| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni tek adama bağlı, parti devleti hâline getirme gayretindeki AKP iktidarının yeni bir yanlış uygulamasıyla karşı karşıyayız. Maalesef ki, bu kanun teklifiyle, on dört yıldır ülkeyi yöneten AKP'nin hâlâ ülkemizin meselelerini devlet aklıyla çözme yetkinliğine sahip olmadığını görüyoruz.
Dün Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısını, eğitimini, emniyetini cemaate teslim ederek tarihî bir suç işleyen ve devletin bütünlüğünü tehlikeye sokan AKP'nin bugün geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarmadığını, devlet gücü kullanan yeni paralel yapılar kurma peşinde olduğunu üzülerek görüyoruz. Bugün yüce Meclis çatısı altında görüştüğümüz Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı da bu iddiamızın en somut delillerinden birisidir. AKP'nin, bu kanun tasarısıyla, Millî Eğitim Bakanlığının yurt dışında sahip olduğu yetkilerini, bizim henüz hangi cemaatin kontrol edeceğini bilemediğimiz bir vakfa teslim etmeyi amaçladığını görüyoruz. Bu yönüyle söz konusu tasarı cumhuriyetimizin kuruluşunun temel taşlarından birisi olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na da aykırıdır. Peki, yurt içinde durum nedir? Maalesef yurt içinde de Millî Eğitim Bakanlığımızın, uzunca bir süredir, kaynağı tartışmalı bağışlarla, kamu olanaklarının peşkeş çekilmesiyle her geçen gün büyüyen TÜRGEV'in, çirkin haberlerle gündeme gelen vakıfların, yandaş sendikaların güdümünde olduğunu ibretle izliyoruz.
Sayın milletvekilleri, on dört yıllık AKP iktidarında Millî Eğitim Bakanlığının ne millîliğini bıraktınız ne de bilimselliğini. Değerli milletvekilleri, Dünya Ekonomik Forumu'nun 2014-2015 yılında sunduğu istatistikte ülkemizin eğitim sisteminin vahim durumda olduğu gözler önünde. Bu rapora göre, matematik ve fen bilimleri eğitim kalitesi bakımından Gambiya gibi ülkelerin bile gerisinde ve dünyada 98'inci sırada; ilköğretim kalitesi bakımından Moğolistan, İran, Tunus, Zambiya, Ruanda, Ermenistan ve Kamerun gibi ülkelerin gerisinde ve 94'üncü sırada; ortaöğretimde okullaşma oranı bakımından Mısır, İran, Ürdün gibi ülkelerin gerisinde ve 84'üncü sırada. Eğitim sistemimizin bu içler acısı durumunu gösteren örnekleri çoğaltmak mümkün.
Tablet bilgisayar dağıtmayı, rövanşist duygularla okulları ve müfredatları değiştirip dönüştürmeyi eğitim politikası zanneden AKP hükûmetlerinin eğitim alanında başarısız olduğu açıkça görülüyor. İzlenen politikanın eğitim sistemini daha kötü bir noktaya taşıdığının artık iktidarca kavranması, ideolojik saplantıların ve rövanşist duyguların bir kenara bırakılması ve dünyadaki iyi örnek uygulamalarından hareketle sistemin bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Zira ülkemizi muasır medeniyet seviyesini yakalayabilmek ve gelişmiş ülkeler arasına katabilmek için dayanak noktası olabilecek tek şey eğitimdir, millî eğitimdir.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin ülkemizin yönetimini bir cemaatle paylaşma politikası, açılım ve terör örgütleriyle müzakere politikası, Suriye politikası, Mısır ve Libya politikası, İsrail politikası bütünüyle yanlıştı ve yanlış olduğu kısa sürede ortaya çıktı. "Kandırıldık." dediler, "Hata yaptık." dediler, işin içinden sıyrıldılar. AKP'nin asla millî olmayan eğitim politikası da sıraladığım politikalar kadar yanlış, onlar kadar hatalıdır. Ama maalesef ki millî eğitim politikasının yanlış olduğu belki kısa sürede değil ama bizden sonraki nesiller tarafından daha açık bir biçimde görülecektir. İşin acı tarafı ise eğitim konusunda yapılan hataların telafisi asla ve asla mümkün olmayacaktır, "Pardon." deme şansımız asla olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda, kurulması planlanan vakfa, kurulacak kurumlarda görev alabilecek öğretmenlerin yetiştirilmesi görevi yükleniyor. Millî Eğitim Bakanlığını yok saydığınızı anlıyoruz da bu ülkenin her ilinde olduğuyla övündüğünüz üniversitelerini de mi yok sayıyorsunuz? Üniversitelerimizde yetişen binlerce gencecik öğretmen adayı atama beklerken bu vakıf aracılığıyla kimlere kıyak yapılacak? Gelin bu hatanızdan vazgeçin, gelin atama bekleyen yüz binlerce öğretmenimizi de içine alacak çağdaş bir millî eğitim politikasını hep birlikte hazırlayalım.
