GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:96
Tarih:01.06.2016

ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, HDP'nin grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Gezi olayları, özü itibarıyla, sınırlı sayıda yurttaşımızın çevre duyarlılığıyla başlattığı ancak zamanla terör gruplarının, provokatörlerin ve iş birlikçilerinin devreye girerek siyasi iktidarın siyasi varlığına yönelik suikast teşebbüsüne evirdiği, çevirdiği bir süreçtir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu sürecin sonucunda Erdoğan'sız bir Türkiye projesini hayata geçirecekler, AK PARTİ'yi sözüm ona devireceklerdi. Yani, ağaç kabuğundan iktidar yontmayı, bira şişesinden başbakan cini çıkarmayı umut ediyorlardı ama bunların hiçbirisi olmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Olmadı çünkü 16 Haziranda, Kazlıçeşme'de, milyonların önünde, bir yiğit çıktı, dedi ki: "Yeter, söz milletindir." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve o çıkışla beraber Gezi olaylarının akışı değişmeye başladı. Yerli iş birlikçileri, provokatörleri anlaması biraz zaman aldı ama onlara destek veren uluslararası güç odakları, 16 Hazirandan itibaren Gezi olaylarına verdikleri desteği yavaş yavaş, yavaş yavaş çekmeye ve kendilerine yeni bir rota bulmaya çalıştılar, Taksim'den Tahrir'e yöneldiler. 16 Hazirandan itibaren, özellikle sosyal medya üzerinden örgütlenip, Tahrir Meydanı'nda Mısırlıları toplayıp bir darbe için altyapı oluşturmaya çalıştılar. Bunu başardılar da ama Mısır'da yaptıklarını Türkiye'de yapamadılar Allah'a binlerce şükürler olsun çünkü Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan adında güçlü bir lider vardı, arkasında milyonlar vardı ve AK PARTİ güçlü iktidarı söz konusuydu.

O tarihin bilançosuna baktığımızda, aslında bu sözünü ettiğimiz tablonun bütün altyapısını bütün çıplaklığıyla görmek mümkündür. 28-31 Mayıs tarihleri arasında, 48 ilde toplam 90 eylem yapıldı ama 31 Mayısta, hani o provokatif çadır yakma eyleminden sonra, bu eylemler 80 ilde aynı anda, Bayburt hariç -bu arada Bayburt'u da kutluyorum- ve 30 ülkede hızlı bir şekilde tırmanmaya başladı.

31 Mayısta dakikada 3 bin "tweet" atıldı. Atılan toplam 15 milyon 247 bin "tweet"ten 5 milyonu Gezi eylemlerine ilişkin manipülatif "tweet"lerdi. Yine, Gezi eylemlerinden önce, 420 bin sahte Twitter hesabı açıldı, süreç içerisinde bunun sayısı hızla artırıldı. Tunus, Mısır, Yemen, Libya gibi ülkelerde iç karışıklıklarda kullanılan IP adreslerinden Türkiye'deki Gezi olayları koordine edilmeye çalışıldı. Bunlar yetmedi, daha sonra yaşanacaklar bilinerek doktor, hemşire, hasta bakıcı gibi görevliler tayin edildi, onların çalışma takvimleri belirlendi, bunların kullanacağı ilaçların bile daha önceden bir kısmı finanse edildi, bir kısmı ise eczanelerden çalındı.

Bakın, 27 Ağustos 2013 tarihinde yapılan sayımda 22.318 adet muhtelif tıbbi sarf malzemesi, 7.690 adet muhtelif ilaç ve 519 muhtelif serumun çeşitli hastanelerden çalındığı tespit edilmiştir. Sağlık Bakanlığının verilerinde bunu görmek mümkündür.

Bunlarla beraber, bizi üzen birçok hadise daha gelişti. Cumhuriyeti kurmakla övünen CHP'nin... Yani, CHP'ye gönül veren gençleri de orada yoğun olarak gördük ama Mustafa Kemal'in posterleri ile Abdullah Öcalan'ın posterlerini aynı fotoğraf çerçevesine koyup birlikte eylemlere katıldılar.

