| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 17.05.2016 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce, öncelikle Komisyon görüşmelerindeki o tatsız tabloyu burada hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ilk önce bu teklif Komisyona geldiği zaman -şimdi, biraz önce öğrendik ki sayılar her gün biraz daha çoğalıyor- 600 dosyaydı, 600 fezlekeydi ilk geldiği zaman, 135 milletvekiliyle ilgiliydi ve ondan sonra, aradan geçen bir beş on günlük süre içerisinde de ha bire savcılıklardan fezlekeler yüce Parlamentoya geldi; 27 AKP milletvekili, 51 CHP milletvekili, 49 HDP milletvekili, 7 MHP ve 1 bağımsız milletvekiliyle alakalı soruşturma dosyalarıydı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, buna girmeden evvel, öncelikle bu hikâyenin nereden başladığını iyi anlatmamız gerekiyor. 2002 seçimlerini hatırlayın değerli milletvekilleri, her 2 partinin o dönemki genel başkanları bir açık oturuma çıktılar televizyonda ve televizyonda yapmış oldukları açıklamalarda, iktidara geldikleri zaman ilk yapacakları işlerden bir tanesi olarak dokunulmazlıklarla alakalı olayı Meclis gündemine getireceklerine ve bu siyasi ayıbı ortadan kaldıracaklarına ilişkin halka taahhütte bulundular. Ama, gelinen noktada, 16 Kasım 2002'de, 58'inci Hükûmetin Programı açıklandığı zaman, o dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan şeye çıktığında, ilk hedefler bildirgesinde aynen şöyle söylüyordu, Acil Eylem Planı'nda, "Bizim bir yıl içinde öncelikli olarak milletvekili dokunulmazlığı hedefimiz yoktur." dedi. Bakın, televizyon programında her ne kadar şey demiş olsa da ama arkasından gelen ilk yapmış olduğu toplantıda bundan vazgeçtiklerini, bunu buzdolabına koyduklarını ilk hedefler bildirgesinde, Acil Eylem Planı'nda bunu buzdolabına koyduklarını açıkça ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, milletvekili dokunulmazlığı Batı ülkeleri parlamentolarında, örneğin Hollanda'da yok, Yeni Zelanda'da milletvekili dokunulmazlığı diye herhangi bir problem yok ama bizim ülkemizde ne yazık ki var.
2006 yılında, bundan on yıl evvel, dönemin Başbakanı ve 3 AKP milletvekiliyle alakalı milletvekili dokunulmazlığının bir an önce gündeme gelmesi için CHP Meclis Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi AKP oylarıyla reddedildi değerli arkadaşlarım, geçmişle alakalı bir değerlendirme yaparsak.
Şimdi, gelinen noktada, bakın, 313 sıra sayılı buradaki Kanun Teklifi'miz elimizde. Burada "42/son"a göre yapmış olduğumuz bir ekleme var. Komisyonda neler yaptığımızı, Komisyon üyelerimizin neler yaptığını bütün milletvekilleri, özellikle Komisyon Başkanı Sayın Şentop biliyor; bugün bir televizyon programında da kendi açıkladı.
Değerli arkadaşlarım, bu konuya girmeden evvel, Anayasa'nın 83'üncü maddesindeki yasama dokunulmazlığını iyi ayırt etmemiz lazım, iyi irdelememiz lazım. 83'üncü maddenin birinci fıkrasında, açık bir şekilde, kürsü dokunulmazlığının ne olduğu, mutlak dokunulmazlık değil, yasama sorumsuzluğu şeklinde ifade edilen olayın ne olduğu açık bir şekilde ifade ediliyor. Biz bunu bile yeterli görmüyoruz. Niye? Buradaki gerekçe şu: Milletvekilleri Parlamentoda ifade etmiş oldukları sözlerden dolayı aynısını dışarıda veya şeyde ifade ederlerse sorumlu tutulmuyorlar ama ikinci fıkrada gelinen bir nokta var. İkinci fıkradaki olay da şu: Bu, bir geçici koruma önlemi. Aslında, dokunulmazlıklarla alakalı olay insan için, milletvekilleri için sürekli bir olay değil.
