| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 01.06.2016 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Kurulun çalışma düzenine ilişkin vermiş olduğu grup önerisi hakkında söz aldım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu cuma, cumartesi, pazar çalışmaları da öngörülüyor. Aslında bu öneri bir şeyi ifade ediyor; Adalet Kalkınma Partisi Grubunun Genel Kurulda yeterli şekilde toplantı yeter sayısını, karar yeter sayısını tamamlayamayışının, kendi verdikleri tekliflerin ve Hükûmetten gelen tasarılara gereken özeni göstermediklerinin ve önemi vermediklerinin de bir göstergesidir. Yani, âdeta, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar partisi grubunca, mazoşist bir anlayışla, işkenceci bir çalışma anlayışına doğru sürükleniyor. Yani, ramazan ayının arifesinde olduğumuz bugünlerde, bu çalışma düzenini ve anlayışını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. O yüzden bu grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağız.
Getirilmesi düşünülen enerji piyasası kanunu da pek çok sakıncaları içeriyor. Her şeyden evvel Anayasa aykırı maddeleri var. Enerjide dışa bağımlılık artmış, üretim tüketimi karşılayamıyor ve bu aradaki açık artıyor ve kayıp kaçak oranları da makul bir düzeye indirilememiş. Bütün bu temel sorunlara çözüm getirmesi gereken enerjiye ilişkin bir tasarının sadece yargı kararlarını baypas etmenin ve birtakım yandaş şirketleri koruyup kollamanın acelesi ve telaşı içinde olduğunu görüyoruz. Bir reddetme gerekçemiz de bu değerli arkadaşlar. Yargı yolunu kapatıyor. Hem yargı kararına karşı bir yasama faaliyeti yürütülüyor hem de vatandaşın yargıya başvurma hakkına engel oluyor. Demek ki birilerine sözler verilmiş, birilerinin talepleri var bu konuda.
Değerli arkadaşlar, bugün maalesef AKP'nin uyguladığı yanlış dış politikalar sonucunda Türkiye, tüm komşularıyla ve dost ülkelerle sorun yaşayan bir ülke hâline gelmiştir. 3 milyondan fazla vatandaşımızın, insanımızın yaşadığı; her türlü siyasi, ekonomik, sosyal, ticari, akla gelebilecek bütün münasebetlerin en gelişmiş olduğu ülkelerden birisi olan Almanya, maalesef, bu yanlış dış politikanın da kurbanı olmak üzeredir. Hepinizin bildiği gibi yarın, 2 Haziranda Alman Parlamentosunda sözde Ermeni soykırımıyla ilgili bir önerge görüşülecek. Devlet yetkililerinin, Hükûmetin, Başbakanın, ilgili bakanın, Cumhurbaşkanının sözlerine bakıyoruz ve maalesef konuya gereken ciddiyet ve önemle yaklaşmadıklarını, gereken gayreti ve çalışmayı göstermediklerini açıkça görüyoruz. Daha bugün Sayın Başbakanı dinledik: "Çıkması iyi olmaz ama çıkarsa da ne yapalım..." anlayışı içerisinde, hiçbir önemi yokmuş gibi davranıyor, oysa bunlar çok önemlidir; ülkelerin, milletlerin ilişkilerine tarihî bakımdan zarar verecek birtakım çalışmalardır. Önemsemezlikten gelmekle veya görmezlikten gelmekle o konunun ne kadar vahim veya önemli olduğunu göz ardı edemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, önergede "Yüz bir yıl önce Osmanlı İmparatorluğu Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara soykırım yapmıştır." ibaresi yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kabul ediyor mu bunu? Cumhurbaşkanı, Hükûmet kabul ediyor mu? Niye bir yüksek sesle gereken ciddiyet ve dirayetle bu konunun üzerinde diplomatik girişimleri yapmıyor? Alttan alarak, ağırdan giderek, görmezlikten gelerek nereye gidebilir? Dolayısıyla, bu tasarı 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemekle kalmıyor, başka Hristiyan toplumlara, topluluklara da soykırım yapıldığı iddiasını içeriyor. Eğer tasarı kabul edilirse sözde soykırım iftirası Alman okullarında yüzbinlerce Türk çocuğuna da ders olarak okutulacak. Almanya'da yaşayan milyonlarca çocuğa Türk düşmanlığı aşılanacak. Bu, rahatsızlık vermiyor mu? Bunlar vahim ötesi işler ve buradan ancak düşmanlık ve nefret çıkar. Dostluk, barış, ilişkilerin düzelmesi, hele hele o klasik "yüzleşme" gibi kavramlarla yüzleşme filan da çıkmaz.
