| Konu: | İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya'nın, 1 Mayıs İşçi Bayramı'na ilişkin gündem dışı konuşması dolayısıyla |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 02.05.2016 |
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çok saygıdeğer üyeleri; öncelikle her birinizi saygıyla ve muhabbetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Dün ülkemizin 83 meydanında çalışanlarımızın, emekçilerimizin, rızkını alın teriyle kazananların şenliğini, bayramını ve yarına ait umutlarını, bir taraftan taleplerini, bir taraftan arzularını, bir taraftan itirazlarını, bir taraftan da isteklerini hep beraber dinlediğimiz, içerisinde olduğumuz güzel bir 1 Mayısı gerçekleştirdik. Hepinizin huzurunda tüm sendikalarımıza gösterdikleri duyarlılıktan dolayı şükranlarımızı ifade etmek istiyoruz.
Dün belki de birilerinin kaos beklediği, belki de birilerinin acaba nasıl bir çatışma diye bekledikleri bir gün iken, bir taraftan çalışma hayatındaki tespitleri ortaya koyan, diğer taraftan Hükûmetimizin yaptığı icraatları kâh eleştiren kâh olumlayan kâh birtakım değerlendirmelerde bulunan bir günü hep beraber gerçekleştirdik.
Elbette ki şunu ifade etmek isterim ki, 1 Mayıs akla geldiğinde Taksim 1 Mayıs 1977'yi unutmak mümkün değildir. Hepinizin huzurunda, orada rahmete kavuşan ve hakikaten emek dünyamız için, çalışan dünyamız için büyük bir önem ortaya koyan, bugünden düne baktığımızda hepimiz için bir acı oluşturan o günde Rahmetirahman'a kavuşanları bir kez daha saygıyla yâd ediyorum, saygıyla anıyorum.
Elbette ki dün Türkiye'nin her yerinde, her noktasında, gerek HAK-İŞ Sakarya'da gerek TÜRK-İŞ Çanakkale'de gerek DİSK, KESK, TMMOB ve TTB İstanbul Bakırköy Meydanı'nda ve yine MEMUR-SEN Kahramanmaraş'ta ve bununla birlikte, yine aynı sendikaların İzmir'den Ankara'ya kadar Türkiye'nin her noktasında 1 Mayıs günüyle ilgili ortaya koymuş oldukları bu anlamlı kutlamalar hem kendi günün önemini hem de kendi günün anlamını kucaklayacak bir şekilde oldu. Bunun için tekrar teşekkür etmek istiyorum. Yalnız şunu İfade etmek isterim ki Türkiye'de 1 Mayıs ilk kez kutlanıyor değil. 1909'da Osmanlı'da, kendi topraklarımız olmayan, şu anda topraklarımız içinde bulunmayan alanlarda kutlandı. 1910'da, yine Meşrutiyet'ten sonra Osmanlı'da tekrar kutlandı. 1960 tarihinde, 1 Mayıs 1960'ta ilk kez bir Başbakan, rahmetli Adnan Menderes, radyodan çalışanlarımızın, işçilerimizin bu anlamlı gününü kutladı. 27 Mayıs 1960'tan sonra, 1975'e kadar maalesef Türkiye'de, darbenin ortaya koymuş olduğu bir anlayışla birlikte bu toplu kutlamalar olamadı. 76'yı biliyoruz ve 77'deki yaşanan bu acı olaydan sonra da -ki 12 Eylül 1980 darbesinin temel sebeplerinden bir tanesidir, daha doğrusu darbe yönetiminin ortaya koyduğu sebeplerden bir tanesidir- maalesef 1977 yılından sonra 80 darbesine, ondan sonraki bir süreç mukabilinde kutlanamadı.
