GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:96
Tarih:01.06.2016

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Divan üyesi arkadaşlarım, Meclisimizin vekilleri, Meclisimizin emekçileri ve basın emekçisi arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

On dört yıllık AKP iktidarının özellikle son beş yılında iktidarın hoşuna gitmeyen hemen hemen her şey "darbe" olarak nitelendiriliyor oldu. Mesela gazeteciler yayınladıklarıyla darbecilikle suçlandılar, öğretim görevlileri attığı imzalarla darbeci oldular ve yargılandılar, tutuklandılar. E, tabii, Gezi'ye de "darbe" demenizi, "darbe" olarak nitelendirmenizi ben bu koşullarda gayet makul karşılıyorum. Hatta o dönemin taraftar grupları dahi terör örgütünden yargılandı ve geçenlerde beraat etti; üç yıldır davaları sürüyordu. O dönem ben de Gezi'de vardım ve varoluş sebebimi mümkün olduğu kadar, zamanım yettiği kadar anlatmaya çalışacağım. O dönem ben paralel falan görmedim. Sonradan, daha sonraki dönemlerde onu dahi paralele bağlamaya çalıştınız. Aslında "paralel" dedikleriniz, bir dönem birlikte hareket ettiğiniz sizlerin suç ortaklarınızdı. Ben onları Gezi'de görmedim. (CHP sıralarından alkışlar) Ha "darbe" derseniz eğer, darbeyi de siz iyi bilirsiniz. Az önce bir grup başkan vekiliniz vardı, bir hafta önce Bakandı, şimdi grup başkan vekiliniz oldu. 4 Mayıs darbesi, saray darbesi... Darbeyi de sizler bizlerden daha iyi bilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Gezi, bize göre onurlu bir direnişti. Ne olursunuz, darbeyle, paralelle bizden yana kirletmeyin.

Şimdi, Gezi nasıl başladı, ben kendi durduğum yerden bir anlatmak isterim. Medyayı bir havuzda toplamıştınız, hortumu da bağlamıştınız, devletin kaynaklarını sürekli onlara aktarıyordunuz. Basın diye bir şey yoktu, sadece Hükûmetin reklamını yapan birkaç kuruluş, birkaç televizyon dışında başkaca hiçbir şey, maalesef ama maalesef, yoktu. Sizin gibi düşünmeyen, yazan, çizenleri tehdit ediyordunuz, vergi denetmeni gönderip bir şekilde yandaşa bağlıyordunuz. Düşünsenize tam o dönem ülke çalkalanırken bir haber kanalı, kendini haber kanalı olarak nitelendiren bir televizyon, kapısına binler dayanana kadar haber saatinde -birkaç arkadaşım da söyledi- penguen belgeseli gösteriyordu.

Peki, başka? O dönem sanat eleştirmeniydiniz -hâlâ olduğu gibi- ve heykellere tükürüyordunuz Gezi'den önce. İnsanların yediğine, içtiğine, giydiğine karışıyordunuz. Yetmedi, yetmedi, jinekolog da oldunuz, kadınların doğumuna karıştınız, yatak odalarımıza kadar girdiniz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ne alakası var ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Çok alakası var, anlatırım.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Hiç alakası yok ya! Ben de bu partide siyaset yapıyorum. Ne alakası var ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi, sizden olmayanı, size oy vermeyeni işe almadınız, hep yandaşlarınızı aldınız.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sormuyoruz "Hangi partidensin?" diye.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Mesela, bir polis sınavında 1'inci olan, sınavda 1'inci olan bir genci sadece inancı dolayısıyla mülakatta elediniz. Sizden olmayanlara ekmek vermediniz, aç bıraktınız, sadece yandaşı korudunuz. Cebinizi doldurmak için doğaya kıydınız, ağaca kıydınız, Soma'da cana kıydınız, cana kıydınız, cana. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Yalova'daki gibi, Yalova Belediyesinin yaptığı gibi. İki laf edemedin Yalova Belediyesine.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Paranın yeşilini değil tabii, en çok sevdiğiniz paranın yeşiliydi, maalesef para için katlettiniz doğanın yeşilini. Meclise ilk geldiğiniz yıllarda mücahittiniz, sonra müteahhit oldunuz, müteahhit oldunuz. Öyle kibirlendiniz ki iktidarınız zamanında gariban çiftçiye "Ananı da al, git." dediniz. Bütün bu yaptıklarınız bardağı doldurdu, doldurdu...

