GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:90
Tarih:17.05.2016

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisine mensup 316 milletvekilinin imzasıyla verilen Anayasa'ya -dokunulmazlıklarla ilgili 83'üncü maddeyi askıya almaya dönük- bir geçici madde eklenmesi tasarısını görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, dokunulmazlıklar konusu siyasi tarihimizin her döneminde çeşitli şekillerde siyaset gündemine oturmuş ve tartışma noktasına gelmiştir. Özellikle yakın siyasi tarihimize dönüp baktığımızda, dokunulmazlıkların çok sık siyaset gündemine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine tartışılmak üzere getirilip çekildiği bir süreci yaşadık.

Sayın milletvekilleri, dünyanın birçok anayasasında parlamento üyelerine ilişkin dokunulmazlık hükümleri vardır. Ancak, şu bilinmelidir ki dokunulmazlık, milletvekilinin suç işleme özgürlüğü, suç işleme ayrıcalığı, suç işleme hakkını güvence altına alan bir kurum değildir. Dokunulmazlık, milletvekilinin siyaset yapma hakkını güvence altına alan, milletvekilinin iktidar baskısı ve iktidara tabi kurumların baskısına bağlı olmadan özgürce siyaset yapabilmesini sağlamak üzere getirilmiş kurumlardır. Ancak ne yazık ki, özellikle yakın siyasi pratiğimize dönüp baktığımızda bir şeyi görüyoruz ki dokunulmazlık özellikle son on beş yıl içerisinde ısrarlı bir şekilde, yolsuzluk yapmanın zırhı, hırsızlık yapmanın zırhı, soruşturmadan kaçmanın zırhı, devleti soymanın zırhı olarak kullanılmıştır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakın, hangi suç olursa olsun, ister teröre yardım ve yataklık ister terör örgütüne destek verme isterse rüşvet, ihtilas, zimmet, irtikâp, ihaleye fesat karıştırma, ne olursa olsun milletvekilliği sıfatı bu suçların korunacağı bir zırh değildir.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak başından bu yana dokunulmazlıklar konusunda ilkeli bir tutum içerisindeyiz, önce bunu parti programımıza net olarak yazdık. Bakın, parti programımızın dokunulmazlıklarla ilgili bölümü aynen şöyle: "Milletvekili dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son verilecektir. Anayasa'da gerekli değişiklik yapılarak milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılması, diğer faaliyetler ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin kaldırılması öncelikli hedefimiz olacaktır. Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerinin mevcut dosyalarının bekletilmeden, dönem sonuna ertelenmeden sonuçlandırılması sağlanacaktır." Yani "Milletvekili dokunulmazlığı adi suçların zırhı olamaz." diyor ama ne yazık ki son dönemlerde ısrarla milletvekili dokunulmazlığı adi suçlardan korunmanın bir zırhı hâline getirildi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, bu çerçevede, biz öncelikle 83'üncü maddede kalıcı bir değişiklik önerdik, arkadaşlarımız anlatacak, Anayasa'nın 83'üncü maddesinde kalıcı bir değişiklikle yasama sorumsuzluğunun, milletvekilinin ömür boyu sorumsuzluğunu düzenleyen yasama sorumsuzluğunun sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi içindeki söz, oy ve davranışlarıyla sınırlanmayıp, Meclis dışındaki sözleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekir. Şu anda Anayasa'nın 83'üncü maddesinin birinci fıkrası siyaset yapma hakkı için yeterli değildir. Milletvekili panele gider, dışarıda toplantıya katılır, televizyon tartışmasına katılır, orada konuşur; mevcut Anayasa milletvekilinin bu hakkını koruyacak noktada değil. Birinci problem bu. Siyaset yapma hakkını koruyalım diyoruz, gelin bunu değiştirelim, kürsü dokunulmazlığının alanını açalım; hayır, özellikle iktidar çoğunluğu buraya yanaşmıyor, ama öbür taraftan 4 bakanın yolsuzluğu söz konusu olunca, burada parmaklar hep beraber kalkıyor onları aklamak üzere, dokunulmazlık zırhı kullanılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle olmaz. Böyle olmaz arkadaşlar.

Diğer suçlarda, "yüz kızartıcı suçlar" dediğimiz zimmet, ihtilas, irtikâp, ihaleye fesat karıştırma, terör örgütlerine destek olma, teröre yardım ve yataklık etme gibi suçlarda dedik ki "Gelin, yargılama serbest olsun, tutuklama konusunu Meclise soralım." Yargılamanın önünü açalım. Niye milletvekilliği bu suçların yargılanmasına engel olsun? Yargılama da Yargıtayda yapılsın, özel bir yargılama usulüne tabi olsun; hayır, buna yanaşılmadı.