Şunu Meclisimizin huzurunda ifade etmek istiyorum: Türkiye çalışma ve emek hayatı açısından sürekli gelişmektedir ve sürekli de önemli adımlar atılmaktadır. 2002 tarihinde AK PARTİ iktidara geldiğinde, gerek enflasyon gerek hayat pahalılığı gerek faiz gerek ekonomik istikrarsızlık gerek siyasi istikrarsızlık altında ezilen çalışanımız 2002'yle 2016 yılında bambaşka bir tabloyla karşı karşıya kalmıştır. Emek bizim kültürümüz için önemlidir, hak bizim kültürümüz için önemlidir, alın teri bizim kültürümüz için önemlidir, "rızık" dediğimiz kavram bizim kültürümüzün en önemli kavramlarından bir tanesidir. Bizim kültürümüzün ve değerler silsilemizin bize öğrettiği en önemli kavramlardan bir tanesi de alın teri kurumadan o alın terinin hakkını çalışana vermektir. Bu sadece, şunu ifade etmek istiyorum ki, bir emeğin bedeli ve bir emeğin karşılığı değildir; karşılıklı helalleşmedir ve çalışanın kendi hakkını aldığı zaman işin bereketinin en iyi noktada oluşabileceği bir sürecin gerçekleşmesidir.
Evet, şunu AK PARTİ iktidarları olarak, AK PARTİ hükûmetleri olarak açık bir şekilde söyleyebiliriz: Dünyada, özellikle emek konusunda sınırların ortadan kalktığı bir tablodan sonra, özellikle evrensel emek normlarının oluşturduğu bir tablodan sonra Türkiye bunu ıskalayacak mıydı, ıskalamayacak mıydı? Türkiye bunu ıskalamadı. Tam anlamıyla birlikte evrensel emek normlarıyla beraber hareket eden bir tabloyu Türkiye 21'inci yüzyılın başından itibaren ortaya koydu. 2003 yılında -şunun altını kalın bir şekilde çizmek isterim ki- ILO ve AB normlarına uygun bir şekilde, çalışma hayatının tüm dinamiklerine uygun bir şekilde İş Kanunu'nu çıkardıktan hemen sonra, bir taraftan sendikalar ve toplu iş sözleşmeleri kanunları, bir taraftan özellikle "münhasır" diye nitelendirmekten gurur duyduğumuz iş sağlığı ve güvenliği kanunları ve yine iş hayatımızın, çalışma hayatımızın en önemli süreçlerinden birisi olarak nitelendirdiğimiz Mesleki Yeterlilik Kurumu ve mesleki yeterlilik belgesiyle beraber, bir taraftan çalışanların kendi niteliklerini artırabilme, diğer taraftan da çalıştıkları alanlarda iş sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbir alabilme ve o nitelikleriyle beraber yarına adım atabilme kabiliyeti açısından çok önemli adımlar attık. Sadece çalışanlarla ilgili çıkan kanunlar değil, onların çalışma ortamları, onların sosyal güvenlik sistemleri ve onların çalışma hayatında karşılaştığı problemlerin çözümüne yönelik de 21'inci yüzyılın başından itibaren çok önemli adımlar atılmıştır ve bu adımlar aynı şekilde de devam etmektedir. Ama dün kutladığımız 1 Mayısla ilgili AK PARTİ hükûmetleri çok anlamlı, çalışma hayatı için aslında 1977 travmasının ötesinde belki de ona en önemli cevabı verebilecek ve çalışma hayatının barışı, çalışma hayatının uyumu, çalışma hayatının ahengi içerisinde ona en önemli cevabı verebilecek Emek ve Dayanışma Günü'nü Nisan 2008'de bir şeklide ilan etmesi ve ardından da 22 Nisan 2009'da yine onu tatil ilan etmesi konusunda attığı adım çalışma hayatımızdaki en önemli olumlu adımlardan, en önemli değişimlerden bir tanesidir.
Hepinizin huzurunda bu konuda o gün hakikaten önemli bir adımı atan AK PARTİ hükûmetleri ve onun başkanı, eski Başbakanımız, şimdi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı tüm çalışanlar adına tebrik ediyoruz, kutluyoruz ve bu adımın Türkiye'de çalışma hayatına ne denli önemli bir katkı sunduğunun da takdirini bir kez daha Meclis kürsüsünden ifade etmek istiyoruz.