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ne oldu sonra?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - ...ve Gezi, bardağı taşıran son damlaydı.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sonra?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Gezi'de ağaca kıydınız ve o bardak taştı.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sonra ne oldu, sonra?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - O dönemdeki gençlerin söylediği gibi piston düştü, piston aşağı indi, o dönemdeki gençlerin söylediği gibi.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sonra birisi yüzde 52'yle Cumhurbaşkanı seçildi.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Sonra ne oldu biliyor musunuz: O "Ananı da al, git." dedikleriniz analarını da aldı, geldiler. (CHP sıralarından alkışlar) Mesele, sadece ağaç meselesi değildi, bütün bu anlattıklarım meselenin ta kendisiydi. Mesele, AKP Hükûmetinin zulmüne karşı halkın tepki göstermesi, hak aramasıydı.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Yüzde 52'yle tepkisini gösterdi gerçekten.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Hanımefendi, oturduğunuz yerden sürekli bağırıyorsunuz ama televizyonlar duymuyor.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Evet konuşuyorum ama doğruları söylemiyorsunuz.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Hükûmet yeni değişti, boşa zorlamayın, lütfen boşa zorlamayın, bıyıklarınız da yok zaten.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - O, hiçbir zaman Kabinede yer bulamaz, boş ver.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Düzgün konuş, sende sakal var da ne işe yarıyor!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Gezi'de kimler vardı? Gezi'de kimler vardı, söylüyorum: Gencecik çocuklar bilgisayarlarının başından kalkıp geldiler; ilk defa eylemlere katılıyorlardı ve annelerini arıyorlardı, "Anne merak etme, biz sonlardayız." diyorlardı.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Siz de kışkırtıyorsunuz; tabii, tabii!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Başka kimler vardı? Evlatları için kaygılanan anneler, babalar vardı, darbeci anneler, babalar! Peki, başka kimler vardı? Bastonuyla, bayrağıyla gelen yaşlı teyzeler vardı, darbeci yaşlı teyzeler! Hepsinin hedefi birdi aslında biliyor musunuz; bütün gelen yaşlı, genç, kadın, çocuk, hepsi "Şu paralelle beraber olalım, dış mihraklarla da beraber olalım da AKP Hükûmetini yıkalım!" derdindeydi. Peki, darbeyi yaptılar bunlar, nasıl olacaktı? Hani o yakından gaz sıkılan bir kadınımız vardı ya, kırmızılı kadın, Gezi'de simge olan, mesela onu Başbakan yapacaktık ve bu İstanbul'da hani Davulcu Vedat var ya, onu da Spor Bakanı yapardık! Ataması yapılmayan öğretmen kızımız Tuğba var, onu da Millî Eğitim Bakanı yapardık! O dönem ben de avukattım yani gözüm Adalet Bakanlığındaydı, olmadı! El vicdan ya! El insaf ya! Yani Gezi'ye "darbe girişimi" demek, hani buna gerçekten kargalar bile güler.

Şimdi, Gezi'de başka kimler vardı? Mesela ilk günlerde Sırrı Süreyya Önder Vekilimiz vardı, böyle kepçenin önüne ayağını koydu. Ben o fotoğrafı gördüm ama bir daha kendisini hiç göremedim, hiç yoktu.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Biz hep oradaydık ya!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Sayın Demirtaş'ın açıklamasını söyleyeyim o zaman hemen kısaca: "Sırrı ağaç için oradaydı." Sonra öyle bir boyuta vardı ki Sırrı Bey bu konuda dikkatli davrandı, darbecilere hizmet etmedi.

