| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerinde söz aldım.
Tasarının son maddesini görüşüyoruz. Bundan önceki sekiz maddede ve tasarının tümü üzerinde milletvekili arkadaşlarımız partimizin görüşlerini yapıcı bir şekilde dile getirdiler, ifade ettiler. Ancak bu görüşmelerin sonuna geldiğimiz şu anda görüyoruz ki Hükûmet yanlışlıklarında ısrar etmektedir. Mademki bu kadar ısrarcısınız, bu konuşmamda da size tasarıyla kurulması öngörülen vakfın pratikte ne gibi sorunlar çıkaracağını süremizin elverdiği ölçüde dile getirmeye çalışacağım.
Öncelikle ifade etmek isterim ki geçtiğimiz dönemde 4+4+4 yasasını kanun teklifi şeklinde getiren Adalet ve Kalkınma Partisinin bu vakfı bir tasarı hâlinde getirmiş olmasını da, bir gıdım da olsa, ilerleme olarak saymak lazım çünkü 4+4+4'ü cesaret edememişti bir kanun teklifi olarak getirmeye; buradan baskıyla, kavgayla, tekme tokat çıkarmak durumunda kalmıştı.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıyı iktidar getirdi, ne kadar yararlı olacağını anlatmaya çalıştı; muhalefet de gerekli eleştirilerini yaptı. Aslında bütün sorun bu vakfın iyi yönetilip yönetilmeyeceğinde odaklanıyor. Yani bu iyi yönetilirse iyi olur, kötü yönetilirse kötü olur; olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
Şimdi, bir mütevelli heyet tartışması yapıldı, 12 kişiden oluşuyor. Genellikle şunda odaklanıldı: Efendim, bu 12 mütevelli heyet üyesinin 4'ünü Cumhurbaşkanı, 3'ünü Bakanlar Kurulu, Millî Eğitim, YÖK ve Maliye Bakanlığı belirleyecekmiş. Hayır, 12'sini de Sayın Erdoğan belirleyecek. Yani, kanun böyle yazıyor ama siz yine bu kanunu uygulamayacaksınız, yine keyfî ve şahsi bir yönetimin örneği, bir başka örneği hâline getireceksiniz. Buradan Sayın Bakana ve Başbakana tavsiyem, sakın ola, bu kanunda yazıldığı gibi, "Ya, bunu Bakanlar Kurulu belirler.", Maliye Bakanı da "Ben belirleyeceğim." filan diye düşünmesinler. Başbakanın dediği gibi, baş koyduğu gibi, başı gider. Onu da bir tavsiye olarak hatırlatayım.
Öncelikle, iktidara ve Sayın Bakana ifade etmek isterim ki siz bırakın bu devlet eliyle yeni vakıflar kurmayı da mevcut vakıfların amacı doğrultusunda çalışmasını sağlayın. Bugüne kadar, bunu sağlamak bir tarafa, bir kısım vakıflar çok kötü örnek teşkil ettiler. Yine, siz bırakın devlet eliyle yeni vakıflar kurmayı da mevcut vakıfların kurduğu, işlettiği özel okulların, yurtların, evlerin denetimini yapın. Türkiye'yi neredeyse dünyada rezil eden skandal hadiseler meydana geldi. Yandaş vakıflardan neredeyse yolsuzluğa, usulsüzlüğe, hukuksuzluğa batmayanı kalmadı.
O nedenle, şu son dakikalarda ifade etmek isterim ki burada vakfın adını da tartıştık, "'Maarif Vakfı', 'Türk Maarif Vakfı' olsun." dedik, siz dediniz "Yok, 'Türkiye Maarif Vakfı' olsun." Aslında, hiçbiri olmasın, Maarif Vakfı olarak kalsın çünkü sizin uygulamalarınızda geçmişten bugüne kadar, özellikle yurt dışında da faaliyet göstereceği için, bu vakfın, Türk milletini, "Türk" adını ve Türkiye'yi maalesef olumsuz birtakım imajlara gark etme ihtimali var. Yani, bu vakıf ileride Türkiye'yi ve Türk milletini üzecek, rencide edecek, imajını sarsacak skandallara da yol açabilir kötü bir yönetim olması hâlinde, Allah muhafaza. Yarın bu vakıf, yurt dışında, 17-25 Aralık gibi, Deniz Feneri gibi, geçmişteki mercümek hadiseleri gibi, ihale havuzları, Ali Dibo'lar gibi skandallara yol açarsa ne hâle düşeriz? "Aman ha!" diye bu konuda uyarıyoruz.
