| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 11.05.2016 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde yapmış olduğum konuşmaya kaldığım yerden devam edeceğim. Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sokağa çıkma yasaklarının ortaya çıkardığı tahribatlara ilişkin İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Gündem Çocuk, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, MAZLUMDER gibi çeşitli sivil toplum örgütleri raporlar hazırlamış, kamuoyuyla da paylaşmışlardır. Yine, Cizre'yle ilgili partimizce oldukça kapsamlı bir rapor hazırlanmış ve kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Bu süreçte gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tedbir kararları alması yönünde çeşitli başvurular yapılmış gerekse Birleşmiş Milletlere çeşitli bilgilendirme mektupları iletilmiştir. Ancak, Birleşmiş Milletler yaşanan hukuksuzluklar karşısında bugüne kadar bir girişimde bulunmamış ve ilkesel rolünü oynayamamıştır. Gecikmeli de olsa, elbette, Birleşmiş Milletlerin dünkü açıklamalarını da önemsediğimizi belirtmek durumundayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Suriye ve Irak'ta özellikle Müslüman olmayan halklara, Asuri-Süryanilere ve Ezidilere karşı yapılan katliamlar karşısında etkili bir girişimde bulunmamış olması da ayrıca eleştirilmesi gereken bir konudur. Hem Suriye hem de Irak'ta yıllardır devam eden terör saldırılarında savunmasız durumda bulunan Asuri-Süryani halkı hedef seçilmiş ve bu saldırılar sonucunda yüzlerce insan katledilmiş, yüz binlercesiyse kendi topraklarından göç etmek durumunda bırakılmışlardır. Hatırlanacağı üzere, IŞİD teröristlerinin Irak'ta önce Musul ve ardından Şengal ve Ninova bölgesine saldırması sonucu on binlerce Asuri-Süryani ve Ezidi, yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Geride bıraktıkları tarihî kilise ve manastırlar da IŞİD'in eline geçmiş ve bunların birçoğu da bombalanarak yıkılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak'ta Saddam Hüseyin rejiminin 2003'te yıkılmasından sonra Asuri-Süryani halkına yönelik yapılan saldırılar neticesinde ülkede 1,5 milyon olan nüfusları yaklaşık 400 binlere kadar düşmüştür. Musul'da 35 bini bulan Asuri-Süryani nüfusunun son on yıl içerisinde 3 bine kadar düştüğü tahmin edilirken IŞİD saldırılarıyla birlikte bu sayı yok olmuş durumdadır. Aynı şekilde, Suriye'de de beş yıla yakın zamandır devam eden iç savaşta Asuri-Süryani halkına yönelik sayısız terör saldırıları gerçekleştirilmiştir. Suriye'de iç savaş öncesinde 2 milyona yakın Hristiyan nüfus yaşıyorken bugün bu nüfusun yarısından fazlasının Suriye'yi terk etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Asuri-Süryani halkına yönelik yıllardır meydana gelen bütün bu saldırılara karşı hem Irak, Suriye ve komşu devletler hem de Birleşmiş Milletler, Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri sembolik kınama söylemlerinin dışında maalesef duyarsız kalmışlardır.
Değerli milletvekilleri, IŞİD barbar terör örgütünün saldırıları neticesinde büyük bir kırıma ve vahşete uğrayan bir diğer savunmasız topluluk da Ezidiler olmuştur. Müslüman olmadıkları gerekçesiyle her türlü insanlık dışı muameleye tabi tutulan Ezidiler gerek Türkiye ve gerekse Avrupa ülkelerine yoğun biçimde göç etmek zorunda bırakılmışlardır.
Tüm bu olup bitenler karşısında ise Birleşmiş Milletler engelleyici güçlü bir diplomatik yaptırımda bulunmamış, konuya bir doğal afet kategorisinde salt insani yardımlar seviyesinde ilgi göstermiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz şubat ayında Avrupa Parlamentosu, IŞİD tarafından Irak ve Suriye'de Hristiyanlar, Ezidiler ve diğer dinî ve etnik azınlıklara karşı soykırım yapıldığını kabul etti. Kararda, insanlığa karşı suç ve savaş suçuna eş değerdeki insan hakları ihlalleri sert bir şekilde kınandı. Avrupa parlamenterleri ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini bu saldırıların soykırım olarak tanınması amacıyla gerekli tedbirleri almaya çağırdı. Kararda, Avrupa Birliğinden de din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin kalıcı özel bir temsilcilik kurması istendi ancak aradan geçen süre zarfında konuyla ilgili uluslararası nitelikli bir müdahale kararı çıkmamıştır.
Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz tasarı bağlamında, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisinin Türkiye'de bir ülke temsilciliği kurmasına ilişkin bu anlaşmayı olumlu bulduğumuzu ve önemsediğimizi belirtmek durumundayız.
Orta Doğu coğrafyasında ve özelde de Irak, Suriye ve Türkiye'de son yıllarda yaşanan gelişmeler bir kez daha açıkça ortaya çıkarmıştır ki tüm farklı halklar ve farklı inançların bu dramatik durumdan kurtulması için tek kurtuluş yolu evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi ilkelerin bu coğrafyada hayata geçirilmesidir. Aksi hâlde, her gün yeni trajedilerle, yeni barbarlık biçimleriyle, yeni acılarla yüz yüze kalınması kaçınılmaz olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin dün deklare ettiği karara ilişkin de birkaç eklemede bulunmak istiyorum: Her şeyden önce, Birleşmiş Milletlerden, aldığı bu kararın takipçisi olmasını beklemekteyiz. Hükûmetin de Cizre başta olmak üzere sokağa çıkma yasaklarının gerek resmî ve gerekse fiilî anlamda sürdürüldüğü yerleşim yerlerindeki sivil ölümlerin ve toplumsal yıkımın tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması için Birleşmiş Milletler tarafından görevlendirilecek heyetlerin inceleme yapmasına izin vermesini bekliyoruz. Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgelere sivil toplum kuruluşlarının veya siyasetçilerin giremediği kamuoyunun yakından bildiği bir gerçekliktir. Bölgenin bir milletvekili olarak yaşanan hukuksuzlukların birçoğuna bizatihi tanık olmuş birisiyim. Halkların Demokratik Partisi olarak bu sürecin yakından takipçisi olacağımızı bir kez daha kamuoyu önünde belirtiyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)