GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başta hidroelektrik santraller olmak üzere Cerattepe, Yeşil Yol, Kuzey Marmara Otoyolu ve diğer büyük projelerle ekolojik yıkım gerçekleştirildiği ve bu yıkımda sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/9) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:83
Tarih:02.05.2016

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu olarak Orman ve Su İşleri Bakanı hakkında verdiğimiz gensoruyla ilgili söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP'nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde oy kaybetmesi ve tek başına iktidar olamamasıyla birlikte Şırnak, Diyarbakır, Mardin gibi illerde orman yangınları başlamış, 24 Temmuzda Ceylânpınar'da 2 polisin öldürülmesi gerekçe yapılarak başlatılan savaştan sonra da orman yangınları giderek artmıştır. Şüphesiz ki orman yangınları Türkiye'nin dört bir tarafında, yaz mevsimlerinde, yurttaşların ihmali ve dikkatsizliği sonucu yaşanmaktadır. Ancak, bizim sözünü ettiğimiz yangınlar, ihmal ve dikkatsizlik sonucu meydana gelen yangınlar değildir. Bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bizim "demokratik çözüm ve barış süreci" dediğimiz ve yaklaşık iki buçuk yıl devam eden süreçte bölgemizde ekolojik yaşamı ciddi oranda tahrip edecek nitelikte orman yangınlarının yaşanmadığı görülürken, Nisan 2015'te çözüm masasının Hükûmet tarafından devrilmesiyle birlikte bir anda farklı noktalarda orman yangınları başlamıştır. Çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte orman yangınlarının bir anda artması şüphesiz ki tesadüf değildir. Bu, 2015 yılından beri Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından açıklanması gereken bir durumdur ancak ne yazık ki bu zamana kadar konuyla ilgili resmî ağızlardan bir açıklama yapılmamıştır.

1990'lı yılların Türkiyesi'nde, ulusal ve uluslararası alanda hazırlanan hak ihlalleri raporlarında, işkence, faili meçhul cinayetler, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün engellenmesinin yanında orman yangınları da önemli bir başlık olarak yer almıştır. Bu da gösteriyor ki Kürt sorununa yaklaşım konusunda 1990'lı yıllardaki politika ile 2016 yılındaki politika arasında bir fark yoktur. Ancak, bu politikanın sonuç vermediği, sorunun günümüze kadar büyüyerek gelmesinden anlaşılmaktadır. Bugün AKP iktidarının yapması gereken, geçmiş iktidarlardan devraldığı, Türkiye'nin bu en temel ve en büyük sorununun 1990'lı yıllarda yapılan ve sonuç alınamayan politikaları tekrar etmek değil, demokratik siyasal çözümde ısrar etmek olmalıdır. AKP Hükûmeti, savaş politikalarındaki ısrarın her geçen gün çözümü zorlaştırdığını görmelidir. Zira, geçmiş tarihimiz de Kürt sorununu çözmeyenlerin nasıl çözüldüğünü çok iyi göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının demokratik çözüm ve barış sürecini bitirdiğinin göstergesi olarak 15 Temmuz 2015 tarihinde Cudi Dağı'ndaki ormanlık alanda çıkan yangın, her geçen gün diğer alanlara yayılarak bir ayı aşkın bir süre devam etmiştir. Bölge halkının çabalarıyla kontrol altına alınmaya çalışılsa da bu yangınlarda zarar çok büyük olmuştur. Ardından peş peşe Diyarbakır'ın Lice, Hani, Kocaköy üçgeninde; yine Kulp, Silvan bölgelerinde; yine Mardin'in Savur ve Mazıdağı ilçelerinde çıkan yangılara da herhangi bir müdahalede bulunulmadığını da hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu yangınlar günlerce sürmüş ve hektarlarca ormanlık alan, bazı köylerdeki evler, ekili alanlar yanmış ve canlı hayvanlar telef olmuştur.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, bu ekolojik katliama, bulunduğu coğrafya ve savaş politikasının bir parçası olması nedeniyle kayıtsız kalmış, yangınları söndürmek için bölgeye helikopter ve uçaklar ne yazık ki gönderilmemiştir. 19 Temmuz 2015 tarihinde Diyarbakır'ın Hazro, Silvan, Kulp bölgesinde; yine Güleç köyü civarında ve diğer alanlarda çıkan orman yangılarına Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Kulp, Hani, Hazro, Kocaköy belediyelerinin imkânları dâhilinde müdahale edilmiş ancak yangının çıktığı bölgenin dağlık olması nedeniyle yapılan müdahaleler yetersiz kalmıştır. Yöre halkının da kendi imkânlarını seferber ederek yangını söndürme çabası, yangınların büyüklüğü karşısında yetersiz kalmıştır. O dönem Diyarbakır, Şırnak ve Mardin milletvekilleri olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı, müsteşarlıklar ve valiliklerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler her nedense sonuçsuz kalmıştır.

