GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:102
Tarih:15.06.2016

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkanım, usulen belki öyle ama aleyhte değil, lehte konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Botan, benim önümdeki bilgide "aleyhte" yazıyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır - O, usulen öyle.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Neyse, tamam, düzeltelim böylece, peki.

BAŞKAN - Olsun, peki. Siz, öyle, lehte konuşacaksınız.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Evet.

BAŞKAN - Tamam, peki. İçerik daha önemli.

Buyurun Sayın Botan.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun önerisi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Gelişen bilim ve teknolojik olanaklar, artık zemin etütlerinin kolayca yapılmasına ve gerekli tedbirlerin önceden alınmasına imkân sağlamasına rağmen Türkiye bu olanakları yeterince kullanmaktan uzaktır. Dünyada gelişmiş ülkeler, bilimsel ve teknolojik olanakları kullanarak yerleşim yerlerini ve yapıları, elde edilen verilere uygun bir şekilde inşa etmektedirler. Olası depremlere karşı önceden alınan bu tedbirlerin yanı sıra deprem esnasında ve deprem sonrasında alınması gereken tedbirler de deprem öncesinde alınan tedbirler kadar önem arz etmektedir. Örneğin, imara açılan ve yapılan binaların, deprem gerçeği gözetilerek deprem odaklı planlanması gerekmektedir. Deprem süreçlerinde ise zamanında organize olabilmek, tahliyeyi sağlayabilmek, barınma ve sağlık hizmetlerini gerçekleştirebilmek için gerekli tedbirlerin düşünülmesi ve organize edilmesi önemlidir.

Deprem haritası ve bu haritaya esas sismik verilere göre, Türkiye topraklarının yüzde 93'ü deprem bölgeleri içinde yer almaktadır. Ancak şunu biliyoruz ki deprem, kader değildir, yeter ki depremlerle nasıl yaşayacağımızı, depremler sonrasında depremle nasıl baş edeceğimizi bilelim. Rantçı, fırsatçı tutumlardan uzak, deprem odaklı, insan odaklı planlamaları gözetelim.

Türkiye'nin jeolojik olarak birinci derece deprem kuşağında yer almasına rağmen depremlerle ilgili önlem alınmasının aciliyeti, 17 Ağustos 1999 Gölcük depremiyle gündeme gelmiştir. Fay hatlarına yakın bölgelere yerleşim izinlerinin verilmemesi gerektiği ve mevcut durumda fay hatları üzerinde bulunan yerleşim yerlerinin tahliye edilerek kentsel dönüşüme tabi tutulması uygulaması başlatılmıştır. 1999 depreminden sonra 20 Mayıs 2011 yılına kadar, Kandilli Rasathanesinin verilerine göre, yıkıcı ölçekte sayılan 5'ten büyük 38 deprem meydana gelmiştir.

En son 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 yılında Van ilimiz, 2 tane büyük deprem felaketiyle karşı karşıya kalmıştır. 1999 yılından sonra "Depremlere karşı gerekli önlemleri alıyoruz." denilmesine rağmen 2011 yılında Van ilimizde yaşanan depremde en fazla kamu binalarının zarar görmesi, alınan önlemlerin ne derece etkili olduğunu göstermesi bakımından ibret vericidir. Kamu binalarını bile depreme karşı dayanıklı inşa etmeyen bir yönetim anlayışı, vatandaşların inşa edeceği konutların depreme uygun olarak inşa edilmesini nasıl sağlayacaktır? Depreme uygun bina inşa edilmesi için çıkarılan Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile afet ve acil durum kanunlarına rağmen hâlen yaşanan depremlerde hem yıkıcı etkilerinin fazla olması hem de deprem sonrası vatandaşlara sivil savunma hizmetlerinin gitmesinde yaşanan yetersizlikler, deprem olgusunun yüzeysel ele alındığını göstermektedir. Van depremi sonrası gerekli tespitler usulüne uygun yapılmadığı için sağlam raporu verilen Bayram Oteli artçı bir deprem sonrası, hepinizin malumu, yerle bir oldu ve orada 38 can yitirdik. Bu örnek bile bize depremle ilgili tedbir alma ve denetim yapma sorumluluğunun mevzuatı hazırlamaktan daha fazlasını yapmayı gerektirdiğini göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 yılında Van ilimizin yaşadığı büyük deprem felaketinin üzerinden beş yıl geçmiş olmasına rağmen hâlen depremin acılarının ilk günkü gibi taze olduğunu belirtmek isterim.

