| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle Sayın Özdemir'in sorusu: "Bakanlar Kurulu kararıyla genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından aktarılacak tutarlar bu vakfın gelirleri arasında sayıldı, dolayısıyla da ne kadar aktarılacağı belli değil." Doğrusu da budur Sayın Özdemir. Eğer 1 okulu bir yıl içinde açmışsanız ayıracağınız kaynak 1'dir, eğer 5 okul açmışsanız 5'tir.
Şimdi bu, yurt içindeki okullara yönelik bir vakıf değil biliyorsunuz, siz Komisyondasınız dolayısıyla diğer arkadaşlardan daha çok bu konuya vâkıfsınız, yurt dışında. Ama, yurt dışında "Hadi, okul açıyorum." deyince açamıyorsunuz ki uluslararası sözleşmeler, ikili anlaşmalar gerekli dolayısıyla ikili anlaşmaların yürürlüğe girmesi lazım, o ülkenin parlamentosundan geçmesi lazım, bazen bizim Parlamentodan geçmeli, bazen de bunlara ihtiyaç olmayabilir. Dolayısıyla, hangi okul ne kadar açılacaksa ve o okulda ne kadar öğretmen istihdam edilecekse, ne kadar öğrenci gelecekse ihtiyaca göre belirlenir; doğrusu da budur diye düşünüyorum.
Bakanlar Kuruluna bu millet güvenmiş, artık biz de güvenelim diyoruz. Yani, Bakanlar Kurulunun doğru yapması esastır, yanlış yapması istisnadır, onu diyeyim. Tabii, herkesin doğru yapması genel kuraldır, şüphe istisnadır; onu söylemek isterim.
Tabii, bir diğer soru: Hep "Burada ticari işletmeler var, vakıflar para amacı gütmez. Buranın neresi vakıftır?" deniyor. Kâr amacı gütmez, bu bir ticari işletme değildir. Buradaki esas gaye nedir? Yine bir diğer arkadaşımın da söylediği gibi, biliyorsunuz, biz bu vakfı... Yurt dışında yaklaşık 6 milyon vatandaşımız var; işte, Almanya'da 3 milyona, 4 milyona yakın, Fransa'da 650 bin, Hollanda'da 460 bin, Belçika'da 220 bin, Avusturya'da 300 bin -Dışişleri Bakanlığımızdan aldık, bazıları daha fazla olabilir- Amerika'da 200 bin, İngiltere'de 400 bin. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılamak -bunu Komisyonda da söyledik, Genel Kurulda da söyledi arkadaşlar- onların ana vatanlarıyla bağlarını güçlendirmek ve ülkemizin eğitim alanında sahip olduğu birikimi talep edenlere... Demek ki bizim vatandaşlarımız dışında bir başka ülke de Türk eğitim sistemini gelin burada... Bunun nerede örneğini gördüm: Afganistan'a gittiğimde, Millî Savunma Bakanı olarak ziyaret ettiğimde, gerçekten "Türkiye gelsin burada lise kursun, okul kursun." diyenler oldu, bunu çok net olarak söylüyorum. Dolayısıyla, bir başka ülke de Türk eğitimini talep ederse, bu vakıf vasıtasıyla biz Türkiye'nin kültürünü, eğitimini ve değerlerimizi... Bu, Türkiye'yi büyütecek bir şey. Bunun -dediğim gibi- yurt dışındaki uygulamaları, İngiliz'in var, Amerika'nın var herkesin var. Eğer büyük devlet olma iddianız varsa, kendi devletinizin etkinliğini, kendi bulunduğunuz kültür coğrafyasının dışına da taşımak istiyorsanız mutlaka buna katılmanız lazım. Bu, kültürel etkinliklerle olur; işte, Yunus Emre Vakfı ondan dolayı kurulmuştur. Bu, eğitimle olur; işte, Türkiye Maarif Vakfı bundan dolayı kurulmuştur. Başka neyle olur? Sporla olabilir. Sporla etkinlik... Brezilya'nın bugün dünyada pozitif bir imajı var, yurt dışına ihraç etmiş olduğu futbolcularından kaynaklanıyor. Dolayısıyla da bilimle olur. "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır." Bir kardeşimiz söyledi, aynen katılıyoruz. E, ilimle olur, eğitim seviyesini artırmakla olur. Biz de bunlara çalışıyoruz, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Bir başka soru rehber öğretmenlerle ilgili. Gerçekten rehber öğretmen sayımızda eksiklik var ama istiyoruz ki bunu daha artıralım; birinci husus bu. İnşallah, önümüzdeki dönemde daha iyi hizmet vermeye çalışacağız.
"İznik'teki bir okul için anket yapılıyor, ister misiniz?" diye... Biraz önce işte sayın vekilimiz sormuştu: "Velilerin görüşünü de talep ediyor musunuz?" Yani, ben şunu canıgönülden söylüyorum: Herkes inancında serbesttir, dilinde de serbesttir; onu da söylüyorum. Dolayısıyla hangi okula giderse gitsin, hangi inanca giderse gitsin, inanın, benim nazarımda hepsi bir, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve ben hepsine hizmet götürmek durumundayım. Ama, bir yerde de bir vatandaş, bir veliler topluluğu gelip bir ihtiyaç belirtiyorsa, "Bizim şöyle bir okula ihtiyacımız var." diyorsa devlet olarak da onu yerine getirmemiz lazım. Zaten müşterisiz meta zayidir. Eğer siz bir okul açarsanız, veliler okula öğrencilerini göndermezse açmış olduğunuz okul tabela olarak kalır, okul otomatikman kendi kendini kapatır. Dolayısıyla, vatandaşların talebini almak, bir tercih öğrenmek bir ankettir ama bir baskı olarak nitelendirilmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Yine, bizim bir yetki devrettiğimiz falan yok. Bu da bir devlet kurumudur, bir devlet vakfıdır. Daha önceki örnekleri de Türk Silahı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kanunla kurulmuş vakıf, işte Sosyal Dayanışma Vakfı kanunla kurulmuş vakıf, Yunus Emre Vakfı kanunla kurulmuş vakıf, Türkiye Maarif Vakfı kanunla kurulmuş. Dolayısıyla devletin diğer kamu kuruluşları nasıl kanunla tüzel kişilik kazanıyorsa -devlet organı- bu da devlet organı. Dolayısıyla buraya aktarılacak kaynak devletin kendi imkânları, bir iş bölümüdür. Millî Eğitim Bakanlığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonunuzu açıyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz, sadece "güvenin" diyoruz. Bir yıl sonra, inanın ki bu vermiş olduğunuz desteklerden dolayı gurur duyacaksınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.