| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 03.06.2016 |
CHP GRUBU ADINA DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün üzerinde konuştuğumuz Elektrik Piyasası Kanunu yeni Enerji Bakanımız tarafından Meclise sunulan ilk kanun teklifi. Bu nedenle ülkemizin geleceği için son derece önemli olan enerji konusunda dışa bağımlılığımızı azaltacak, kaynak çeşitliliğini sağlayacak vizyoner adımlar aradım bu ilk teklifte ancak bulamadım. Örneğin enerji alanında teknoloji yatırımlarına, AR-GE'ye, inovasyona öncelik verilir sanmıştım ama ne yazık ki bu konuların Hükûmetin öncelik alanları içinde olmadığını görüyoruz.
Ülkelerin AR-GE yatırımları içinde enerji teknolojilerine ne kadar pay ayırdığını inceleyen Uluslararası Enerji Ajansının enerji teknolojilerindeki trendlerle ilgili araştırması ülkemizin bu alandaki durumunu gösteren önemli bir örnek. Buna göre Japonya toplam AR-GE harcamalarının yüzde 12'sini enerji sektörüne harcayarak ilk sırada yer alıyor, Finlandiya yüzde 9 ile 2'nci sırada, Kanada yüzde 7,5 ile 3'üncü sırada. Toplam AR-GE harcamalarında enerjiye 0,5'in altında pay ayıran ülkelere ise sıralamada yer verilmemiş ve Türkiye ne yazık ki sıralamada yer alamayan ülkeler içinde.
Teknoloji o kadar hızla ilerliyor ki her alanda -enerji dâhil- çok hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşıyoruz. Örneğin, Amerika kaya gazı ve petrolü teknolojilerine yatırım yaparak kırk yıl sonra sıvılaştırılmış doğal gaz ve petrol ihraç edebilen bir ülke konumuna geldi. Bizim Hükûmetimiz ise bu gelişmeleri seyretmekle yetiniyor, sonra da teknoloji ve bilgi birikimini başka ülkelerden ithal etmek mecburiyetinde kalıyor, yenilenebilir enerji ve nükleer alanında olduğu gibi. Örneğin, ülkemizin nükleer enerji teknolojisi yeterli seviyede olmadığı için, Hükûmet, nükleer santralleri ithal ettiği teknolojilerle yabancı şirketlere kurduruyor. Mersin Akkuyu'da Ruslar, Sinop'ta ise Fransız ve Japon ortaklığı bu projeleri yürütüyor. Hâlbuki, Sayın Bakanın da her zaman örnek verdiği Amerika, Fransa, Japonya, Çin, Rusya kendi teknolojileriyle, başka hiçbir ülkeye bağımlı olmadan bu santralleri kurabiliyorlar.
Diğer taraftan, gelen teklifte enerji verimliliğiyle ilgili adımlar vardır diye düşünmüştüm çünkü, enerjiyi üretmek kadar verimli tüketmek de önemli ama, maalesef bu konuda da hiçbir düzenleme yok teklifte. Avrupa Birliği bile 2015 Yılı Türkiye İlerleme Raporu'nda bizi uyarıyor ve enerji verimliliğiyle ilgili ülkemizde hiçbir ilerleme kaydedilmediğini belirtiyor. Dünya Bankası tarafından yayınlanan "Türkiye Cumhuriyeti: Enerji Verimliliği Kurumsal İncelemesi Raporu" da şunu söylüyor: "Enerji verimliliği Türkiye'nin ekonomik büyüme sürecini sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmesinde kritik bir öneme sahip olacaktır." Bunu söyleyerek ülkemizin kalkınmasında enerji verimliliğinin önemine dikkat çekiyor Dünya Bankası. Üzülerek görüyoruz ki başka ülkeler AKP Hükûmetine enerji verimliliğine önem vermeyi öğütlüyor. Hâlbuki, inşaat sektörü odaklı bir kalkınma planı uygulayan AKP son on dört senede sadece yeni yapılan binalarda bile enerji verimliliğine önem veren bir vizyon geliştirebilmiş olsaydı ülkemiz bugün enerji tüketiminde çok farklı bir noktada olurdu. Büyümeyi doğru yönlendirebilmek ve yönetebilmek çok önemli. İşte, vizyon farkı ya da vizyonsuzluk da burada ortaya çıkıyor. Tüm bu bahsettiğim konular, teknoloji, inovasyon, AR-GE, verimlilik, bu kanun teklifinde yok. Peki, neler var? Elektrik faturalarındaki kaçak bedellerin vatandaşlarımıza iadesini engellemek, mahkemede kazanılan hakları yasa çıkararak yok saymak için AKP'nin getirdiği düzenlemeler var. Hükûmetin vatandaşlarımızın haklarını hiçe sayan bu teklifini ilgili maddeler görüşülürken tüm detaylarıyla sizlerle paylaşacağım.