Zaten ben Ankara'daydım, Diyarbakır TOMA da o gün Kızılay'daydı ve o dönem maalesef flört ediyordunuz. İkinizin de, iki partinin dili de aynıydı, ikiniz de "darbe" diyordunuz maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, her olumsuz davranışta sandığı getiriyorsunuz. Diyoruz ki: "Çocuklar öldü." "Sandıktan biz çıktık."

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Demokraside sandık gelir, ne yapalım?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Evet, çok haklısınız.

Yahu "Vakıflarınızda çocuklara tecavüz edildi." diyoruz. "Biz sandıktan çıktık." Bu mudur?

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Ne alakası var?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Bu mudur? Yani her şeyi sandığa nasıl bağlarsınız?

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Gezicilerin burada, Ankara'da ne yaptıklarını görüyorsunuz.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Kurmuşsunuz AKP anonim şirketini, devletin bütün kaynaklarını kullanıyorsunuz, var gücünüzle seçime giriyorsunuz, olanaklarını kullanıyorsunuz.

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) - O kadar masum değiller. Kızılay'ı ne hâle getirdiler, Kızılay'ı?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Memuru tehdit ediyorsunuz, oyunu takip ediyorsunuz, ekmeğiyle tehdit ediyorsunuz ve sonra da "sandık" diyorsunuz. Öyle yağma yok! Öyle yağma yok!

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Böyle yağma yok! Ankara'yı ne hâle getirdiniz.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Sandık yok, öyle mi? Senin demokrasinde sandık yok!

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Bu kadar masumlar!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Maalesef, bugün de o günden hiçbir farkınız yok.

Sizden olan, kelle kesen, tecavüz eden o IŞİD'çilere "3-5 öfkeli genç" dediniz. Bilgisayarın başından kalkıp gelen fidanlara, Çarşı Grubuna, gazetecilere de "terörist" diyorsunuz, bu sizin adalet anlayışınız.

Ölen çocuklara değil, kırılan camlara üzülüyorsunuz çünkü o çocuklar sizin o kurduğunuz anonim şirketin personeli değil.

Dün Şereflikoçhisar'da kocaman 30 tane ağaç kesildi. Bu hafta sonu Ankara'nın göbeğinde gece yarısı -50 tane- koca koca ağaçlara kıydı Gökçek ve "Gezi'ye denk geldi." dedi, "Gezi'ye denk gelmesi de çok hoş bir tesadüf." diye açıkladı. Ya, adam ağaca kıyıyor, bundan haz alıyor, hoşlanıyor ve "Çok hoş tesadüf." diyor.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Aferin, aferin.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Siz de buna oturduğunuz yerden "Aferin." diyorsunuz ya...

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Size aferin.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - ...ağzım doluyor, çok ağır sözler aklıma geliyor ama ben kendime yakıştıramıyorum söylemeyi. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz Berkin'in yüreği yanan annesini, o gözü yaşlı annesini meydanlarda yuhalattınız. Ben diyorum ki Allah düşmanıma evlat acısı vermesin, düşmanıma evlat acısı vermesin. Ali İsmail'e atılan o son tekmeyi de, Ethem'e sıkılan o kurşunu da, Berkin'in elindeki ekmeği de, o anaların gözündeki yaşı da ve "vur" emrini verenleri de biz asla unutmayacağız, asla unutmayacağız.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Cenazelerin ve çocukların üzerinden siyasi rant geçiriyorsunuz, başka bir şey yapmıyorsunuz, başka hiçbir şey yapmıyorsunuz!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Haklısınız, mesele sadece bir ağaç meselesi değildi; mesele, ülkeyi yangın yerine çeviren bir anlayış, bir odun meselesiydi.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)