GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında, Diyarbakır'ın Sur ilçesine bağlı Sarıkamış köyü Dürümlü mezrasında 15 ton patlayıcıyla katledilen, öldürülen, şehit edilen 16 vatandaşımızı rahmetle, minnetle anıyorum. Eğer bu 15 ton patlayıcı orada infilak etmemiş olsaydı, o yüreği cesur insanlar tarafından, Seyithan ve arkadaşları tarafından orada engel olunmamış olsaydı, o 15 ton patlayıcı herhâlde bir garnizon binasında veya bir askeriyede patlayacaktı. O olayda kısaca ve bir yarım ağızla kınama yapanlar, herhâlde askerî tesise veya güvenlik kuvvetlerimizden birine böyle bir hadise olmuş olsaydı bu kınamayı da yapmayacaklardı.

Yine, PKK terör örgütü tarafından rögar kapağına tuzaklanan mayınla katledilen 4 sivil vatandaşımızı da burada rahmetle ve minnetle anıyorum.

Temmuz ayından bu yana bir mücadele yapıyoruz, terörle mücadele yapıyoruz. Bu mücadelede sivilleri öldürmeye, katletmeye ağırlık veren ve geçmiş alışkanlıkları çerçevesinde vicdan yoksunu, insanlık dışı eylemlerle sivillere her türlü muameleyi reva görenleri de burada şiddetle ve esefle kınıyorum.

Fırat Simpil Diyarbakır'da Silvan ilçesinde 13 yaşında bir gençti, babası da bir korucuydu ve Fırat Simpil ekmek almaya giderken yolda mayınlanan tuzakta mayına basarak vefat etti.

Yine, Abdullah Biroğul bir doktordu ve bu doktor Kulp'tan Lice'ye giderken yolda PKK terör örgütü mensupları tarafından bir engelleme yapıldığını görmesi üzerine arabasını geri çevirip kaçarken terör örgütü mensupları tarafından katledildi. Ne bu doktor hakkında ne de Fırat Simpil hakkında birtakım akademisyenler, tabip odaları hiçbir açıklama yapmadılar.

Şeyhmus Sanır, 22 yaşında, çorbacıda çalışan, ekmeğini kazanmaya çalışan bir gençti, 3 polis o çorbacıda çorba içerken terör örgütü mensupları tarafından Diyarbakır merkezinde yapılan eylem neticesinde o polisler yaralandı, Şeyhmus Sanır ise orada vefat etti ve bir Kürt vatandaşıydı.

Erzincan-Kemah kara yolunu kapatan terör örgütü mensupları tarafından 64 yaşındaki Makbule Vural vefat etti. Ayten Günhan Tunceli'de teröristlerin karakolu basarak rastgele ateş etmesi sonucu katledildi.

Yine, Şırnak merkezde garajda, otogarda bir uzman çavuşu alan taksici, HDP'li olduğu, HDP'ye oy verdiği bilinen taksici Lokman Bayar o uzman çavuşu taksisine aldığı düşüncesiyle hayatını kaybetti.

Cizre, Nur Mahallesi'nde Bahattin Sevinik yaralandı yine PKK terör örgütü YDG-H unsurları tarafından yapılan ateş neticesinde. Hastaneye götürülürken aracı bir daha bombalandı ve burada Bahattin Sevinik ve komşusu Suphi Sarak vefat etti.

Hakkâri Şemdinli'de partilimiz Muhsin Kaya, Cizre Nur Mahallesi'nde Sahip Akıl yine bu şekilde katledildi. Bu şekilde birçok olay anlatabiliriz, terör örgütü tarafından yapılan birçok eylem anlatabiliriz.

Şimdi "Yolsuzlukla ilgili önerge verdik, öneri verdik, bunun ne âlemi var; şimdi bununla ilgili ne diye bir konuşma yapılıyor?" gibi birtakım sorular bazı arkadaşların aklına gelebilir. Biz, burada şuna şahitlik ediyoruz -ki 2011'den bu yana milletvekiliyim- burada Enerji Kanunu görüşülürken sivil katliamlar iddialarında bulunuldu veya başkaca kanunlar görüşülürken, grup önerileri konuşulurken hiç alakası olmayan konularda sözler söylendiğini biliyoruz ve burada, bu gruba dönerek birçok söz söyleyenlerin, olur ki vicdanları bir şekilde bundan bir eser alır, bir şey alır, şuraya söylediklerinin onda 1'ini çıkar Kandil'e söylerler, terör örgütüne söylerler diye ümit ettiğim için, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, İzmir'in bir milletvekili olarak, bu ülkenin bir milletvekili olarak bunlara değinmekte fayda mülahaza ettim.