Peki, nedir istenen? İstenen şey şudur: İstenen, geçici maddeyle getirelim 650 dosya, 660 dosya... Sayıyı bilemiyoruz, çünkü savcılar AKP dosyalarını kapatıyor, CHP'li milletvekilleri ya da muhaliflerin dosyalarını hızla Meclise göndermeye başladı. Göndersinler, bizim o zırha ihtiyacımız yok. "Bunları getirin, toplu, geçici maddeyle bu konuyu görüşelim." diyorlar.

Değerli arkadaşlar, vicdanlarınıza sesleniyorum -Komisyonda da söyledik- Anayasa'nın kalıcı maddesini değiştirmekle, geçici maddeyle düzenleme yapma arasında hiçbir fark yok, usul açısından hiçbir fark yok; aynı mesaiye tabi, aynı usule tabi, aynı oylamaya tabi, aynı zahmete tabi. Peki, aynı işi yaparak aynı mesaiyle bir sorunu kalıcı olarak çözmek var iken niye ısrarla aynı mesaiyle sorunu geçici maddeyle erteleme ihtiyacı duyuyorsunuz?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Masadan kim kaçtı ya? Masadan kaçtınız onu yapmamak için.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Mesele şu, mesele belli: 83'üncü maddeyi esaslı değiştirmek ve sorunu kökten çözmek değil niyet. Niyet, dokunulmazlık meselesini konjonktürel olarak alıp bir şantaj ve tehdit malzemesi olarak kullanmak. Ne yazık ki AKP geleneğinde bu hep böyle oldu.

2002 yılına bir gidin, bütün milletimiz ve sizler hatırlayın. 2002 seçimleri öncesinde dönemin Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı bir televizyon kanalına çıktılar ve millete söz verdiler, dediler ki: "Dokunulmazlıkları kaldıracağız, düzenleyeceğiz yeniden." Ne oldu sonra? Adalet ve Kalkınma Partisi 22'nci Dönemde tek başına iktidar oldu, hemen 180 derece çark etti. Bu sefer şunu demeye başladı AKP Grubu ve o dönemin Genel Başkanı, Başkanı, dediler ki: "Bir: Bu yargıya güvenmiyoruz. İki: 4483 var; diğer memurlar, diğer kamu görevlilerinin ayrıcalıklı yargılanma usulü var. Onlar için kaldırılmadan biz bu işi niye değiştirelim?" E peki, aradan kaç sene geçti? El insaf! Aradan on dört sene geçti. On dört sene içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi, diğer memur ve kamu görevlileri de dâhil olmak üzere dokunulmazlıkları Anayasa'da köklü olarak çözme konusunda bir tane adım attı mı? Atmadı. İşte bu, samimiyetsizliğin açıkça tescilidir, çok net tescilidir.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz biliyoruz ki siz bu meseleyi sürekli bir siyasi propaganda aracı olarak kullanma niyetindesiniz. Belli dönemlerde, 2012 sonunda yine getirdiniz bu meseleyi gündeme "Teröre karşı biz bunu yapıyoruz." diye. 2013 baharında dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Bırakın, bitti, bu iş kapandı." dedi. 2012 sonbaharında dokunulmazlıkları gündeme atıp 2013 ilkbaharında "Biz bunu çektik." dediniz. Ne oldu? O zaman terörle mücadele ne oldu?

Bakın, biz bu çerçevede, çok açık bir şekilde, net, samimi, ilkesel bir duruş içerisindeyiz. Geçici madde teklifi geldi. Geçici madde teklifi neyi içeriyor? Geçici madde teklifi çok açık: "Sadece milletvekillerini bir paket hâlinde sevk edelim." Peki, dedik ki: "Anayasa'nın 100'üncü maddesi duruyor orada. Bakanlar var, Başbakan var, bunların dokunulmazlıkları var, bunların dokunulmazlıkları ne olacak?" "Bunların dokunulmazlıkları kalacak." Peki, geçici maddede ısrarlıysanız, teklif verdik, 100'üncü maddeyi de katalım, bakanlar, başbakanlar da girsin işin içerisine. Çünkü milletvekili ne kadar yolsuzluk işleyebilir, ne kadar suç işleyebilir? Yetki kullanma bakanda. Hayır, bakanları koruyalım, bakanlarınki ömür boyu! Yani, bakanlık görevi bitse bile dokunulmazlığı devam ediyor 100'üncü maddeye göre Meclis soruşturması açılmadığı sürece ama milletvekilinin milletvekilliği bitince kalkıyor. Mesela 24'üncü Dönemden... 4 bakanın yolsuzluk soruşturmaları var. Onların bakanlık dönemi bitti, yine sorgulanamıyorlar, yargılanamıyorlar ama 24'üncü Dönemde örneğin bir milletvekili arkadaşımız -şimdi milletvekili değil- Ali Özgündüz, o soruşturmalar nedeniyle -çok çalıştı, emeğine sağlık- çeşitli konuşmalar yaptı, bu konuşmaları nedeniyle yargılanıyor. Yani, sizin getirdiğiniz ve savunduğunuz sistemde yolsuzluğu yapan serbest, yolsuzluğu kovalayan yargılanacak, mahkeme önüne çıkacak; böyle bir tablo. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, getirin 100'üncü maddeyi de koyalım; "Hayır." dediniz. Şimdi önerge vereceğiz, bakalım burada ne diyeceksiniz.