Ve yine, bütün bunların yanı sıra şu önemlidir: İnsan çalışacak ama insan ilacını da alacak; insan çalışacak, hastaneye gittiği zaman kuyruklarda beklemeyecek; insan çalışacak, emeğinin karşılığını alabilme anlayışı içerisinde olacak. Bu Mecliste ve çalışma hayatı içerisinde tartışılan, biraz önce de Yakup Bey'in burada dile getirdiği taşeron meselesi dâhil olmak üzere, birçok meseleye el atmış; ekonomik hayatın kendi içerisinde ürettiği problemleri çözmeye çalışan dinamik bir çalışma hayatı anlayışı içerisinde karşılık koyduğumuz da yadsınmamalıdır. Çünkü bir taraftan taşeron kanunuyla birlikte onların elde ettiği hakları artırma konusunda ortaya koyduğumuz adımlar, diğer taraftan da en son, Türkiye'de alt işverenlerde çalışanlar konusunda kamuda istihdam edilmelerine yönelik attığımız adımlar AK PARTİ hükûmetlerinin meseleye duyarsız kalmadığının ve toplumun dinamik katmanlarıyla beraber bu meseleleri birlikte çözmeye çalıştığının ve yine, en önemli adımlardan bir tanesi, sosyal diyalog konusunda bir taraftan sendikalarımızla, işçi sendikalarımızla, bir taraftan işveren sendikalarımızla önemli ve olumlu adımlar attığının da en temel göstergelerinden bir tanesidir.
Ve yine, şunu hep birlikte ifade etmek gerekir ki: Bu konuda sosyal diyaloğa önem veren ve çalışma hayatının en temel prensiplerinden birisi hâline getirmeye çalışan bir süreci de yürütüyoruz. Benim Bakan olduğum günden itibaren sosyal diyalog meselesinde sendikalarımızla, işçi sendikalarımızla, işveren sendikalarımızla onlarca defa konular üzerinde toplantılar gerçekleştirmiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değil, aslında bir sosyal diyalog bakanlığı olması konusunda yaklaşık bu kanunların ortaya çıktığı, kanunlar ortaya çıkmadan önce de gerçekleştirdiği bir süreçten itibaren devam ettiren bir anlayışı hep beraber gerçekleştiriyoruz.
Ve dün meydanlarda önemli sözler söylendi, çalışma hayatıyla ilgili önemli sözler söylendi. Bu söylenen sözlerde siyasi diyaloglar olabilir, birtakım ideolojik yaklaşımlar olabilir; o meydanların içerisinde, belki de 1 Mayısın, Emek ve Dayanışma Günü'nün içerisinde çok da söylenmemesi gereken sözler olabilir. Bunların her birisini bir tarafa bırakıyoruz ama biz, yıllardan beri o meydanlarda söylenen her söze, bir şekilde, çalışma hayatı açısından kulak tıkamayan, onları bir şekilde duymaya çalışan ve onlara ait çözümler üretmeye çalışan bir zihniyeti burada çalışma hayatı açısından gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Bunun için, özellikle muhalefet partilerinden de beklentimiz her anlamıyla şudur: Meselelere sadece muhalefet etmekten ziyade çözüm ortaya koyabilmek. Çünkü "çalışma hayatı" her birimizin üzerinde önemle durması gereken, çalışma hayatı her birimizin kucaklaması gereken, her birimizin bir taraftan bakması gereken bir anlayışın adıdır. Bir taraftan, çalışma hayatını geliştireceğiz, bir taraftan, istihdam politikalarımızı geliştireceğiz, bir taraftan, sosyal güvenlik sürecimizi sürdürülebilir bir hâle getireceğiz, gelir-gider dengesini, aktif-pasif dengesini en iyi noktaya taşımaya çalışacağız. Bu hepimizin sorunudur çünkü "sosyal güvenlik sistemi" sadece -şunun altını çizerek ifade etmek istiyorum ki- oradan emeklilerin, oradan sağlık erişimini gerçekleştirmek isteyenlerin ulaşmak istediği bir alanın adı değildir. Bu bir sosyal dayanışma sandığıdır ve bunu en iyi noktaya getirebilecek bir anlayışı gerçekleştirmeliyiz ki çalışanlarımız, bakmakla yükümlü oldukları, çocukları, aileleri, hep birlikte bundan en üst düzeyde istifade edebilsinler. Bütün bunları gerçekleştirdiğimiz, sendikal hayat konusunda önemli adımlar attığımız bir süreci, inşallah önümüzdeki günlerde, aynen bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz gibi gerçekleştirmeye çalışacağız.