Kanun teklifindeki bir diğer konu da yerli kömürden elektrik üretimi yatırımlarına öncelik verilmesi ve alım garantisi verilmesiyle ilgili. Hani "Herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine." diye bir söz vardır ya işte aynen o durum. Dünyadaki neredeyse tüm ülkeler elektrik üretim portföylerinde kömürün payını azaltmak için planlar yaparken bizim Hükûmetimiz, tam tersine, portföyünde kömürün payını artıracak adımlar atıyor. Yerli kömürün kalitesinin düşük olduğunu, bu nedenle daha fazla yatırım gerektirdiğini, diğer kaliteli kömür türlerine göre insan sağlığına, doğaya, tarıma daha fazla zarar verdiğini bile bile bu kararlar alınıyor. Uluslararası sözleşmeler ve bu konudaki küresel duyarlılık sebebiyle, zaten artık ihracat kredi kuruluşları ve Eximbank'lar bile bu tür kömür yatırımlarını ve projeleri desteklemiyorlar, finanse etmiyorlar. Hükûmet bu projeler için sanıyorum Çin'den finansman isteyecek. Kömür yatırımları nedeniyle Çin şehirlerinin ne hâle geldiği, hava kirliliği nedeniyle Çin'de ortaya çıkan sağlık sorunları herkesin malumu.
Gelişmiş ülkelerde hükûmetler kendi vatandaşlarına daha kaliteli bir yaşam sunma arayışı ve yarışı içinde. Hava kirliliğini azaltmaya, yaşam kalitesini artırmaya, vatandaşlarına daha rahat bir yaşam imkânı sunmaya çalışıyorlar. Biz de insan hayatının değeri ne yazık ki yok.
22 Nisanda önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı, Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi'ni imzalarken "Bugün tarihî bir gün." demişti ve dünyaya sera gazı emisyonlarını azaltma sözü vermişti. Demek ki Sayın Bakan ya imzaladığı metni okumamış ya da Enerji Bakanlığının çalışmalarından, planlarından bihaberdi.
Bizim Hükûmetimiz özel sektörü kömüre yatırım yapmaya teşvik ederken diğer ülkeler neler yapıyorlar, kısaca bilgi vermek isterim. 2015 yılında küresel yenilenebilir enerji yatırımları 286 milyar dolara ulaştı. 2004 yılına kıyasla yatırımlar 6 kat arttı ve yine 2015 yılında küresel anlamda elektrik üretimindeki yeni kapasite artışının yarısından fazlasını yenilenebilir enerjiler oluşturdu. Yenilenebilir enerji alanında teknolojik gelişmeler o kadar hızlı ilerliyor ki bu teknolojik ilerlemeler sayesinde maliyetler de hızla düşüyor. Uluslararası danışmanlık şirketlerinin küresel enerji trendlerine yönelik raporlarında rüzgâr enerjisi maliyetlerinin yüzde 32, güneş enerjisi maliyetlerinin de yüzde 48 azalacağı öngörülüyor. Yenilenebilir enerjilerle ilgili patentlere bakıldığında; Amerika, Japonya, Almanya, Kore ve Tayvan kıyasıya bir rekabet içinde. Almanya, 2050 yılında elektrik enerjisinin yüzde 80'ini güneş ve rüzgârdan elde etmeyi hedefliyor ve temiz enerjiye büyük yatırımlar yapıyorlar. Özellikle, yenilenebilir kaynaklardan ürettiği enerjiyi depolamak için yeni teknolojilere teşvik veriyor. Bizim Hükûmetimizse bu gelişmeleri seyrettiği için birkaç sene sonra muhtemelen bu sefer de yenilenebilir enerjiyi depolama teknolojisini Almanya'dan ithal etmek durumunda kalacağız.