Şimdi, gelinen noktada, burada da bazı istisnalar var. Yani 1'inci maddeyi ortaya koyan istisnalar var. Onlardan bir tanesi nedir? 14'üncü maddedeki laik cumhuriyete, devletin varlığı ve bağımsızlığını tehdit eden suçlar. Bunun haricinde, suçüstü hâlleri, meşru suçlar yani ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde bunlar söz konusu değil. Bir de bunun haricinde de yine 14'üncü maddedeki hâller söz konusu değil, buna ilişkin istisnalar söz konusu. Soruşturmasına seçilmeden önce başlanması şartıyla olan suçlar da buna dâhil değerli arkadaşlarım. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Biraz önce ifade etmiş olduğum -o televizyon programındaki- dokunulmazlıkların kalkmasına engel olan gerekçe, o dönemin Başbakanı tarafından daha sonra şöyle gündeme getirildi, dedi ki: "Yargı bağımsız değildir, yargı güdümlüdür. Bu önemli bir olaydır, biz bu yargıya güvenmiyoruz." O nedenle, bu dokunulmazlık dosyaları Parlamento gündemine gelmedi.
Bir ikinci gerekçe daha ileri sürüldü değerli arkadaşlarım: 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasa; orada dediler ki: "Böyle bir zırh var kamu görevlileriyle alakalı, subaylarla var, hâkimlerle var, askerlerle var; diğer kamu görevlileriyle alakalı böyle bir zırh var. Biz kalkıp da böyle bir zırh varken, milletvekilleriyle alakalı böyle bir tabloyu Parlamento önüne getirmeyi doğru bulmuyoruz." Böyle de bir tabloyla karşı karşıya kaldık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı, en başından beri -biraz önce Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent Tezcan açıkladı- konjonktürel bir tavır değil, ilkesel bir tavır. Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını, biraz önce yapmış olduğumuz, 42'nci maddeye göre ki raporda, teklifte ayrıntılarıyla belli ettik ve ona şerh düşürdük, ona ilişkin şeyleri de bir kere daha tekrarlamak isterim milletvekilleri yapmış oldukları eylemlerden sorumludurlar.
Değerli arkadaşlarım, Parlamento bir kriminal suç örgütü değildir, öncelikle bunu ayırt etmemiz gerekiyor. Burası Gazi Meclis, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclisi. Bu Parlamentoda teröre yardım etmek, teröre yataklık etmeyi kabul etmek, bunları burada tartışmak bile abesle iştigaldir diye sayıyorum ama ne yazık ki böyle bir fiilî durumla da karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, aslında, bize bu teklif geldiği zaman, Başbakan Sayın Davutoğlu buna ilişkin "Hodri meydan!" dediği zaman, biz kendisine 3 karşı teklif ileri sürdük. Hani, dediler ya "Haydi, dokunulmazlıkların hepsini kaldıralım." diye, biz kendisine dedik ki: "Size 3 tane ayrı ayrı teklif ileri sürüyoruz." Bu tekliflerden ne yazık ki hiçbir tanesi kabul edilmedi. Bu tekliflerden bir tanesi neydi? Dedik ki: "Anayasa'da geçici bir maddeyle düzenleme yapmak doğru değildir. 83'üncü maddede kalıcı bir düzenleme yapalım. Sadece 26'ncı Döneme yönelik, milletvekillerine yönelik, işlenen suçlarla alakalı bir düzenleme, suçların genelliğine, şahsiliğine, diğer objektiflik ilkelerinin hepsine aykırılık teşkil etmektedir." Ama, ne yazık ki buna ilişkin bir karşı yanıt alamadık değerli arkadaşlarım.
83'üncü maddedeki değişiklik, buna ilişkin vermiş olduğumuz... Önerge de veremedik 83'üncü maddede. Niye? Çünkü geçici maddeye ilişkin bir düzenleme yapılıyordu. "Eğer bunu kabul etmezseniz -83'üncü maddeye ilişkin- normal dokunulmazlıkla alakalı şeyleri yapalım, 83'üncü madde ve İç Tüzük'ün 131'inci madde ve devamındaki koşullar çerçevesinde, gelin, yeniden bu dokunulmazlığı göz önüne alalım." dedik, ne yazık ki bu da kabul edilmedi değerli arkadaşlarım.
Sizin yumuşak karnınız olan bakanların... Biraz önce grup başkan vekili dedi ki: "Efendim, bakanların yargılanmasının önünde hiçbir engel yok." Yok öyle bir şey Sayın Başkan, 100'üncü madde orada duruyor, cenaze gibi duruyor, o cenaze varken nasıl kaldıracağız, bakanları nasıl yargılayacağız yani o dönemde yapılan yargılamalarla alakalı? O nedenle, bunu da zül addettik, bu 3 teklifimiz de ne yazık ki herhangi bir şekilde kabul görmedi.