Şimdi, bu grup önerisine gelecek olursak değerli arkadaşlar, grup önerisinde aslında 17-25 Aralık süreciyle alakalı sadece bir paragrafta değinilmiş. Aslında ben de tahmin ettim ki 17-25 Aralık konusu çok gündeme gelmeyecek ama HDP adına konuşan konuşmacı konuşmasının tamamını 17-25 Aralık sürecine atfetti. Bir önceki, buradaki, bu süreçle alakalı konuşmamda çok net bir şekilde bir şey söylemiştim ve buradan, 5 defa "17-25 Aralık bir darbe girişimidir." demiştim. Bakın, 17-25 Aralıkla ilgili, bu kürsüde, grup toplantı salonlarında, meydanlarda, hemen her yerde, bu süreçle alakalı, artık, şu gök kubbe altında söylenmedik söz, konuşulmadık mevzu kalmadı, her şey konuşuldu. Hukuki anlamda da takipsizlik kararı verildi. 17-25 Aralıktan sonra, hemen sonra yapılan seçimde... Ki 17-25 Aralığı, ne MİT tırlarının durdurulmasından ayrı ne de Dışişleri Bakanlığında yapılan toplantının basına sızdırılması ayrı ne de o dönemde sürekli olarak basına pompalanan o ses kayıtlarını ayrı düşünmeniz mümkün değil. Tarih de yarın öbür gün yazarken bunları bir süreç içinde yazacaktır. 17-25 Aralıkla ilgili, hemen ertesinde yapılan seçim, sonrasında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, 7 Haziran seçimi, 1 Kasım seçimi, hem yargıdan takipsizlik kararı çıktı hem de millet çok net bir şekilde AK PARTİ'ye desteğini vererek bunun kendi nezdinde bir karşılığının olmadığını söyledi.

Bu kadar Türkçe söyledik. Bari bunu bir iki yabancı dilde söyleyelim de belki bazı milletvekili arkadaşlarımız bundan bir şeyler edinirler. Biraz İngilizce söyleyeyim: "..."(x) Ya da 17-25 Aralık bir darbe girişimidir.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - İngiltere Parlamentosu mu söylüyor?

HAMZA DAĞ (Devamla) - Bir de Arapça söyleyeyim, şimdi de Suudi Arabistan dersiniz: "..."(x) (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arapça da söylüyoruz İngilizce de söylüyoruz. Artık herhâlde bir şekilde anlaşılır ve bu 17-25 Aralık konusu bundan sonra gündemden düşer, artık önümüze bakarız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Reza'yı nereye koyacağız Reza'yı?

HAMZA DAĞ (Devamla) - "Dün dünde kaldı cancağızım, yeni şeyler söylemek lazım." demiş Mevlâna. Bizim de artık, bundan sonra yeni şeyler söylememiz gerekir diye düşünüyorum.

Aslında belediyelerde yapılan birçok şeylere de bu anlamda değinecektim ancak sürem de kısaldı. Biraz benden önceki konuşmacılarla ilgili birkaç konuya kısaca değinmek istiyorum.

"Uluslararası kamuoyu bununla ilgileniyor." deniliyor. "Uluslararası mekanizma, Türkiye'de yargılama yapılmadığı için uluslararası birtakım mihraklar bu konuda eyleme geçti." deniliyor. İşte, bizim söylediğimizi aslında teyit ediyor. Biz diyoruz ki: Bu olay uluslararası bir komplodur. Amerika'dan veya başka yerden emir ve talimat alan paralel yapı bu konuda bir operasyon içine girmiştir. İşte bizim söylediğimizi söylüyor ve bazı miktarlar burada telaffuz ediliyor, 12 milyar dolar. En son -sataşma için demiyorum- Sayın Erdoğdu -ayrıldı- "150 milyar dolar." dedi. Yani açıkçası 150 milyar doları duyunca -sadece enerjide ve sadece doğal gaz enerjide 150 milyar dolardan bahsetti- Nasrettin Hoca'nın fıkrası aklıma geldi. Hani eve geliyor ve kıyma almış, evde kıymayı soruyor. Hanımı diyor ki: "Kıymayı kedi yedi." Kediyi yakalıyor, getiriyor, tartıyor; kıyma 2 kilo, kedi de 2 kilo geliyor. Diyor ki: "Eğer kıymayı yediyse kedi nerede, kedi buradaysa kıyma nerede?" 150 milyar dolar uçup gittiyse bu ülkeden; bu yollar, hastaneler, 3'üncü havalimanları, 3'üncü köprü, bunlar nasıl yapıldı, bunlar ne şekilde yapıldı?

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Parası ödenmedi ki daha, hiç birisinin parası ödenmedi daha.

HAMZA DAĞ (Devamla) - İşte, millet bunu soruyor esasında, sizin buna ilişkin şeyler söylemeniz lazım.

Değerli arkadaşlar, kendi belediyelerinde İller Bankasından gelen, oradaki, vatandaşın ödemiş olduğu harçlardan gelen meblağların, gelirlerin terör örgütüne gittiği bilinen, terör örgütü mensubu üyelerine, teröristlere, ailelerine "tazminat" adı altında kaynaklar tahsis edilen, hendekler için araç ve ekipman seferber edenlere, açıkçası yolsuzluk ve usulsüzlük hakkında bir şeyler söylemek düşmez diye düşünüyorum.

Yine, kuvvetler ayrılığından bahsedilmiş grup önerisinde, kısaca ona da değinmek istiyorum. Kuvvetler ayrılığı olmadığı için ülkede yolsuzluk olduğu söylenmiş. Açıkçası terör örgütü sözde sorumlularına seçilmiş belediye başkanlarını mahkûm edenlerin kuvvetler ayrılığından bahsetmesi veya buna ilişkin şeyler söylemesi mümkün değil, önce seçilmiş belediye başkanlarına sahip çıkması gerekir diyorum.

Grup önerisi aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)