| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz Maarif Vakfı Tasarısıyla, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza dönük asimilasyona karşı ağırlıklı olarak Türk dilinin yaşatılmasına ilişkin tedbirler almayı hedefleyen politikaların daha da geliştirilmesi hedeflenmektedir. Elbette bir devletin, hükûmetlerin yurt dışında yaşayan vatandaşlarına dönük eğitsel tedbirler alması makul ve anlaşılabilir bir tutumdur.
Tabii, ana diline ilişkin bu politikaların anlamı ve samimiyeti, Türkiye hükûmetlerinin ülkemizde yaşayan ve ana dili farklı olan yurttaşlarımıza ilişkin geliştirdiği politikalarla ölçülebilecek bir konudur.
Değerli milletvekilleri, dilin insan hayatında çok önemli bir yeri olduğu düşüncesi, eğitime dair çalışmalar yapan tüm uzmanlarda kabul gören bir gerçekliktir. Dil, insanın toplumsallaşmasında, kimlik kazanmasında, toplumsal kuralları öğrenmesinde, kültürel değerleri içselleştirmesinde önemli bir işleve sahiptir çünkü insan, konuştuğu dilde düşünür, üretir ve düşündüğü gibi davranır. Bireyin almış olduğu dil eğitimi ne kadar iyi ve sağlam bir temele dayanırsa birey o oranda kendini iyi ifade edebilmektedir. Dolayısıyla, ana dilde eğitim, çocuğun kimlik, zihin ve kültürel gelişimi açısından son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, dil, bireyin doğumuyla beraber kazandığı temel bir haktır. Ana dilin bir hak olduğu, evrensel hukuk normlarında önemli vurguların yapıldığı bir konudur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi gibi daha da çoğaltılabilecek uluslararası belgeler, bu hakkın önemini çeşitli biçimlerde ifade etmektedir. Türkiye de bu sözleşmelerin altına imza atmıştır. Ancak, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde uluslararası sözleşmelerin iç hukukun üzerinde bir konuma sahip olduğu kabul edilmesine karşın, Türkiye'de ana dilde eğitim hakkı hâlen yasaklıdır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında başlayan müzakere sürecinde, 1982 Anayasası'nda ana dille ilgili yer alan bazı yasaklı maddeler, 2001'de yapılan birkaç değişiklikle iyileştirilmiştir. Örneğin, düşüncelerin açıklanması ve yayılması ve yayın yapılmasını düzenleyen 26'ncı ve 28'inci maddelerde değişikliğe gidilmiştir. Ancak, ana dilde eğitimle ilgili 42'nci maddede yer alan "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez." ibaresinde bir değişiklik yapılmamıştır. Temel hak ve özgürlüklerle bağdaşmayan bu kısıtlama, Anayasa'da durmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de ana dilde eğitimin yasal bir zemine kavuşturulmasına ilişkin çalışmalar engellenmeye devam edilmektedir. Bu konunun politik tartışmalara alet edilmesi, meşru bir hak olarak görülmemesi, iktidar güçlerinin ana dilde eğitim istemine kulak tıkaması, bu sorunun çözümünü çıkmaza sokmakla beraber, Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin hem Avrupa ülkeleri karşısındaki prestijini sarsmakta hem de demokratikleşme ve ilerleme sürecinde de önemli bir engel teşkil etmektedir.
Hepimiz, şunu her zaman göz önünde bulundurmak zorundayız ki uluslararası hukuk açısından, insani ve etik açıdan ana dilde eğitim ve çok dilli yaşam, doğal, kutsal ve evrensel bir haktır. Bu hakkın kullanılması, hiçbir şekilde ülkeyi bölmez, aksine, her insanın kendi dilinde konuşması, yazması, kendini ifade etmesi, ana dilini kamusal alanda kullanması, ülkeyi daha güzel, yaşanır bir hâle getirecektir. Dünyada ana dilde eğitim yapan ve ana dili yaşamın her alanında kullanmaktan dolayı bölünen hiçbir ülke olmamıştır. Ana dilde eğitim üzerindeki yasakların kaldırılması, barışa gidecek yolun en önemli anahtarlarından birisi diyor, bu duygularla tekrar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum ve -diliyorum ki- en kısa zamanda kutsal ve evrensel bir hak olan ana dil önündeki bu Anayasal maddenin de hep birlikte bütün partilerle birlikte kaldırılması ve Türkiye'de çağdaş demokrasinin güçlendirilmesini temenni ediyor, bu vesileyle hepinize tekrar iyi geceler diliyorum.
Sağ olun, var olun.