| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 21.06.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu Meclis, şimdiye kadar, özellikle kayıt dışı ekonominin araştırılması konusunda birçok önerge gördü, tartıştı ancak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bugün konuşulacak olan önergesini daha önceki önergelerden birazcık daha farklı olarak değerlendirmenizi özellikle bilgilerinize sunmak istiyoruz. Çünkü bu önergeyle ne bir Hükûmet yıpratılması gibi bir çabanın içerisinde olunacak ne bir suçlu yaratma çabası var ne de mesaj olarak algılanacak farklı şeyler söylenilecek. Burada ekonomi adına, ülke adına yapılması gereken bir çalışmanın gerekçelerini sıralamaya çalışacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu önergesiyle, bir an önce Meclisin üzerine düşeni yaparak, gelecekte karşılaşılması olası bazı belalara karşı devletimizi hazırlıklı kılmak, uluslararası kuruluşların yaptırımlarının muhatabı olmaktan ülkemizi korumak amacını güdüyor. Bu cümleyi bir daha tekrar etmek istiyorum: Bu önergeyle Cumhuriyet Halk Partisi, bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerine düşeni yaparak, karşılaşmamız olası olan belalara karşı devletimizi hazırlıklı kılmak, uluslararası kuruluşların yaptırımlarının muhatabı olmaktan ülkemizi sakınmak, korumak anlamını taşıyor.
Araştırma önergemizde diyoruz ki çok basit olarak, başlangıçta: Ekonomideki kayıt dışılığın boyutları belirlensin. Bunu bir araştıralım, bakalım. Ondan sonra da deniliyor ki: Kayıt dışılığın araştırılması konusunda yapılması gerekenleri de bir sıralayalım.
Değerli arkadaşlar, sanıyorum, içimizde kayıt dışılık konusunda farklı düşünen insan yok. Kayıt dışılığı kabul ediyoruz da boyutları konusunda farklı düşüncelerimiz var. Bazılarına göre bu yüzde 50'lere kadar yükseliyor, bazılarına göre yüzde 30'lara kadar düşüyor; daha da aşağı olabilir, sorun değil. Ama önemli olan kayıt dışılıktaki bu rakamlar değil, buradan alınacak vergi olayı da değil, buradan alınacak zorunlu katılma payları da değil. Asıl, kayıt dışılığın yaratmış olduğu bu bataklık ortamında, kayıt dışı bataklığında yeşeren diğer dikenleri ortadan kaldırmak, bu çok önemli bir olay. Kayıt dışılık başlangıçta çok masumane, insanların ekonomik zorluklara karşı veya vergilerin ağırlığına karşı -nedeni ne olursa olsun- bir korunma mekanizması olarak algılanır. Ama bu masumane yaklaşımın arkasında bu bataklıkta yeşeren farklı bitkiler var, zehirli bitkiler var, bunların başında da kara para geliyor. O nedenle bu olayı çok fazla önemsiyor, o nedenle bu olayın üzerinde çok fazla durulmasını istiyoruz. Yoksa kayıt dışılığı sadece bir rakam olarak algılasanız şunu çok rahat söyleyebilirsiniz: 2016 yılı için tahmin ettiğimiz gayrisafi millî hasılamız 2,2 trilyon lira, eğer yüzde 30 civarında kayıt dışılık varsa 630 milyar lira yapar. Bunun üzerinden zorunlu yükümlülük olarak, vergi ve sigorta primleri olarak sadece yüzde 15; birinden yüzde 10, birinden yüzde 5 alsanız aşağı yukarı 90 milyar lira yapar. O da sizin bütçe açığınızı da karşılar, sosyal güvenlik kurumlarının açığını da karşılar dersiniz ama bu olay önemli değil. Bunun üzerinde durulmalı, ancak asıl önemli olan konu diğerinin üzerinde durulması.
Değerli arkadaşlar, dikkat çekmeye çalıştığımız konu, bu bataklıkta yetişen kara paranın ülkenin uluslararası konumunu değiştirmesi de geliyor. Bu kara para bataklığı ve özellikle burada yetişen kara paracıların daha sonradan buradan elde ettikleri geliri terörün finansmanında kullanmaya başlaması, işte asıl üzerinde durmamız ve Meclis olarak bir an önce önlemimizi almamız gereken konular.