İki: Ya, peki, bugün ortaya çıkmamış ya da henüz fezlekesi düzenlenmemiş bir suç varsa ne olacak? Şu andaki mevcut düzenlemede savcıların fezleke düzenleyip Bakanlığa yetiştirebildiği dosyalar bu kapsamda olacak, bizim oylamamıza kadar. Peki, altı ay sonra ortaya çıkacak ya da fezlekesi bir ay sonra ortaya çıkacak. Bir suçu, bir fiili 2 kişi birlikte işledi; bir tanesinin fezlekesi geldi, öbürününki henüz gelmedi, bir ay sonra gelecek. Şimdi, bu düzenlemeye göre, o fezlekesi gelen bir kişinin dokunulmazlığı kalkacak, ötekinin dokunulmazlığı kalkmayacak o dokunulmazlık kapsamında. Bunların düzeltilmesi gerektiğini söyledik, bunların düzeltilmesi konusunda da, ne yazık ki, bir adım atılmadı.

Değerli arkadaşlar, bir başka önemli nokta var: Bakın, bugün Türkiye'de dokunulmazlıkla ilgili temel meselelerden birisi Cumhurbaşkanının dokunulmazlık zırhına sarılması ve bunu ayan beyan ifade etmesidir. Dokunulmazlık konusunda öncelikli sorun bu. Anayasa'nın 105'inci maddesinin son fıkrasını suistimal eden bir Cumhurbaşkanı var, "Anayasa askıya alınmıştır." diyen bir Cumhurbaşkanı var, "Parlamenter demokrasi buzdolabına alınmıştır." diyen bir Cumhurbaşkanı var, "Rejim fiilen değişmiştir." diyen bir Cumhurbaşkanı var...

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - "Rejim" demiyor, "sistem" diyor.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - ...kendi Başbakanına darbe yapan bir Cumhurbaşkanı var. Böyle bir tabloda o Cumhurbaşkanı -bilmediğinden değil- açıkça çıkıp kürsülerde bir de diyor ki: "Beni yargılayamazsınız." Niye? "Anayasa beni koruyor." diyor, bir de söylüyor. Açıkça bunu kötüye kullandığını ifade eden bir Cumhurbaşkanı var, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına ve ana muhalefet partisine her gün hakaret eden bir Cumhurbaşkanı var. E, bu ne olacak? Bu da yok. Yani, Türkiye'de fiilen Anayasa'yı ihlal eden bir yapı korunurken öbür tarafta paket götürelim güya terörle mücadele ediyoruz diye.

Ha, gelelim o gerekçeye: Şimdi, bu yasanın gerekçesinde başka bir şey daha var -güya kandıracaklar milleti ve bizi- diyorlar ki: "Terörle mücadele için biz bu yasayı getiriyoruz, terörle mücadele için." Hangi terörle mücadele için? Bu iktidarın, bu Hükûmetin teröre yardım ve yataklık yaptığını çok iyi biliyoruz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bugün, altmış gündür, doksan gündür, Sur'da, Silopi'de, Cizre'de, Nusaybin'de güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetler hâlâ terör örgütlerini söküp atamadılar. Ben bugün bir gaziyi ziyarete gittim. Silopi'de patlamada gazi olmuş, Allah'tan şehit değil.

Değerli arkadaşlar, bu bombalar nasıl gömüldü? Bu bombalar gömülürken devlet uyuyor muydu? Tonlarca bomba greyderlerle kazılmış yolun altına gömülürken valiler neredeydi, komutanlar neredeydi, polisler neredeydi, güvenlik güçleri neredeydi?

