| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Maarif Vakfıyla ilgili olarak bu önergemiz adına konuşacağım.
"Maarif", "arif", "irfan" bunların hepsi Arapça kavramlardır, aynı kökten gelirler, köktaştır. Anladığım kadarıyla, Hükûmet şöyle bir iddiada, tutum izliyor: "Biz arif kişiler yetiştirmek için irfan mektepleri kuracağız." bağlamında bir yaklaşım sergiliyor olsa gerek ki "maarif" kavramını kullanmışlar. Eskiden saatli maarif takvimleri vardı, bu kavram aslında dünyamızda olan bir kavram, hayatımızın içerisinde gündelik yaşamda karşılaştığımız bir kavram. Gerekçede de -Sayın Bakanımız burada- "Dilimizi, kültürümüzü, sahip olduğumuz kadim insani değerleri dünyanın her coğrafyasına taşıyacak bir kurum olarak düşünülmektedir." vurgusu yapılmış. Çok güzel yani bunda bir problem yok, bu gayet anlaşılır ve kabul edilebilir bir gerekçe olmuş.
Devam edelim... Kuruma 1 milyon TL aktarılacak arkadaşlar. Para nasıl harcanacak, belirsiz; harcamayı kim denetleyecek, Sayıştay mı, belirsiz; eğitimi kimler verecek, belirsiz. Aslında belirli; nasıl olduğunu birazdan göreceğiz.
Şimdi, arkadaşlar, sizin eğitim politikalarınız nedeniyle intihardan intihar beğenmek zorunda kalan atanamayan öğretmenler bu vakıfla alakalı olarak herhangi bir istihdam alanına kavuşacak mı? Yok.
Devam edelim... Eğitimi verecek kişileri vakıf eğitecek, yetiştirecek. Zaten bir "götürgev"imiz, bir Ensarımız, bir İlim Yayma Vakfımız var. Bunlar zaten yaptıkları faaliyetlerle de biliniyorlar. Maarif Vakfının yönetimini kim belirleyecek? TRT'nin, yargının, Emniyetin, valilerin belirlenmesini sağlayan irade belirleyecek. Arkadaşlar, yönetimini sizin belirlediğiniz kurumların, müesseselerin geldiği noktayı hep beraber görüyoruz. Sizin belirlediğiniz vali halka -vurgulayarak söyleyeceğim, yanlış anlaşılmasın, kendi ifadesidir, çarpıtmak istemem- "gavas" demedi mi? Dedi. Sizin belirlediğiniz Emniyet artık seri katillerle "selfie" yapma sapkınlığına düşmüş bir noktaya gelmedi mi? Geldi. Sizin de dilediğiniz ve dizayn ettiğiniz üniversitelerde hocalık yapan profesörler -bilmiyorum, vicdanına sığan var mı; ki ben inanmıyorum, yoktur, buradaki hiçbir milletvekili bu ifadeyi eminim kabul etmiyordur- "Namaz kılmayan hayvandır." gibi bir ifade kullanır hâle gelmedi mi? Geldi. Arkadaşlar, sizin belirlediğiniz yargıçlar çay, vatandaş da nal topluyor; bu realiteyi de görerek bu meseleye bakmak lazım.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Bizi getiren millet.
EREN ERDEM (Devamla) - Demek ki ortada, sizin yapılandırdığınız yerde vakfın isminde yer alan, "maarif"in de köktaşı olan "irfan" yeşermiyor.
Arkadaşlar, ben size bir öneride bulunuyorum: Gelin, bu vakfın adını "irfan" yapmayalım, "maarif" yapmayalım, "tahrif" yapalım, "tahrif", "tahrif" yapalım. Niçin biliyor musunuz? Çünkü eğitim, yargı, toplumsal barışımız, kardeşliğimiz, birliğimiz, beraberliğimiz sizin elinizde tahrif edildi arkadaşlar.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Siz daha önce öyle yapıyordunuz zaten!