İki buçuk yıldır AKP'nin neredeyse tek gündemi paralel yapıyla mücadele. Yani bu paralel yapı artık okul sıralarından ziyade AKP sıralarının gündemi hâline gelmiş durumda ve böyle bir mücadeleyi şiar edindiğini söylüyor. Ancak aslında AKP'nin yaptığı, paralel yapının bir yüzünü görüp diğer yüzünü görmemezlikten gelmektir.
İşin aslı şudur değerli arkadaşlar, daha evvel de birkaç defa dile getirdim: Adalet ve Kalkınma Partisi on dört yılda hiçbir zaman tek başına bir iktidar olmadı; milletin, millî iradenin verdiği hükûmet etme yetkisini bir kısım cemaatlerle, tarikatlarla, çıkar gruplarıyla ve oligarklarla bir koalisyon ve ittifak hâlinde kullandı. Çektiğimiz sıkıntıların ve yaşadığınız sendromların büyük ölçüde etkili olduğu bir durum meydana geldi. Yani, tekrar ediyorum, milletin verdiği yetki gayriyasal ve gayriformal bir şekilde bu gruplarla paylaşıldı, suç işlendi.
Boşuna "Paralel, paralel!" diye feryat etmeyin, bütün bu paralel yapıları siz oluşturdunuz. Aslında "paralel" diyerek şikâyet ederken bir noktada kendi suçlarınızı itiraf ediyorsunuz. Bu cemaat yapılanmasının paralel hâle gelmesine, emniyette, yargıda pervasızca kadrolaşmasına kim yol açtı? Bunların atamalarında, devletin kadrolarına alınmalarında, yükselmelerinde, namütenahi kontrolsüz yetkilerin verilmesinde imzası olanlar kimler? Sizlersiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - AKP, AKP.
ERHAN USTA (Samsun) - "Ne istediler de vermedik?"
ERKAN AKÇAY (Devamla) - "Ne istediler de vermedik", "Çok safmışız. Aldatıldık." Bunların hepsi yarın hukuk karşısında hakkınızda delil olacak nitelikte, ispat oluşturacak hususlardır.
KCK-PKK yapılanması bile bir paralel yapı hâline geldi, geçmiş dönemin başbakanları dahi bunu itiraf ettiler ama siz bunları itiraf etmeden iki yıl, üç yıl evvel biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu KCK-PKK yapılanmasının, İmralı, Oslo, Kandil, bilmem ne görüşmelerinin mutabakatlarının birer paralel yapı olduğunu defaatle uyardık.
TÜRGEV bir paralel yapı hâline gelmiştir. Geçtiğimiz yıl, 2015 yılında İzmir'de TÜRGEV Başkanı, Vali, Millî Eğitim Müdürü, bir kısım iktidar milletvekilleri ve bürokratlarla toplantı yapıyor, neredeyse emirler yağdırıyor belli bir iş birliği hâlinde ve eğitim sistemi değil, âdeta kamu yönetimi TÜRGEV aracılığıyla icra edilmeye çalışılıyor ve TÜRGEV bir iktidar ortağı gibi hareket ediyor. Bu vakfın aldığı bağışlar, tahsis edilen arsa, araziler şüphe ve töhmet altındadır, bu konuda da hiçbir saydamlık yoktur.
Yandaş memur sendikası: Sendika görevlendirmelerde, atamalarda, yer değiştirmelerde âdeta söz sahibi olmuş, özellikle taşradaki Millî Eğitim yöneticileri bu sendikadan "İllallah!" diyorlar, "İllallah!" demişler. Âdeta idareye, valinin yerine, Millî Eğitim müdürünün yerine geçecekler.
Söylenecek söz çok fakat vakit dar değerli arkadaşlar. En son skandal -hani, yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı- Çankırı Valisi 1 Haziranda valiler kararnamesi çıktıktan sonra 7 Haziranda veda konuşmasında şu ifadeleri kullanıyor: "2011 yılında Cumhurbaşkanı tarafından burada görevlendirilmiştim. Gene bir ramazan günü Sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle İstanbul'da görev alacağım." diyor, İki gün sonra yani 9 Haziranda Çankırı Valisi Vahdettin Özcan Fatih Üniversitesine kayyum olarak atanıyor. Değerli arkadaşlar, hukuk nerede? Yasama, yargı, yürütme erkleri nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Kayyumu, mahkemeler, hâkim tayin eder.
BAŞKAN - Sayın Akçay, teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Kayyumu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tayin ediyor ve tayin edilen kişi bu tayinden evvel bunu açıklıyor. Düştüğümüz durum ve maalesef fecaat hâline gelen kamu yönetimi, devlet yönetimi bu hâldedir.
BAŞKAN - Sayın Akçay, teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - İşte getirmek istediğiniz başkanlık sisteminin neticesi de budur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)