Hükûmetin, deprem sonrası, kış şartlarında çadır ve yardım bekleyen Van halkına gönderdiği ilk yardım TOMA'lar ve göz yaşartıcı gaz olmuştur. Hemen akabinde, Van Büyükşehir Belediye Başkanı gözaltına alınmış ve cezaevine konulmuştur. Türkiye'nin dört bir yanından gelen yardımların vatandaşlara ulaştırılması kamu görevlileri tarafından engellenmiş ve depremzedeler günlerce çadırda yiyecek yardımı alamamışlardır. Sonrasında kurulan çadır kentler de vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak donanımdan yoksun bir şekilde dizayn edildiği için yaşanan yangınlarda en az 35 çocuğumuzu kaybettik.

Depremzedeler için inşa edilecek konutlarla ilgili TOKİ inşaat işlerini üstlenmiştir bildiğiniz gibi. TOKİ'nin inşa ettiği konutlar depremzedelere yardım mantığından ziyade vatandaşların mağduriyeti üzerinden ticaret yapma mantığıyla satışa sunuldu. Başka illerde aynı standartlarda yapılan konutlar 55 bin TL'ye satılırken -Bayındırlık birim fiyatları üzerinden bunu söylüyorum- Van'da 60 ve 75 metrekarelik TOKİ daireleri 65 bin lira ile 98 bin lira arasında vatandaşlara satılmış bulunmakta. TOKİ'nin biten konut projelerini zamanında yerel yönetimlere devretmemesi nedeniyle aylarca konut alanlarına su ve ulaşım hizmeti gidememiştir. Konutların idaresi özel bir şirkete verilmiş olup, konut hakkını elde edip evlerine yerleşmeye çalışan deprem mağdurlarına 2 bin ile 3 bin lira tutarlarında yönetim giderleri ve aidat ödemesi borcu çıkarılmıştır. Bu şekildeki borçlar nedeniyle binlerce vatandaş daha ilk günden icralık olmuş ve bu icralar yüzde 5 gibi faizlerle cezalandırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurumlarınca zamanında hasar tespiti ve enkaz kaldırma çalışması başlatılmadığından, kendi olanaklarıyla enkaz kaldıran vatandaşlar kentsel dönüşüm ve faizsiz kredi imkânlarından mahrum kalmışlardır. Sakarya depreminden sonra çok doğru ve yerinde bir kararla, 4731 sayılı Kanun marifetiyle, Sakarya'da bulunan esnafın bir kısım vergi borçları silinmiştir. Ülkemizde uygulama birliğinin sağlanması ve Sakarya ilinden daha düşük millî gelire sahip Van ilinin de böyle bir açılıma ihtiyacı olduğu aradan geçen zaman içerisinde sürekli dile getirilmiş olmasına rağmen Hükûmet bu konuda Van esnafını rahatlatacak adımları atmamıştır. Van esnafının büyük bir kısmı deprem döneminden var olan kredi borçlarını ödeyemediği için bankalardan kredi çekemez duruma düşmüştür ve bu mağduriyet hâlen devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elâzığ ve çevresindeki illerde yaşanması muhtemel bir depremle ilgili araştırma yapılarak gerekli tedbirlerin alınması zaruridir. Önergenin ne kadar yerinde ve gerekli olduğunu büyük bir deprem yaşamış Van ilimizin yaşadığı tecrübelerden biliyoruz. Kuşkusuz, depremin ne zaman olacağını ve ne kadar zarar vereceğini önceden tam olarak tahmin etmek mümkün olmasa da dünyada büyük depremlerle karşı karşıya olan ülkelerin aldıkları tedbirler göstermektedir ki deprem ne kadar şiddetli olursa olsun can ve mal kayıplarını asgariye indirmek mümkündür, yeter ki insan yaşamının her şeyden daha önemli ve daha değerli olduğunu bilen bir yönetim anlayışı ve mantalitesi devlet yönetimine hâkim olsun.

Selam ve saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)