Bakın, GENAR'ın 8-9 Haziran 2013 tarihleri arasında yaptığı bir anket var. Anket, 498 kişiyle yüz yüze yapılan bir anket. O ankette Gezi'ye en çok destek veren siyasi partiler soruluyor; birisi CHP, ikincisi ise o günkü adıyla BDP çıkıyor. Bunda çok anormal bir şey yok. Sonra, katılımcılara bir başka soru daha yöneltiliyor, deniyor ki: "En sevdiğiniz lider kim?" 1'inci sırada Mustafa Kemal Atatürk çıkıyor. Peki, 2'nci kim? Abdullah Öcalan. Abdullah Öcalan ile Mustafa Kemal'i bir araya getiren bu Gezi eylemlerinin Türkiye'ye nasıl bir tahribat verdiğini benden önce söz alan arkadaşlarım zaten burada tüm ayrıntılarıyla izah ettiler.

Aslında söyleyecek çok sözüm var, biraz da polemiklere cevap vereceğim ama öncesinde önemli bir ayrıntıya daha dikkat çekmek istiyorum.

Gezi olaylarından hemen sonra, İstanbul 1. İdare Mahkemesi 6 Haziranda bir karar verdi, yürütmeyi durdurma kararı. Ne hazindir ki eylemlere gerekçe olan bu karardan, Türkiye ancak bir ay sonra haberdar olabildi. 3 Temmuzda, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin verdiği iptal kararında fark edildi ki, gerekçe metni okunduğunda fark edildi ki bu karar çok önceden, 6 Haziranda verilmişti. Türkiye'de her yer yakılıp yıkılırken, onlarca insan ateşin içerisine atılırken, bu karar maalesef, eylemciler tarafından kamuoyundan saklandı.

Şimdi, o süreçte de sıkça karşımıza geldi, daha sonra da buralarda da ifade edildi "Efendim, Gezi olaylarının birçok kazanımı oldu." Peki, Gezi olaylarının ne tür kazanımı oldu? Şunu açıkça söyleyeyim: Gezi olaylarından önce PKK, kendi unsurlarını yurt dışına çıkaracağını, 8 Mayıstaki deklarasyonda ifade etmişti; Gezi olaylarında kafası karıştı, 19 Eylülde bu iddiasını kaybetti ve yaptığı bir açıklamayla bundan vazgeçtiğini duyurdu. Bunun sebebi şuydu: Gezi olayları, çözüm sürecinde Türkiye'ye entegre olmak isteyen HDP'nin, arkasındaki silahlı gücü olan PKK'nın ayarını bozdu, PKK'nın yeni bir devlet kurma hayalini canlı tuttu. Bugün Türkiye'nin geleceğine ilişkin projeksiyon yapanların, Gezi olaylarının bu kötü kazanımının altını çok iyi çizmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bir başka kazanımı ise eylemciler açısından, eğer bundan mutluluk duyarlarsa arzu ettikleri kadar sevinebilirler; o da CHP'yi marjinalleştirdi ve CHP'nin muhalefetteki konumunu güçlendirdi. Bu, eğer CHP açısından bir mutluluk kaynağı ise ona söyleyecek çok fazla bir şeyim yok.

Diğer taraftan, yine burada söz alan bir başka hatip -CHP'nin zannediyorum ki grup başkan vekiliydi- Kabataş'la ilgili tartışılan bir videoya gönderme yaparak şöyle bir ifade kullandı: "O zaman, Sayın Başbakan 'Ben izledim.' dedi. Peki, o utanmıyorsa siz bundan utanmıyor musunuz?" diye burada ifade etti. Herhâlde sizdiniz değil mi, eğer yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Grup Başkan Vekili?

Şimdi, ben de başka bir hadiseyi hatırlatmak istiyorum. Sayın Baykal'la ilgili bir kaset komplosu o gündür bu gündür tartışılıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bak yine aynı şey!