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Onlara "Görme." dediler, onlara "Bakma." dediler!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Nerede olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakın, nerede olduğunu ben size şuradan söyleyeceğim: Hani, bir "çözüm süreci" denen görüşmeler süreci vardı ya, o süreç içerisinde bir pazarlık yapıldı. O pazarlıkta Türkiye'nin yönetim sistemi, devlet sistemi, rejimi üzerinden terör örgütüyle pazarlığa oturuldu. "Ver başkanlığı, al özerkliği." pazarlığı yapıldı ve bu pazarlığın üzerinden "Türkiye'de terörü çözüyoruz." adı altında terör örgütünün mühimmat yığmasına, militan devşirmesine, vergi dairesi kurmasına, vergi toplamasına, sahte mahkeme kurup yargılama yapmasına dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bu iktidarın hepsi göz yumdu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün, Sur'da, Silopi'de, Cizre'de iki aydan bu yana sökülemeyen hendeklerin vebali bu Hükûmetin üzerindedir, orada akan kanın vebali bu Hükûmetin üzerindedir. Bu meselenin vebali, PKK'yla terör örgütü, PKK'yla Hükûmet ittifakının vebalidir. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröre destek veren CHP'nin üzerindedir. Teröre destek veriyorsunuz, teröre. Parti tüzüğünüzde var. Ne konuşuyorsun be! Terörist cenazesine gidiyorsunuz, ağlıyorsunuz be!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, bu maddede çıkmışlar diyorlar ki: "Terör örgütüne yardım ve yataklık etmeye karşı biz bunu getiriyoruz." Geçin oradan, geçin oradan, geçin oradan! Terör örgütünün bugünkü gücünün sebebihikmeti sizin gafletiniz ve hırsınızdır, başka hiçbir şey değil. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Siz dokunulmazlığa "evet" mi diyorsunuz, "hayır" mı diyorsunuz, onu söyleyin, halk bilsin.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bu belge, Türk Silahlı Kuvvetlerinin doğuda bir validen izin istediği belgedir. Ne için izin istiyor? "Terör örgütü tahkimat yapıyor, operasyon yapacağım, bana izin ver." diyor Türk Silahlı Kuvvetleri. Bunun gibi 290 tane daha dosya var, 290 tane. Bakın, ne diyor: "Görülen lüzum üzerine izin verilmemiştir." Peki, bu vali bunu kendi keyfiyle mi söylüyor? Hayır. Bakın, size bir söz okuyacağım. Diyor ki: "Çözüm süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler." Merhamete bakın, merhamete! "Belki kendilerine çekidüzen verirler. Belki bu şekilde devam etmezler ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler, tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhası içine girdiler."

Şimdi, şunu sorma hakkımız yok mu değerli milletvekili arkadaşlar: Oradaki komutan bunu görürken, oradaki polis müdürü bunu görürken, oradaki albay, general, yarbay bunu görürken Hükûmetin başındakinin gözü kör müydü, kulağı sağır mıydı, görmüyor muydu bunları? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Size gerek yok, bize millet yeter!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Onun için, hiç kalkıp da bu meseleyi terörle mücadele meselesi gibi anlatmaya çalışmayın. Kazdırdığınız hendeklerin, döktürdüğünüz kanın, verdiğiniz şehitlerin vebalini bu tasarı kurtarmaz, kurtarmaz, o vebali örtmez bu tasarı. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Size gerek yok, bize millet yeter!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ha, şimdi gelelim ne olacak... Biz hiçbir zaman bu meseleye konjonktürel olarak bakmıyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Size gerek yok!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Rahatsız olmayın, rahatsız olmayın!

Dokunulmazlıklar konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman ilkesel tutumumuzu koruduk, yine korumaya devam edeceğiz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Nerede koruyorsun be! Parti tüzüğünde ne yazıyor, ona bak! Konuşuyorsun orada...

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Parti programımız ne diyorsa onu yapacağız. Biz sarayın fedaileri değiliz.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Göreceğiz birazdan.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Biz Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleriyiz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, onun için sandığa gömdüler sizi, onun için sandığa gömüyorlar.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Onun için, şimdi kalkıp bunu millete "terörle mücadele meselesi" diye anlatmayın, bu bir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröre destek verdiğiniz için sandığa gömüyorlar sizi!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - İkincisi: O süreç içerisinde bu hendekler kazılırken, bu tahkimatlar yapılırken "Öz yönetimi alacağım." diye, "Özerkliği alacağım." diye iktidarla her türlü ittifaka girenler ve o günün saray kadrosuyla saraylarda oturup pazarlık yapanlar da bugün darbeye karşı mücadele bayrağını alamazlar...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne diyorsunuz onu söyleyin, "evet" mi "hayır" mı?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - ...ve taşıyamazlar, yok böyle bir şey! Kimse bu mesele üzerinden kendi hanesine siyasi rant devşirmesin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Genel Başkanınızın sözünün arkasında duracak mısınız bakalım? Onu göreceğiz şimdi.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Biz dokunulmazlıklar konusunda konjonktüre göre hareket eden bir parti değiliz. Söylediğimizi söyledik

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Ne dediniz?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Partinin programını okuduk.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Ne anlattınız?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Vicdanımız açık, önümüz açık, ne yapacağımızı biliyoruz. Sizin dokunulmazlıklar üzerinden siyaset malzemesiyle milleti kandırmanıza fırsat vermeyeceğiz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, söyle, söyle!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)