Kara para aklamayla ilgili olarak, daha önceki yapılan araştırmalardan farkı bu olayın dedim... Kara para aklama olayı bir ülkenin tek başına sorunu değil, kara para uluslararası bir sorun, dolayısıyla bütün ülkelerin çok yakından ilgilendiği bir sorun. O nedenledir ki bununla ilgili olarak yapılan düzenlemeler, OECD Mali Eylem Grubunun düzenli olarak bu konuda yapılacakları belirlemesi, hangi işlemlerin şüpheli işlem olarak görülüp bunların ülkeler nezdinde mutlaka takip edilmesi gerektiği konularıdır. Eğer bu konularda şüpheli işlemlerin takip edilmediği konusu gündeme gelmeye başladığı zaman bu ülke için, o ülkeler bu ülkeyi kara para aklayan ülkeler grubunun içerisine atmakta zerre kadar tereddüt etmiyorlar. "Atılırsa ne olur?" diyeceksiniz; yani ne olur, yaptırımı nedir? İşte, yaptırımı burada; ithalatından ihracatına kadar bütün uluslararası tek bir dolarlık transferlerinde bile soruşturmaya tabi olmasıdır. Dışarıdaki bir öğrenci bursunun gönderilmesinin bile büyük sorun olmasıdır. Bu bataklıktan zarar görenler sadece ve sadece bu kurumlar da değildir, Türkiye'nin finans kurumlarıdır, Türkiye'nin finans kurumlarının herhangi bir işlem yapamayacak hâle gelmesidir. O nedenledir ki biz bu konunun bütün ayrıntısıyla araştırılarak almamız gereken önlemler var ise mutlaka ve mutlaka bunların alınmasını öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, son günlerde yaptığımız bazı düzenlemeler, maalesef bizim bu konuda suçlanmamıza dayanak oluşturabilecek bazı düzenlemeler. Bazı zorunluluklardan ötürü, örneğin Suriyelilerin gelirken beraberlerinde getirdikleri paralarla ilgili olarak bunlardan herhangi bir şekilde kaynak sorulmamasına, takip edilmemesine, şüpheli işlem olarak kabul edilmemesine ilişkin düzenlenen yönergeler, gümrükten geçirilen nakit paralarla ilgili düzenlemeler işte bu soruşturmalara kaynak teşkil edecek unsurlardan birisini oluşturuyor. Hâlbuki bu düzenlemeyi yaparken bunun belirli kişiler için bir zorunluluk olduğunu ortaya koyup bu kapıdan geçecek olan zararlı unsurların önünü kesecek düzenlemeleri yapmak mümkündü. Böyle bir araştırmanın sonucunda büyük bir olasılıkla bunu da gerçekleştirmek mümkün olacak. "Biz bu tür şeylerin hesabını kimseye vermeyiz." demekle bu iş olmuyor maalesef. Çünkü tek kutuplu dünyada ekonomik hâkimiyet kimin elinde bulunuyor ise o, bu yaptırımlarını geliyor sizin ülkenizde uygulamaya başlıyor. İnşallah bir gün böyle tek kutuplu dünya ve tek başına bu yaptırımları uygulayabilecek bir devlet olgusundan dünya kurtulur ama şu anda bu olay böyle. Bu, sadece bizim ülkemize falan özgü değil. Konulan kurallara aykırı davranışları nedeniyle değişik ülkelerin bankalarına çok ciddi anlamda yükümlülükler yükleniyor. Onlar da o finans kesiminin patronlarına karşı duramayacakları için zorunlu olarak bunları kabul ediyorlar. Örneğin Fransız Paribas 9 milyar dolarlık bir cezayı tıkır tıkır kabul etti, ödüyor, 9 milyar dolar. Almanların Commerzbankı aynı şekilde 1 milyar dolara yakın bir cezayı kabul etti. Yarın bankalarımızın başına gelebilecek olan bu olgulara karşı da bankalarımızı korumak zorundayız. Olaylar başladıktan ve bittikten sonra eyvah, hay Allah falan demenin bir manası falan yok
Asıl, Türkiye'ye dönük suçlamaların büyük bir kısmının birinci paragrafında "Türkiye'nin kara para aklama konusunda yeteri kadar gayret göstermediği, bu konularda gereken girişimlerde bulunulmadığı" şeklindeki cümleler var. Mecliste bu önerge en azından gündeme alınıp da bununla ilgili çalışma başlatıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisi kayıt dışı ekonomi içerisinde yeşeren kara parayla ilgili akımları izliyor... Bunlar izlendikten sonra da biz göğsümüzü gere gere biz bunları izledik, buralarda bir kara para olayı ya da şüpheli işlem olayı yoktur diyebilecek konuma geleceğiz.
Bu konuda saatlerce konuşmak mümkün ancak bu konuda daha fazla polemik yaratmadan çok net olarak şunu söylüyorum: Küreselleşme sürecinde yer alan bir devletin şu anda, maalesef orada oluşturulan kararların tamamına -maalesefi yani uyma zorunluluğundan dolayı diyorum yoksa alınacak olan veya uyulacak olan ilkeler nedeniyle maalesef değil- uygun olarak çok kısa süre içerisinde kendisini derleyip toparlaması gerekiyor, bunu çok önemsiyoruz. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir araştırma önergesini gündeminize getirdik. Eğer araştırma önergesi ve araştırma başlarsa bundan ülkenin ciddi anlamda yarar göreceğini bir defa daha belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)