Kanun teklifinde başka neler var? Nükleer santraller bahane gösterilerek askerî bölgelerin, kıyıların, sahillerin, zeytinlik alanlarının imara ve yapılaşmaya açılması var. Sözde, Mersin Akkuyu için getirildiği söylenen bir düzenleme ama maddenin içeriği o kadar geniş ki herhangi bir kıyı ya da askerî bölge için de bu karar alınabilir. Ayrıca "Nükleer santral için gerekli olup üretim tesisiyle doğrudan ilgili olmayan yapıların inşaatına üretim lisansı alınmadan önce başlanabilir." deniyor. Yani, izin, onay, ruhsat, lisans ve benzeri belgeye gerek olmadan bu yapıların inşası başlayabilecek.
Diğer taraftan, yenilenebilir enerjiler bahane edilerek acele kamulaştırmayı yaygınlaştırmaya yönelik bir madde var. Bu da, AKP'nin rant odaklı yaklaşımının bariz göstergelerinden biri daha.
Bütün vatandaşlarımızı ilgilendiren ve ülkemizin geleceği için böylesine önemli konuların olduğu bir kanun teklifini biz ne yazık ki komisyonda detaylı bir şekilde konuşamadık. Bilgilendirme toplantısı sonrasında yirmi dört saat bile geçmeden, hemen ertesi gün komisyon toplandı, inceleme için ek süre talebinde bulunduk, AKP tarafından reddedildi; Çevre Komisyonunun görüşünün istenmesini talep ettim, yine kabul görmedi. Kanun teklifi alelacele komisyondan geçirilmeye çalışıldı, -komisyon tutanaklarında da görülebilir- bir milletvekili olarak toplantı sırasında bu kanunun komisyonda görüşülme şeklini içler acısı olarak nitelendirmek mecburiyetinde kaldım. Ben Milletvekili olarak halkıma karşı sorumluyum ve bu sorumluluk bilinciyle çalışıyorum, Hükûmetten ve iktidar partisinden de aynı sorumluluk bilinciyle çalışmasını bekliyorum.
Bu arada, Enerji Bakanı Komisyon görüşmelerine katılma gereği duymadı, toplantının başında açılış konuşması yaptı ve toplantıdan ayrıldı. Hâlbuki Sayın Bakan açılış konuşmasında "Akıllı insan aklını kullanan insandır, daha akıllı insan başkalarının aklını da kullanan insandır; bizim herkesin aklına ihtiyacı var." demişti fakat Komisyon görüşmelerine katılmayarak Sayın Bakan kendi sözleriyle çelişen bir tutum izledi. Hâlbuki kendine ve aldığı kararlara güvenen birinin fikir tartışmasından kaçınmaması gerekir.
Sayın Bakanın hazırladığı bu ilk kanun teklifi bundan sonra de neler hazırlanabileceğinin bir göstergesidir. Bu kanun teklifi alelacele Meclisten AKP oylarıyla geçebilir ama toplum vicdanında silinemez bir iz bırakacaktır. Vatandaşlarımız size güvenip oy verdi diye, ülkemizi tek başına yönetme gücünü verdi diye bu gücü kötüye kullanmaya, bu güveni suistimal etmeye hakkınız yok. Unutmayınız ki, milletimiz size iktidarı nasıl emanet ettiyse o emaneti geri almasını da çok iyi bilir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)