| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle de Sayın Bakanımıza bu görevlerinde üstün başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıya göre, Maarif Vakfı okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları açmak, yaygın eğitim amaçlı kurslar, etüt merkezleri ve kültür merkezleri gibi tesisler kurmak, eğitim tesislerinin mütemmim cüzü sayılacak kütüphaneler, laboratuvarlar, sanat ve spor tesisleri kurmak gibi çok geniş bir faaliyet alanıyla donatılmış durumdadır. Özellikle, doğrudan kamusal ve parasız hizmet olarak Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yerine getirilmesi gereken okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları açmak hizmetlerinin özel şirket gibi hareket edecek bir vakıf aracılığıyla gerçekleştirilmesi kabul edilebilir değildir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı her geçen gün kamusal sorumluluklarından biraz daha uzaklaşmaktadır. Özel okullar bunun en bariz örneğidir. Türkiye'de 2013'te 4.200 olan özel okul sayısı bugün 8 bini geçmiştir. Sadece İstanbul'daki özel okul sayısı 3 bini bulmuştur. Bu rakamlar ışığında Türkiye'de özel okulların sadece üç yılda yüzde 100 oranında arttığını söyleyebiliriz.
Şunu hatırlatmalıyız ki eğitim devredilemez bir kamusal haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, özel okullaşma arttıkça büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında yaşayan halkımızın eğitim harcamalarına ayırmak zorunda olduğu pay da artmaktadır. Söz konusu artış ise ancak gıda ve sağlık harcamalarından kısılarak gerçekleştirilebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, piyasacı eğitim sistemi yaşamın her düzeyinde rekabeti, öğrenci ve velilerin müşteri hâline getirilmesini hedefleyerek toplumsal eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de özellikle AKP hükûmetleri eliyle eğitim hizmetleri piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir. Unutulmamalıdır ki eğitim hizmetinin hangi ilkeler çerçevesinde yapılacağına yönelik olarak yapılacak olan siyasal tercih en az eğitim politikalarının belirlenmesi ve uygulanması kadar önemlidir.
Değerli milletvekilleri, "Eğitime bütçeden en büyük pay bizim iktidarımız döneminde olmuştur." diye övünen AKP döneminde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin yatırım payı her yıl düzenli olarak gerilemiştir. Bunun somut anlamı şudur: Devlet yeni okul inşa etme ya da mevcut okulları yapısal bakımdan güçlendirme konusunda bir bütçe ayırmaktan kaçınmaktadır. Ancak diğer taraftan özel sektöre sağlanan teşviklerle şehirlerin en gözde yerlerinde ticari şirket mantığıyla faaliyet sürdüren çok sayıda okul ortaya çıkmıştır. Özel okullar Millî Eğitim Bakanlığının ayrıcalıklı ve marka okulları hâline getirilmeye çalışılmıştır. AKP Hükûmetleri, bırakalım bölgeler arasındaki eşitsizlikleri gidermeyi, aynı il ve ilçe içinde bile velilerin ekonomik durumlarına göre çocuklarını kaydedebildikleri okulların oluşumuna zemin yaratmışlardır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'nın en temel ilkelerinden birisi sosyal devlet ilkesidir. Sosyal devlet ilkesi eğitim ve öğretimi devletin başta gelen ödevi sayar ve devletlere tüm vatandaşların eşit imkânlar içinde, bilime dayalı, yaratıcı, barışçı, laik ve demokratik eğitim getirmesini sağlama görevini yüklemektedir.
Yine, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 26'ncı maddesinde herkesin eğitim hakkının olduğu, eğitimin, hiç olmazsa temel eğitim evrelerinin parasız olması gerektiği belirtilmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'nde "Temel eğitim düzeyinde parasız ve zorunlu bir eğitim çocuğun hakkıdır." denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, gördüğümüz gibi, evrensel hukuk normları da eğitimin parasız olması gerektiği yönünde devletlere yükümlülükler getirmiştir. Türkiye'de ise, özellikle AKP Hükûmetleri döneminde yaşanan, tam anlamıyla eğitimin ticarileşmesidir. Özel okulların yaygınlaşması öğrenciler arasında fırsat eşitsizliklerini de yeniden üretmektedir. Parası olan iyi okullarda okuyacak, parası olmayan ise eğitim düzeyi düşük devlet okullarında okumaya mecbur kalacak anlayışı adaletsiz, eşitsiz bir yaklaşımdır. Bu bağlamda, Hükûmeti kamusal, parasız ve nitelikli bir eğitimi yaygınlaştırma noktasında politikalar üretmeye çağırıyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)