevden dönen insanların batıya tayinleri yapıldıktan sonra, onlara psikolojik destek sağlanması lazım. Şu anda, birçok insan orada görev yapıyor, eşi, çoluğu çocuğu yanında değil, onlar iki üç ayda bir defa batıya, çoluğunun çocuğunun yanına bir haftalık gelip gidiyorlar; bu geliş gidişlerindeki ulaşımlarının finansmanın muhakkak sağlanması lazım.

Bir de bakın, hem bu insanlar çok zor şartlarda mücadele ediyorlar hem de turizm çok zorda. Doğu ve güneydoğuda görev yapan güvenlik kuvvetlerine Hükûmet bir haftalık bir tatil paketi hediye etsin hem bu insanlar çoluğuyla çocuğuyla birlikte bir hasret gidersin, beraber olsun, tatil yapsınlar hem de bu sektörün ayağa kalkmasında da faydalı bir politika olur diyorum.

Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)