| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 12.05.2016 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma'da meydana gelen maden faciasını araştırma komisyonu raporunun Genel Kurulda görüşülmesine ilişkin grup önerimiz hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, 13 Mayıs 2014 tarihinde âdeta katliam gibi yaşanan bu maden faciasında hayatını yitiren 301 madencimizi rahmetle anıyorum, sağ ve yaralı kurtulanlara da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
13 Nisan 2015 tarihinden beri, Soma davasında madenciler ve aileleri adalet peşinde koşmaktadır ve adalet peşinde koşan madencilerimize ve ailelerine buradan saygılarımı iletiyorum. Onlar, tarihimizin en büyük maden kazasının, faciasının adaletinin peşindedirler.
Hatırlanacağı üzere, bu kazada 301 maden işçimiz hayatını kaybetti ve 486 işçi de bir kısmı yaralı olmak üzere sağ kurtulmuştu. Facia sonrası yüzlerce eve ateş düştü, anneler, babalar evlatlarını kaybetti ve çocuklar da babalarını yitirdi, 432 çocuk yetim kaldı. Burada, sadece 301 maden şehidi ve ailelerini değil, tüm Soma'yı, aslında ülkemizin içinde bulunduğu durumu da görüşmek gerekir. Aradan geçen iki yıla rağmen maalesef yaralar henüz kabuk bağlamamıştır. 13 Mayıs maden faciası, ülkemizdeki maden faaliyetlerine, madenciliğe, iş güvenliğine ve işçi sağlığına âdeta bir balyoz indirmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 21 Mayıs 2014 tarihinde, bu maden kazasını araştırmak üzere bir araştırma komisyonu kuruldu ve Komisyon 4 Haziran 2014 tarihinde çalışmalarına başladı, raporunu da 30 Ocak 2015 tarihinde teslim etti. Fakat, 4 Nisan 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimler nedeniyle çalışmalarına ara vermesi üzerine, Genel Kurulda bir görüşme yapılamadı ve rapor da kadük kaldı.
Değerli milletvekilleri, bu rapor, içerdiği bilgi, belge, tespit, ifade tutanakları ve görüşleriyle tarihe, gündeme, ilgililere ve bilhassa sorumlulara çok önemli notlar düşmüştür, çok önemli uyarılar yapmıştır ve çok önemli öneriler getirmiştir. Bu genel görüşme önergemizle, Komisyon raporunun tekrar gündeme alınarak görüşülmesini ve tekrar ilgili kurumların gündemine gelmesini istiyoruz.
Komisyon raporu oldukça kapsamlı ve bu Komisyon raporunda yer alan ve bizim de rapora yazdığımız muhalefet şerhinde bazı önerilerimiz vardı. Raporun yazımından on beş ay geçmesine rağmen unutulmayan fakat tekrar tekrar gündeme getirilmesi gereken bu hususlardan bazılarını başlıklar hâlinde saymak istiyorum: "Hükûmet, şahsi ve keyfî yönetim anlayışından vazgeçmelidir." dedik fakat asla vazgeçilmedi, hâlâ Türkiye'nin yönetimine pupa yelken şahsi ve keyfî olarak devam edilmektedir. İşte, bu şahsi ve keyfî yönetim anlayışı nedeniyle zaten ortada Hükûmet de kalmadı, Mecliste de yok, fiiliyatta da yok. 16 Haziran 2012 tarihli 15 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin iptal edilmesini istemiştik; ancak, bunu Hükûmet değil, Danıştay iptal etti. Madencilik bakanlığının kurulmasını, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin oluşturulmasını istedik; hiçbir gelişme yok. "Kömür madenciliğinde taşeronlaştırma ve redevans uygulamalarına son verilmelidir." dedik; bu uygulamalar hâlen devam ediyor. Denetim yapan kurumlar arasında etkin bir koordinasyon