Değerli milletvekilleri, vakfa tanınan bir diğer yetkiyse eğitim programları geliştirmek, üretmek ve yayınlamak şeklinde özetleniyor. Yine, Millî Eğitim Bakanlığı ve Talim ve Terbiye Kurulu yok sayılıyor. Burada yine bir paralel devlet yapılanması vakasıyla karşı karşıyayız. Hatta, bu tasarıyla o kadar ileri gidiliyor ki vakfın kurum açtığı yerlerde Millî Eğitim Bakanlığının çalışmaları engelleniyor. Sayın Bakan, siz bu durumdan gerçekten rahatsız olmuyor musunuz? Sizin yetkilerinizin bir vakfa devredilmesine neden seyirci kalıyorsunuz? Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen ve ailelerine ne cevap vereceksiniz? Millî Eğitim Bakanlığının içinin boşaltıldığını ve eğitim birliği ilkesinden vazgeçildiğini göremiyor musunuz? Eğitim birliği ilkesinden yani tevhidi tedrisat ilkesinden vazgeçtikten sonra ülkenin ve milletin bütünlüğü üzerine kurulan cümlelerin beyhude sözler olmaktan öteye gidemeyeceğini bilemiyor musunuz?
Değerli milletvekilleri, bu vakfın mütevelli heyetinde 4'ü Cumhurbaşkanı, 3'ü Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek 7 daimî üyesi olmak üzere, 2'si Millî Eğitim Bakanlığı ve birer kişi de Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinden oluşan 12 kişi yer alıyor. Konu eğitim ama Millî Eğitim Bakanlığının mütevelli heyetinde daimî üyesi yok. Sayın Bakan, tekrar söylüyorum: Konu eğitim ama Millî Eğitim Bakanlığının mütevelli heyetinde daimî üyesi yok. Bu ne yaman çelişki Sayın Bakan, bu ne yaman çelişki? Neden kendinizin yok hükmünde sayılmasına seyirci kalıyorsunuz? Neden "Mütevelli heyetin daimî üyesinde Millî Eğitim Bakanlığı yok." diye itiraz edemiyorsunuz? Sayın Bakan, siz itiraz etmiyorsunuz ama ben milletin kürsüsünden sizin adınıza, bu ülkenin çocuklarının adına itiraz ediyorum.
Yasada ayrıca mütevelli heyete atanan kişilerin 72 yaşına kadar görev yapacağı ifade ediliyor. Bu hükümle 30 yaşında bir yandaş atayıp kırk iki yıl boyunca burada parti çıkarları doğrultusunda görev yapması mı hesaplanıyor? Anlaşılan o ki, hükûmetler değişse de vakfın yapısının değişmeyeceği amaçlanıyor.
Buradan, milletin kürsüsünden tekrar sormak istiyorum: Ortada 1981 yılında kurulmuş olan Millî Eğitim Vakfı dururken neden "Maarif Vakfı" adı altında daha fazla yetkilerle donatılmış bir vakfın kurulması isteniyor? Burada, AKP'lilerin daha düne kadar öve öve bitiremedikleri, etkinliklerine her türlü kamu desteğini verdikleri, gözyaşları içinde uğruna hasret türküleri söyledikleri cemaat okullarına karşı alternatif yaratma anlayışı olduğunu görüyoruz.
Beyler, şu çok iyi bilinmelidir ki, bir paralel devlet yapılanması varsa bunun panzehri asla başka bir paralel devlet yapılanması kurmak olmaz, olmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buradan, AKP'nin yönetimini ve milletvekillerini devlet aklıyla düşünmeye davet ediyorum. Dün, ülkemizin adliyesini, maliyesini, emniyetini, millî eğitimini bir cemaate teslim edip ülkemizin kurumlarına karşı bu yapının her türlü kumpasına göz yumarak yanlış yapan zihniyet, bugün de Maarif Vakfı Kanunu'yla bu yanlışı devam ettirmek istiyor. Tahminim odur ki dört yıl sonra yine milletin karşısına çıkıp, yine "Bizi kandırdılar.", yine "Bizi aldattılar." diyecekler ama iş işten çoktan geçmiş olacak, testi çoktan kırılmış olacak, bu ülkenin çocuklarının, gençlerinin geleceği heba edilmiş olacak. Devletin asli görevleri, hiçbir şekilde ve hiçbir koşulda, cemaat ve vakıflara, diğer bir deyişle, baskıcı dayatma ağlarına teslim edilemez.
İşte bu gerekçelerle bu yasaya karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)