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başka işlere geç. Konuya gel ya!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bir şey söyleyeceğim ya, bir şey... Bakın...

MUSA ÇAM (İzmir) - Tayyar, başka bir şey yok mu yani? Yok mu? Nedir bu yani? Gezi'yle ne ilgisi var onun yani? Ne ilgisi var?

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Kaset komplosu dedim ya, kaset komplosu dedim. Hayır, hayır, bundan niye alınıyorsunuz?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ne komplosu?

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Kaset komplosu değil mi? Hayır, hayır, kaset komplosu değil mi?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Hee, hee!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Değil mi, komplo değil mi, siz mi yaptınız bunu? Yahu kaset komplosu diyorum, buna da alınıyorsunuz, anlamıyorum ki sizi! Eğer komplo değilse eyvallah, onu da sizin takdirinize bırakıyorum! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, o zaman Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki: "Ben bunu izledim." Sonra, konu yargıya intikal etti, "Ben hatırlamıyorum." dedi.

MUSA ÇAM (İzmir) - Cumhurbaşkanının izlediğini izlediğini söyledi, Cumhurbaşkanının izlediğini söyledi.

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, "Ben hatırlamıyorum." dedi. Ben de o zaman diyorum ki: Peki o utanmıyor, siz utanmıyor musunuz ha? Siz utanmıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) - Utanacak olan sizsiniz, sizsiniz utanacak olan!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Hafızanızı mı kaybettiniz? Hafızanızı mı kaybettiniz Sayın Çam?

MUSA ÇAM (İzmir) - Sen iktidarsın sen, sen! Sen iktidarsın Sayın Tayyar, iktidarsın sen!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, sonra, orada... Efendim, işte, Gezi olaylarının bir kazanımı da...

MUSA ÇAM (İzmir) - 2011'de, kimlerin kasetleri... Milletvekillerine şantaj yaptınız! Şantajcı, şantajcı!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ya, Allah rızası için, bakın, Allah rızası için... Ben burada polemiğe sebebiyet vermeden bu konuşmayı tamamlamak istiyorum...

KAZIM ARSLAN (Denizli) - O zaman utanılacak şeyler söyleme.

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...ama bu benim tek taraflı irademle olmaz. Bunu sağlayacak olan biraz da sizsiniz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Utanılacak şey söyleme.

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ben sizleri sabırla dinledim, siz de beni sabırla dinleyin. Dediniz ki "Gezi olaylarında saraya diz çöktürdük." Olayların gerçekleştiği, cereyan ettiği 2013 yılı Mayıs ayında Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı, şimdi nerede? Yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanından söz ediyoruz beyler, seçilmiş Cumhurbaşkanından söz ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, dün grup toplantısında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu da dikkatlice izledim. Orada diyor ki: "Ya, bu gençler ne yaptılar? Ellerinde gitar vardı, ellerinde roman vardı, ellerinde kalem vardı." Maşallah, fizik kurallarını tersine çevirdiniz; kemanla molotof atmayı, kalemi demir bilyeye dönüştürmeyi başardınız! Sizleri tebrik ediyorum.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Bravo!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Şimdi, bakın, o tarihte...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İktidar olan sensin.

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ya, kardeşim...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben senin kardeşin değilim!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...Kemal Kılıçdaroğlu'nun kafasına tek sarılı bir yumurta düştü, "terörist" dediniz, kafasına demir bilye düşse Allah bilir ne olurdu?

MUSA ÇAM (İzmir) - Ya, senin elinde de kasatura vardı, senin elinde de kasatura vardı, hançer vardı, hançer!

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Allah bilir ne olurdu? Belki de kendine gelirdi, bilemiyorum, belki de kendine gelirdi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, bu Gezi olaylarında hayatını kaybeden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...bütün gençlere de Allah'tan rahmet diliyorum ama şunu söyleyeyim son cümle olarak: O akan kanda Gezi olaylarını destekleyen her kimse, her kurumsa hepsinin vebali vardır, hepsinin günahı vardır.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)