Zannediyorum Almanlar kendi soykırım suçlarını, sendromunu ve kompleksini bize de bulaştırmak istiyorlar. Buradan Alman Parlamentosuna seslenmek istiyorum: Lütfen, sağduyu içerisinde, aklıselim içerisinde hareket etsinler ve geleceğe nefret, ötekileştirme ve düşmanlık mirası bırakacak bu tür gayretlerden vazgeçmelerini özellikle tavsiye ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle bir önergenin onaylanmasını Türk-Alman ilişkileri açısından ve tarihî gerçekler karşısında kabul edilemez buluyoruz.
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta cuma günü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak burada Federal Almanya Parlamentosunun üyelerine ve Başkanlığına hitaben Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partiler olarak bir deklarasyon hazırlanmasını ve tüm Alman milletvekillerine gönderilmesini önermiştik. Bu teklifimizi 27 Mayıs Cuma günü Genel Kurulda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, Sayın Kahraman'a ilettik. Meclis Başkanı Dışişleri Bakanlığı ve Meclis Protokol Müdürlüğünün bir yazı kaleme aldıklarını söyleyerek bu teklifimizi kabul etmemiştir. Şu saate kadar acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuyla ilgili hangi adımı atmıştır, hangi açıklamada veya girişimde bulunmuştur, bunu öğrenmek istiyoruz.
Almanya ve bu tasarıyı hazırlayanlar iyi bilmelidirler ki 1915'te Osmanlı Devleti, sınırlarının dört bir tarafında büyük bir savaş içerisindeydi. İçimizden ve arkamızdan bizi hançerleyen Hınçak, Taşnak çetelerine karşı Türk milleti vatanını savunmuştur. Osmanlı Meclis-i Mebusanında 33 Ermeni milletvekili vardı. Bunların içinde vatanına, devletine, milletine bağlı pek çok vekiller de vardı. Ayrıca tarih boyunca Osmanlıya, ülkemize çok değerli hizmetler vermiş Ermeni aydınları, devlet adamları, sanatçılar yetişmiştir. Onların hepsi elbette bizim ülkemizin, milletimizin bir zenginliğidir. Ancak bunların yanı sıra, şimdi örneğini vereceğim Erzurum Milletvekili Karekin Pastırmacıyan gibi Rusya'ya kaçıp, Ruslarla iş birliği yapıp, 50 bin kişilik çetesiyle Anadolu'ya gelip yüz binlerce Müslüman Türk'ü katleden katilleri niye görmezlikten geliyorsunuz? Van konsolosu Temren'in bizzat Rusya'ya gönderdiği raporlarda bazı kiliselerde para toplayarak nasıl suikast planlarının yapıldığını açık açık anlatıyor.
Almanya'da sözde Ermeni soykırım önergesini hazırlayanlara sormak istiyorum: Bir Alman milletvekili Almanya savaştayken Almanya'nın düşmanıyla işbirliği yapıp, 50 bin kişilik bir ordu kurup yüz binlerce Alman'ı öldürse ne yapardı; bu milletvekiline ödül mü verirdiniz, yoksa onu hain ilan edip cezalandırır mıydınız? Siz ödül vermek ve bu alçakların akıbetinin hesabını da bizden sormak istiyorsunuz, bunun adına da "yüzleşme" diyorsunuz; reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
1915 olaylarıyla ilgili, değerli milletvekilleri, sözde soykırım kararı ilk kez 1965 yılında Uruguay tarafından çıkarıldı, otuz yedi yılda -1965'ten bu yana- 10 ülke tarafından kabul edildi fakat AKP'nin bu konudaki ikircikli ve tavizkâr tutumları nedeniyle, maalesef, on dört yılda 13 ülke bu tür karar tasarılarını, önergeleri Meclislerinde kabul etmiştir. Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının gevşek tutumunun bunda çok büyük rolü olduğunu düşünüyoruz ve gereken çalışmaları yapmamışlardır.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)