GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Müzeler Haftası'na ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:90
Tarih:17.05.2016

TUFAN KÖSE (Çorum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, "Güneşe saygıdandır çiçeğin boyun eğmesi/ Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi." diyen, aydınlanmanın, sevginin, umudun, barışın ve direnişin ozanı Âşık Mahzuni Şerif'in ölümünün 16'ncı yıl dönümü. Burada huzurlarınızdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kendisini saygı, sevgi, minnet ve rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu hafta Müzeler Haftası, 18-24 Mayıs arasında kutlayacağız. Şimdi, birçoğunuzun aklından geçiyordur; ülkemiz çok zor ve özel günlerden geçiyor, memleket yangın yeri, gün geçmiyor ki şehit haberleri gelmesin, canlı bomba tehdidinden insanlarımız sokakları terk etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi normalde millî iradenin tecil edeceği yer olması gerekirken yereldeki kavgaların merkezî düzeyde temsil edildiği bir yer hâline gelmiş; Cumhurbaşkanımız tutturmuş "İlla ben başkan olacağım." diyor, bu yolda gözünü daldan budaktan esirgemiyor, "Hedefe varmak için her yol mübah." diyor, bu yolda Başbakanımızın bile iş akdini feshetmiş. Yine bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü bir gündemi var, olağanüstü bir gündem var. "Dokunulmazlıkları kaldıracağız, toptan kaldıralım diye bir Anayasa değişikliğini biraz sonra görüşeceğiz, oylayacağız, Müzeler Haftası nereden çıktı?" diyebilirsiniz, içinizden geçirebilirsiniz. Kültür Bakanlığı da zaten aynı şekilde düşünmüş olmalı ki Müzeler Haftası'nı tek güne indirmiş, bugün Müzeler Haftası'nı kutluyor. Göstermelik bir kutlama yapacak, sadece müzelerin kapanış saatini -belli müzelerin o da- 18.00'den 23.00'e çıkartmış ve ücretsiz yapmış, birkaç da konuşmayla bu işi geçiştirecek.

Değerli arkadaşlarım, müzeler toplumların hafızasıdır. Bir ülkede aydınlanmayı, demokrasiyi, adaleti esas kılacaksanız atacağınız ilk adım müzecilik alanında olmalıdır. Çünkü müzelerde yer alan eserlerde o toplumun bu değerler konusundaki kazanımları sergilenir ki gelecek kuşaklar açısından da bu çok önemlidir. Şimdi kısa süremde, beş dakikalık süremde bir iki örnek vermek istiyorum size.

Tartışmasız dünyanın en güçlü ülkesi Amerika Birleşik Devletleri. 2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde basketbol, ragbi, beyzbol dâhil olmak üzere, Birinci Lig'de oynanan bütün maçlar dâhil ve ülkedeki bütün büyük eğlence parkları dâhil ziyaretçi sayısı 483 milyon. Yani Amerika nüfusunun yaklaşık 320 milyonun 1,5 katı iken Amerika Birleşik Devletleri Müzeler Birliğinin aynı yıl için açıkladığı müze ziyaretçi sayısı 850 milyon, nüfusun yaklaşık 3 katı. Peki, ülkemizde bunun karşılığı ne? Ülkemizde de 2015 yılı için, 80 milyon diyelim nüfusumuzu, tüm müzelerin ziyaretçi sayısı 28 milyon yani üçte 1'i. Eğer bir kıyaslama yapacak olursak dokuzda 1'i gibi Amerika'yla bizim aramızdaki müze ziyareti sayısı.

ABD'yi güçlü kılan nedenlerin başında siyasetçilerin ve ekonomistlerin sürekli dillerinden düşürmedikleri tespitlerin yanında; ekonomik girdiler, vesaireler, silah gücü, belki de müze ziyaretçilerinin sayısı da bu anlamda diğerlerinden çok daha önemli. Belki müze ziyaretçilerinin sayısı bütün vücudu göstermiyor ama inanın bir insan vücudundaki nabzı gösteren en önemli şeydir. Her adımda bir eserin karşısında durup bilgi almak ve bu bilgiyi aldıktan sonra kendini geliştiren, bir sonraki adımda da bir başka insana dönüşen 850 milyon insan, ABD'yi de dünyanın en güçlü ülkesi hâline getirmeyi başarıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, aydınlanma denilen bu büyük satranç oyununda sizi Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine götürmek istiyorum. Sene 1921, yokluklar içerisindeki Ankara'dayız. Ankara'da bir millet var olma mücadelesi veriyor. Sakarya savaşı kapıda, Sakarya Meydan Muharebesi kapıda; hani Atatürk'ün "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün memlekettir."' dediği savaş bu savaş ve o savaşın başlangıcının gecesinde, yani sabah Sakarya'ya gidecek, Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'i görevlendirmiş, Sakarya'ya gidecek orduya komuta edecek Mustafa Kemal, Özel Kalem Müdürünü çağırıyor; diyor ki: "Kararname hazır mı?" Özel Kalem Müdürü "Efendim, kararname hazır." diyor, hemen kararnameyi getiriyor ve kararnameyi imzalarken "Ne olur ne olmaz, gidip de dönmemek var." diyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün belki de son imza atacağı, atabileceği kararname olan bu kararname, Ankara'da bir etnografya müzesi kurulması ve Ankara evlerinin korunması hakkındaki kararname.

Değerli arkadaşlarım, daha ortada ülke bile yokken, daha savaş kazanılmamışken, hiçbir şey belli değilken, gidip de dönmemek bile varken, Mustafa Kemal Atatürk'ün attığı son imza olabilecekken imza Etnografya Müzesi'nin kurulmasına ilişkindir.

Bu anlamda, Kültür Bakanlığının bir günde geçiştirdiği şekilde Müzeler Haftası ve Günü geçiştirilemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)