Bakın, biraz önce Sayın Tezcan burada ifade etti ama bir kere daha söyleyeyim: Bizim yapmış olduğumuz programda Cumhuriyet Halk Partisinin konjonktürel bir tavır göstermediği açısından, bizim programımızda ne yazıldığını bir kere daha yüce Meclisle paylaşmak istiyorum. Diyoruz ki: "Bizim iktidarımızda, milletvekili dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son verilecektir. Anayasa'da gerekli değişiklikler yapılarak milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılması, diğer faaliyetleri ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin kaldırılması öncelikli hedeflerimiz arasında olacaktır." ve devam ediyoruz: "Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekilinin mevcut dosyaları bekletilmeden, dönem sonuna kadar ertelenmeden sonlandırılması sağlanacaktır." diyoruz. Bunu nerede diyoruz? Cumhuriyet Halk Partisinin parti programında ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce de ifade ettim; bakın, burada 313 sıra sayılı -elimizde belge var- Kanun Teklifi'miz var. Tereddüdü olanlar, kendi içerisinde çelişkiye düşenler, bu konuda iç dünyalarında travma yaşayanlar, şurada Cumhuriyet Halk Partisinin tavrının ne olduğunu görürler değerli arkadaşlarım. Ve biz o Komisyonda... Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Komisyonu üyelerinin nasıl oy kullandığını da Sayın Komisyon Başkanı iyi biliyor; bugün de katıldığı bir canlı yayın programında, CHP'nin tavrının ne olduğunu, bize bırakmadan kendisi zaten açıkladı. Bu nedenle, burada kafa bulandırmaya gerek yok. Biraz sonra göreceğiz neyin ne olduğunu.
Değerli arkadaşlarım, buradaki problemimiz şu: Bakın, geçici 1'inci maddeyle alakalı düzenlemede biz şunu söyledik, dedik ki: "Sadece buraya gelen fezlekelerle alakalı bir düzenleme dar bir yetkidir, bunu kabul etmek mümkün değildir." Niye? Ülkede bir defakto durum var. Cumhuriyet savcıları cumhuriyet savcısı kimliğini yitirmiş değerli arkadaşlarım. Artık, ülkede -bir bölümünü, cumhuriyetin savcılarını tenzih ediyorum- şu anda, AKP milletvekilleriyle, Hükûmet sıralarındaki milletvekilleriyle alakalı fezleke düzenleyecek olan savcının alnından öperim ben. Nerede öyle savcı? Nerede öyle savcı? Var mı öyle bir savcı? (CHP sıralarından alkışlar)
Genel Başkanla alakalı, kan olayıyla alakalı, kalktılar, hemen soruşturma açtılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı burada duruyor, laiklikle alakalı dediği laflar orada, Ankara Cumhuriyet Savcısı oradan seyrediyor, ne yapacağız? Var mı öyle bir delikanlı savcı, alnından öpelim diye? Ben diyorum, cumhuriyet savcılarını ben ikiye ayırıyorum değerli milletvekilleri; bir cumhuriyetin savcıları var, bir de cumhuriyetin avcıları var değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. O nedenle bunu kabul etmek mümkün değildir.
Biz neler olduğunu biliyoruz. Biraz önce sayın grup başkan vekili şehitlerle alakalı, "Siz hiç şehitleri bilmiyorsunuz." filan dedi. Ne anlatıyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, ben Artvin'in milletvekiliyim. Şehitlerin ne olduğunu biliyoruz. Siz Artvin'den bir yola çıkın, bir otobüse binin, bir Ankara'ya kadar gelin; Samsun'a kadar üst geçitlere bir bakın bakalım, kimlerin adları yazıyor diye. Üst geçitlerde şehit bilmem kim, şehit albay, şehit asteğmen, şehit astsubay, şehit polis; bunların isimleri yazıyor, biliyor musunuz? Biz şehitlerin ne olduğunu biliyoruz, Artvin'den geliyorum ben. Halkın çocuklarının ismi Karadeniz'de üst geçitlere yazılıyor. Sizin çocuklarınız adları nereye yazılıyor, biliyor musunuz? Lüks arabaların trafik tescil kayıtlarına yazılıyor, gemilerin tescil kayıtlarına yazılıyor, rezidansların tescil kayıtlarına yazılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle, gelip de bize şehit hamaseti yapmayın.
Biz hiçbir zaman... Hani diyordunuz ya "Deminden beri övüyordunuz..." diye. Ne söylüyordu? "Efendim, işte, şehitler şöyle böyle." diye diyorlardı. Hayır, arkadaşlar, biz hiçbir şekilde terör örgütüyle masaya oturmadık. "Terör örgütüyle masaya oturanlar şerefsiz." diyenin lafı 12 Eylül 2010'daki halk oylamasında Kayseri Meydanı'nda asılı duruyor değerli arkadaşlarım. Başka bir şey demiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Cenazelerine gittiniz, cenazelerine. Kim gitti cenazeye?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)