EREN ERDEM (Devamla) - İlyas Salman çok iyi bir oyuncudur. Bir filmde, hatırlarsınız, diplomalı hıyarcı parodisi oynamıştı. "Hıyar" kelimesi bir argo deyim değildir, toplumumuzda salatalığa "hıyar" denir. Diplomalı hıyarcı parodisi vardı, çok da eğlenceli bir parodiydi.
Arkadaşlar, sizin elinizde eğitim bu ülkede şu hâle geldi: Diplomalılar artık hıyarcılık ve amelelik yapıyor, diplomasızlar cumhurbaşkanı olabiliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Çok Salman filmi izlemişsin sen.
EREN ERDEM (Devamla) - Diplomadan daha önemlisi, diplomasiyi felç ettiniz değerli arkadaşlar. En son yumruğu Muhammet Ali'den yediniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, terbiyesizlik yapıyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İşiniz gücünüz demagoji. Bize bu yetkiyi millet verdi, millet!
EREN ERDEM (Devamla) - Hâlâ akıllanmıyorsunuz, hâlâ akıllanmadınız, hâlâ meseleyi değerlendiremiyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, hatibi temiz bir dille konuşmaya davet ediniz. Ayıp ya!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İşin gücün demagoji yapmak ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
EREN ERDEM (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu vakıf ne yetiştirecek? 18 yaşına kadar çocuklar sıkıntısız büyürlerse...
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Haddini bil, haddini!
BAŞKAN - Sayın konuşmacı, siz de lütfen temiz bir dille konuşun.
EREN ERDEM (Devamla) - Burayı iyi dinleyin, burayı iyi dinleyin, beni iyi dinleyin: Bombalar patlayan metropollerde yayın yasaklarıyla kapatılan terör saldırılarının mağduru olacak bu çocuklar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Onlar sizin arkadaşlarınız!
EREN ERDEM (Devamla) - Ama, olsun, Efkan Ala var; Efkan Ala çıkar, terörü lanetler, olay kapanır, biter. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
EREN ERDEM (Devamla) - Belki de yandaş müteahhitlerin iş katliamı gerçekleştirilen şantiyelerinde ölecek bu çocuklar. "Fıtrat" dersiniz, geçer gider arkadaşlar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hadi, hadi, hadi İran'a git, savaşırsın orada!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İlyas Salman filmlerinde oynarsın sen ancak!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
EREN ERDEM (Devamla) - Allah korusun, bu çocuklar inşallah akademisyen olmazlar. Yoksa bir fırça darbesiyle o akademisyenlerin hepsini toplar, cezaevine koyarsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sonra onları ziyaret edenler de PKK'lı olur.
EREN ERDEM (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, elinizi vicdanınıza koyun. Sayın Bakan, atanamayan öğretmenler bu ülkenin problemi değil mi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Tiyatro yapma!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tepki gösteriyorsunuz ama ben ne söylediğini bilemiyorum, duymuyorum çünkü.
EREN ERDEM (Devamla) - Niçin kendi ülkemizin içerisindeki problemi çözmek yerine ülkenin dışına bir çalışma götürme hassasiyeti size daha çok önemli bir pozisyonda duruyor?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İlyas Salman'ın filmlerinde oynarsın sen bu gidişle!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Provoke etme, provoke etme!
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hadi İran askeri, yürü!
EREN ERDEM (Devamla) - Atanamayan öğretmenlerin sorunlarını çözün, ülkenin sorunlarını çözün, bu tür yaklaşımlardan derhâl vazgeçin.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Müptezel bir paralelcisiniz!
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - İran'la nasıl savaşacaksın!
EREN ERDEM (Devamla) - Arkadaşlar, son olarak... (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdem.
EREN ERDEM (Devamla) - ...şunu da söyleyeyim: Buralarda yetişen çocuklar ne olacak biliyor musunuz? Bakın, Cumhurbaşkanı "Ezer geçeriz." diyor. İşte, çocuklarımız yetişecekler, sonra ezip geçilecekler.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Sayın Başkan, diploması olmayan Cumhurbaşkanı kimmiş açıklasın, o müptezel paralelci açıklasın bunu.
EREN ERDEM (Devamla) - Saygıyla selamlıyorum arkadaşlar sizi. (CHP sıralarından alkışlar)