| Konu: | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 05.05.2016 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 10'uncu maddesine istinaden verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Kanun tasarısının 10'uncu maddesiyle 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 20'nci maddesi değiştirilerek, izinsiz iş ve işçi bulmaya aracılık yapanlara, izinsiz geçici iş ilişkisi düzenleyenlere, iş arayanlardan ücret alanlara, geçersiz anlaşma düzenleyenlere, izinsiz aracılık faaliyeti yapanlara, izinsiz yurt dışına işçi götürmek isteyenlere ve çeşitli şekillerde benzeri usulsüz ve izinsiz iş ve işlem yapanlara idari para cezası uygulanmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk milletinin ve Türk işçisinin emeğini sömürenlerin, ümit tacirliği yapanların ve ekmek davasında insanlarımızı aldatanların daha ağır şekilde cezalandırılmaları gerekmektedir. Geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilecek özel istihdam bürolarının esasında kâr amacıyla kurulmuş ticari kurumlar olması hasebiyle 500 ve 1.000 Türk lirası gibi bir ticari kurum için âdeta çerez parası sayılabilecek nitelikteki cezaların uygulanmasının caydırıcılığı bulunduğu söylenemez. Bu kanun tasarısıyla öncelikle işçinin mi yoksa parayı ve gücü elinde bulunduran şirketlerin mi korunmak istendiğinin kararına varılması gerekmektedir.
Kuzey Amerika ve Avrupa'yı merkez almasına rağmen dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler yaratan 1929 dünya ekonomik bunalımı nedeniyle işsizlik hızla artmış, işçilerin istismar edilmesi ve sömürülmesi de bu durumla paralel olarak ilerlemiştir. "Özel istihdam bürosu" adı altında ortaya çıkan birtakım kuruluşlar fakir ve işsiz insanları dolandırmış ve sömürmüşlerdir. Yaşanan bu vahim olaylar nedeniyle Türkiye'de kamu dışında özel şirketlerin iş bulmaya veya işçi çalıştırmaya aracılık etmelerinin önüne geçmek amacıyla 1933 yılında 34 sayılı Ücretli İstihdam Bürolarının Kapatılması Hakkında Sözleşme kabul edilmiştir. Bu sözleşmeyle, işe aracılıkta kamu tekeli getirilmiş, iş bulma büroları öncelikle farklı statülerde tasniflenmiş, üç yıllık bir geçiş döneminden sonra ise kazanç gayesi güden iş bulma bürolarının kapatılmasına karar verilmiştir. Elbette ki 1929'daki Büyük Buhran'ın sona ermesiyle birlikte bu konuda yeni sözleşmeler imzalanmış ve yeni uygulamalara gidilmiştir ancak dünya tarihinde yaşanan bu olay, ülkemiz için yeni sayılacak bu uygulamaya bir örnek teşkil etmesi açısından dikkat çekicidir. Kanun Tasarısı'nın 10'uncu maddesiyle belirlenen idari para cezalarının tarihte örneği yaşanan bu sömürünün günümüzde ve ülkemizde yaşanmasını önleyebilmesinin ne derece gerçekçi olduğu sorgulanmalıdır. Söz vermesine ve siyasi reklamlar yapmasına rağmen taşeron işçilere kadro vadedip üç yıllık sözleşmeye razı etmeye çalışan, memurun bile iş güvencesinin olmaması gerektiğini savunan bir Hükûmetin bu tür durumların yaşanmasını engelleyeceğini düşünmek ne yazık ki gerçekçi değildir.
Türkiye istatistik Kurumu verilerine göre Mart 2016 itibarıyla çalışan bir kişinin açlık sınırının 1.737 TL, yoksulluk sınırının 2.253 TL, 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırının ise 4.588 TL olarak hesaplandığı dikkate alındığında, işçisini açlık sınırı altında, memurunu ise yoksulluk sınırının altında çalıştıran Hükûmetin bu tür durumların yaşanmasını engelleyeceğini düşünmek de yine ne yazık ki gerçekçi değildir.
Tabi ki yine "Ben kanunu Mecliste kabul eder, işime bakarım. Memur ve işçi de başının çaresine baksın." denilebilir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetin çalışan hakları ve ücretleri açısından bugüne kadar ne yaptığı veya gerçekten ne yapmak istediğiyle ilgili şapkasını önüne alıp ciddi şekilde düşünmesi, Türk milletine seçimler öncesi verdiği sözlerin masal olmadığını ispatlaması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken değişiklik önergemizin kabul edilmesini talep ediyor, sizleri bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)