sağlanması için yeni bir kurumsal yapı oluşturulmasını istedik; hiçbir gelişme yok. Maden kazaları sonrasında kurtarma çalışmalarının organizasyonu ve koordinasyonunda, bilhassa yer altı madenciliğinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir birim tarafından yürütülmesini önerdik; hiçbir adım atılmadı. Dayıbaşı uygulamaları Türkiye'nin gündemine Soma kazasıyla gelmişti ancak bu dayıbaşılık sistemini önlemek için caydırıcı hiçbir yasal düzenleme yapılmadı ve denetimlerde bu hususlara dikkat edilmesini önerdik, raporda bilhassa çok ayrıntılı dile getirildi ve dayıbaşılık sistemi hâlen devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 107 bin nüfuslu Soma ilçesi bu facianın izlerini hâlen taşımaktadır. Esnaf, memur, işçi, çiftçi iki yıldır facianın bıraktığı sorunlarla mücadele etmektedir. Yaşanan bu facia, madenlerdeki siyaset-iş adamı ilişkilerini, denetim yetersizliklerini ve çalışma koşullarını da tekrar tekrar gözler önüne sermiştir ve Soma'da adalet arayışı devam etmektedir. Bugüne kadar 7 duruşma gerçekleştirildi ve 14 Haziranda da 8'inci duruşma yapılacak ve madenci aileleri hâlâ adalet peşindedirler.
Peki, bu duruşmada 8'i tutuklu 45 sanık için karar çıktığında adalet yerini bulacak mıdır, bulmuş mu sayacağız? Bu olayın idari ve siyasi sorumluları yok mudur? Onlar nerededir? Zaten bu komisyon çalışmaları ve faciadan sonraki bütün Hükûmet, iktidar gayretleri her türlü yetkiyi kullanmasına rağmen hiçbir sorumluluk taşımama üzerine bir tutum sergilemişti. 13 Mayıs faciasından hemen sonra, ucu nereye giderse gitsin sorumluların ortaya çıkarılması için takipçi olacaklarını söyleyenler hiç ortada görünmüyorlar. Nerede şimdi onlar? "Fıtrat" diyerek, Soma'da insanları tekmeleyerek bu olayın üstünü örtemezsiniz.
Soma'da adalet isteniyorsa maden ocaklarının işletilmesindeki usulsüzlükler ve rantların ortaya çıkarılması ve önlenmesi gerekir. Soma'da aşırı kâr ve üretim hırsının faciaya yol açtığı tespit edilmişti, dayıbaşı sisteminin aşırı kâr ve üretim hırsını tetiklediği tespit edilmişti. Aşırı kazanç ve üretim hırsına mâni olmak için ne yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı, dayıbaşı düzenini engellemek için hakeza hiçbir şey yapılmadı. Yani işler, aynı hamam aynı tas devam etmektedir. Bu faciayla toplumda oluşan farkındalık, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında gelişmelere, maalesef, vesile olamadı. Mehmet Akif Ersoy'un ifadesiyle, yaşanan bin kıssa Hükûmete bir hisse vermedi. Soma'da adalet isteniyorsa facianın idari ve hukuki sorumlularının mutlaka yargı önüne getirilmesi gerekir.
Son olarak ifade etmek isterim ki Soma kömür işletmeleri tarafından işten çıkarılan 2.831 madencinin, daha, henüz tazminatları ödenmedi. 7 Haziran seçimleri öncesi âdeta bir sus payı mesabesinde, yüzde 5 veya 10 oranında, işçilere göstermelik bir şekilde kısmi bir ödeme yapıldı ama şu anda 2.831 işçi tazminatlarını alamadılar. Yine, daha evvel de Uyar Madencilik tarafından işten çıkarılan 804 maden işçisinin iki aylık maaşları ve kıdem tazminatları konusunda herhangi bir ödeme yok. Oysa, bunların, Manisa mitinglerinde Başbakanlar tarafından ve siyasiler tarafından ödeneceği ifade edildi.
Bu düşüncelerle, önerimizin kabulünü temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)