Bir diğeri de Dersim'de çıkan yangındır. Dersim'in Aliboğazı, Amutka Karakolu civarında 9 noktada çıkan yangın yine Bakanlığın kayıtsızlığına rağmen halkın seferberliğiyle söndürülebilmiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının 7 Haziran sonrası tek başına iktidar olabilmesi ve 7 Haziranda kaybettiği milliyetçi oyları tekrar geri alıp HDP'yi baraj altında bırakması ve bunun için de bir savaş başlatması gerektiği artık her kesim tarafından görülmüştür.

AKP Hükûmeti tarafından "PKK'yi imha ve tasfiye operasyonu" olarak tanımlanan bu süreçte, en güzel ormanlık alanlarda bilinçli olarak yangınlar çıkartılmıştır. Bunun tanıklıklarını 26 Temmuz 2015 tarihinde Diyarbakır Lice'de, bölgede yaşayan halk ile yine yangın sırasında bölgede olan bazı milletvekilleri yapmışlardır. Bu tanıklıklarda, askerî helikopterlerin, çok yüksek bölgelerdeki ormanlık alanlara, yangın söndürme helikopteri dışında hiçbir yangın söndürme aracının ulaşamayacağı yüksek alanlara, ateş topuna benzer yanıcı maddeler bıraktıkları görülmüştür. Askerlerce atılan bu yanıcı maddelerle 2 ayrı noktadan başlayan yangın, bölgede var olan evlere, bağ bahçelere ulaşmış, yaşam alanlarının ve içinde yaşayan canlıların yanmasına neden olmuştur.

26 Temmuz 2015 ve farklı tarihlerde çıkan orman yangınlarında milletvekillerimiz, HDP, BDP, il, ilçe yöneticileri ve sivil toplum örgütlerinden oluşan heyetler, yangının olduğu bölgelere halkla birlikte gitmiş ancak yangın alanlarına heyetler ve halk sokulmayarak, güvenlik gibi bazı gerekçelerle yangınların söndürülmesi engellenmiştir. Grup başkan vekillerimizin Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde söndürme çalışmalarına engel olan tarafın İçişleri Bakanlığı olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Kamuoyunun hatırlayacağı üzere, geçtiğimiz yıl bölgemizde ormanlık alanlar yakılırken kılını kıpırdatmayan Orman ve Su İşleri Bakanlığınca 29 Ağustos 2015 tarihinde Antalya'da 5 ayrı noktada çıkan yangına çok sayıda helikopterle müdahale edilmiş ve yangın kontrol altına alınmıştır. Yine, 2015 yılında Balıkesir, Marmaris, Bolu, Bucak, Burdur, Konya, Zonguldak, Manisa gibi birçok kentte yaşanan orman yangınlarına ne kadar dağlık bir bölge olursa olsun hemen ve özellikle de helikopterlerle müdahalede bulunulmuştur. Bu kapsamda, Sayın Bakan Veysel Eroğlu'nun "Geçmişte bir yangına ortalama kırk beş dakikada müdahale edilirdi, biz şimdi bunu on altı dakikaya çektik, ancak, hedefimiz bunu daha da aşağıya çekmektir." türü yaptığı değerlendirmeler ne yazık ki Lice, Kulp, Savur, Cudi'deki ormanlık alanlar için yok hükmündedir. Orman müdürlüğü verilerine göre 2013 yılında Diyarbakır'da çıkan 15 yangında 89 hektarlık orman yanarken, 2014 yılında çıkan 13 yangındaysa 56 hektarlık orman kül olmuştur. Ancak, 2015 Temmuz ayında sadece bir ayda 200 hektarlık ormanın yandığını burada bir karşılaştırma yapılması açısından belirtmek istiyorum.

Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Antlaşması ve Cenevre Sözleşmeleriyle ek protokollerde savaş ve çatışma süreçlerinde sivil alanların korunması, çevrenin, devlet kaynaklarının tahrip edilmemesi ve insancıl hukuk kurallarının her şart altında uygulanması gerekliliği güvence altına alınmışken, özellikle 24 Temmuz 2015 tarihinde AKP iktidarınca başlatılan topyekûn savaş konseptiyle birlikte, kürdistan coğrafyasında şüpheli biçimde başlayan ve başlatılan orman yangınlarına müdahale edilmemesi söz konusu uluslararası hukukun da çiğnendiğini bize göstermiştir. Orman yangınlarına müdahale etmeyenler, söndürmek isteyenleri engelleyenler yetki ve sorumluluklarını aşmış, insanlık suçu işlemiş ve doğadaki tüm canlıların yanmasına neden olarak ciddi boyutta bir ekolojik yıkıma neden olmuşlardır.

AKP iktidarının sonuç alamayacağını bile bile Kürt sorununu bitirmek için uygulamaya koyduğu bu ekoloji düşmanı politikalara karşı doğa direniyor değerli arkadaşlar. 2016 yazına girerken Lice, Kulp, Cudi, Gabar, Savur ormanları yine yemyeşil. 2016 yazında aynı politika uygulansa bile doğa ve halk bu politikalara karşı direnecek ve bu politikalardan sonuç alınamayacaktır.

HDP olarak, Orman ve Su İşleri Bakanının siyasal sorumluluğunu çeşitli gerekçelerle yerine getirmediğini ifade ediyor ve gensoru önergesine, orman yangınları konusunda ortaya koyduklarımızın araştırılması için evet oyu verilmesi gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)