| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz bu kanun tasarısıyla, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarına ilişkin eğitim ve öğretim konusunda oldukça kapsamlı tedbirlerden, yaratılacak imkânlardan övünçle söz edilmektedir. Bir devletin, hükûmetin, yurt dışında yaşayan vatandaşlarına ilişkin kafa yorması, mesai sarf etmesi elbette önemli bir tutumdur. Ancak aynı devlet ve hükûmet, ülke içerisinde eğitim öğretim sürecinde ortaya çıkan ciddi sorunlar karşısında ne yapmaktadır, nasıl bir tutum içerisine girmektedir, ne gibi tedbirler almaktadır, bunlara da bakmak gerekir.
Konuşmamı, seçim bölgem olan Mardin ve çevresindeki illerde aylardır sürdürülen sokağa çıkma yasakları sürecinde eğitim öğretim süreçlerinde ortaya çıkan önemli sorunlara dikkatlerinizi çekmeye çalışarak sürdüreceğim.
Değerli milletvekilleri, eğitim temel ve vazgeçilmez haklardan biri olup eğitimin hiçbir ayrımcılığa ve eşitsizliğe yer vermeyecek şekilde yürütülmesi devletlerin asli görev ve sorumluluklarından birisidir. Bu durum, Anayasa ve yasalar başta olmak üzere Türkiye'nin de taraf olduğu çok sayıda uluslararası belge ve sözleşmeyle güvence altına alınmıştır.
Bildiğiniz üzere, Türkiye'de eğitim on iki yıl zorunludur. Bu süre içerisinde kanunlarda belirtilen süre ve esaslar çerçevesinde herkesin ayrımcılığa ve engellemeye maruz kalmadan eşit bir şekilde eğitime erişim ve eğitim olanaklarından yararlanma hakkı bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, maalesef, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği il ve ilçelerde eğitim öğretim, 2015-2016 eğitim öğretim yılının başından itibaren durmuştur. Buna bağlı olarak öğrencilerin eğitime fiziksel erişim hakkı ortadan kaldırılmıştır. Bu temelde Nusaybin'de 32 bin, Derik'te 7 bin, Dargeçit'te 17 bin, Cizre'de 41 bin, Silopi'de 39 bin, Şırnak merkezde 40 bin, İdil'de 24 bin, Sur'da 30 bin, Silvan'da 28 bin ve Yüksekova'da 33 bin, toplamda ise yaklaşık 300 bin öğrencinin eğitime erişim hakkı doğrudan ortadan kaldırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçe ve illerde okula devam oranları ve okula devam edemeyen veya sınavlarına giremeyen çocuk sayıları, gözaltına alınan, tutuklanan, yaşamını yitiren, yaralanan, göçe maruz kalan çocukların sayıları tam olarak tespit dahi edilememiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tüm bu yaşananlara karşı, çocuğun üstün yararı ve eğitimin temel ilkelerini bir yana bırakarak güvenlikçi bir perspektiften durumu değerlendirerek öğrencilerin mağduriyetlerini gidermek noktasında gerekli tedbirleri almamıştır. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden bir iki gün önce alelacele öğretmenlere telefonlardan SMS çekerek, sözde seminerlerden söz etmek kaydıyla öğretmenleri savaş ortamından âdeta kurtarmayı düşünen Millî Eğitim Bakanlığı, çocuklar, öğrenciler konusunda ise aynı hassasiyetin yüzde 1'i oranında bile bir tedbir almamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim hakkının tamamen ortadan kalktığı, eğitime erişimin imkânsız hâle geldiği, öğrencilerin evlerinin yakıldığı, yaşam alanlarının ortadan kaldırıldığı, okulların karargâha dönüştürüldüğü bir ortamda yaşananları "eğitimin aksaması" ve "kesintiye uğraması" şeklinde tanımlayarak mesele basite indirgenmiş, asıl sorun görmezden gelinmiştir. Bakanlık soruna ilişkin kısa, orta ve uzun vadede planlamalar yaptığını belirtmiş fakat pratikte yaptıkları, misafir öğrenci butonu açmaktan, "telafi eğitimi" adı altında on beş günlük sıkıştırılmış, niteliksiz ve sadece doğrudan etkilenen öğrencilerin yüzde 10'una kurs vermekten öteye geçememiştir.
Değerli milletvekilleri, sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde, çocukların eğitim haklarının ellerinden alınması ve telafisi imkânsız mağduriyetler yaşamalarının yanı sıra, özellikle Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı'na giren 8'inci sınıf öğrencileri ile Yükseköğretime Geçiş Sınavı ve Lisans Yerleştirme Sınavı'na başvuran öğrenciler ise ayrıca bir eşitsizlik ve ayrımcılıkla karşı karşıya bırakılmışlardır.
Türkiye'de eğitim sisteminde kademeler arası geçiş, bilindiği üzere, merkezî sınavlara göre gerçekleştirilmektedir. Bu sınavlara girecek öğrencilerin, eşit imkân ve olanaklarda girmesini sağlamak devletin asli görevlerindendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaş, uzun süreli çatışma, olağanüstü durumlar gibi nedenlerle ülkenin bir bölümünde eğitimin uzun ve telafisi imkânsız bir şekilde durması durumunda, devletin, pozitif ayrımcılık ilkesi gereği, hâlihazırda mağdur olan çocukların ikinci bir kez mağdur olmaması için özel tedbirler alması gerekmektedir.
Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği yerlerde, özellikle TEOG sınavına giren 8'inci sınıf öğrencileri ile YGS ve LYS'ye başvuran öğrencilerin yaşadıkları mağduriyetin telafisi mümkün olamayacaktır.
Bu nedenle, Suriyeli öğrenciler örneğinde olduğu gibi şiddet ve yoğun çatışma mağduru olan, eğitime erişim hakkı ortadan kalkan öğrencilere yönelik acil önlem alınmalı ve yasak mağduru olan çocuklarımıza ve gençlerimize sınavsız geçiş hakkı tanınmalı ya da makul ölçülerde ek puan desteği sunulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu temelde, Nusaybin, Dargeçit, Derik, Şırnak, Cizre, Silopi, İdil, Sur, Silvan ve Yüksekova'da 8'inci sınıfa kayıtlı olan yaklaşık 20 bin öğrenci ile bu ilçelerde YGS ve LYS sınavına başvuran yaklaşık 13 bin öğrenciye Anayasa'da da karşılığını bulan pozitif ayrımcılık temelinde sınavsız geçiş hakkı ya da öğrencilerimizin okul başarılarıyla orantılı düzeyde ek puan desteği sağlanmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda aktif, yapıcı bir rol üstlenmelidir.
Sınavsız geçiş hakkı için 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası ve Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde değişiklik yapılarak, YÖK'ün ve Millî Eğitim Bakanlığının belirleyeceği üniversiteler ve liselerde ek kontenjanlar belirlenmeli ve mağdur olan öğrencilerimizin bu kontenjanlara okul başarı puanlarına göre yerleştirilip öğrencilerin tamamına devlet bursu verilmelidir.
Partimizin bu konuda vermiş olduğu bir kanun teklifi bulunmaktadır. Bu bağlamda, iktidar ve muhalefet partilerinin, siyasi hesapları bir kenara bırakarak bu öğrencilerin mağduriyetlerini gidermek için destek sunmaları son derece önemli ve anlamlı olacaktır.
Bu duygularla, tekrar, bu isteğimizi ve talebimizi burada Sayın Bakanımıza da bir kez daha ifade ederek Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)