Bu vesileyle, tekrar, bir taraftan... 1 Mayısta işçilerimizin ve çalışanlarımızın ortaya koyduğu anlayışı bir demokratik platform olarak görüyoruz ve biz, AK PARTİ olarak bu demokratik platformun, hükûmetler olarak bu demokratik platformların çok da önemli olduğunu ve bu demokratik platformların sürdürülebildiği kadarıyla, bir taraftan -ifade etmek isterim ki- çalışma hayatı için, bir taraftan, çalışanlarımız, işçilerimiz için, bir taraftan da geleceğimiz için çok önemli katkılar ortaya koyacağına inanıyoruz.
Tekrar, tüm emekçilerimize, tüm çalışanlarımıza, tüm işçilerimize 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nün kutlu olmasını ve nice 1 Mayıslara barış içerisinde, huzur içerisinde, kardeşlik içerisinde, birlik ve beraberlik içerisinde, çalışma hayatının standartlarının her gün yükseldiği bir ölçek içerisinde ulaşılmasını temenni ediyorum ve aynı zamanda, birkaç cümleyi de, benden önceki konuşmacılarla ilgili, söyleyerek sözlerimi tamamlayacağım.
Bu ülkede Hükûmet, bu ülkede devlet katliam yapmaz. Biz, bir katliam taraflısı falan değiliz. Bizi sürekli burada böyle göstermek, böyle sürekli birtakım ifadelerle güneşi balçıkla sıvamaya çalışmak aslında beyhude bir çabanın kendisidir. Biz, hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Yani, "Kürt halkı" derken, bu Kürt halkının sorunlarıyla, Kürt kardeşlerimizin sorunlarıyla CHP'li kardeşlerimiz ilgilenmeyecekler mi, MHP'li kardeşlerimiz ilgilenmeyecekler mi...
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - İlgileniyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - ...AK PARTİ'li kardeşlerimiz ilgilenmeyecekler mi; onların yaşadığı problemlerle, sorunlarla, bir şekilde, Türkiye'deki 79 milyondan bir kişiyi ayırt etmeyecek bir noktada bir irade ortaya koymayacaklar mı? Böyle bir ayrımcılığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına reddediyoruz. Böyle bir ayrımcılığı ortaya koymamanız gerekir, bunu tekrar ifade ediyoruz. Ama ülkemizin birliğine ve beraberliğine ve bu topraklarda ve bu medeniyette oluşturduğumuz kardeşliğe bir halel gelirse bilmenizi ifade ediyorum ki buna bizim müsaade etmemiz mümkün değildir. Buna müsaade etmeyiz, istediğiniz kadar söz söyleyebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Halkımız orada, 79 milyon vatandaşımız orada gerçeklerin ne olduğunu bir şekilde görmektedir. Bir taraftan hendek kazılacak, bir taraftan güvenlik kuvvetlerimize, her birimizin burada çıkardığı kanunlarla beraber bizi korumakla görevli olan güvenlik kuvvetlerimize oradaki teröristler tarafından kurşun sıkılacak. Ne yapacaklar? Ne yapıyor? Peki, bugün Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsaydı o hendeklere evet mi diyecekti? Elbette ki hayır diyecekti. Biz orada olsaydık biz de Cumhuriyet Halk Partisini destekleyecektik, Milliyetçi Hareket Partisini destekleyecektik.
Sizden beklentimiz şudur: Terör ile siyaseti ayıralım ve bu, bir taraftan çalışma hayatımızı ilgilendirir, bir taraftan barışımızı ilgilendirir, bir taraftan kardeşliğimizi ilgilendirir. Eğer burada sürekli birbirimizi tahrik edecek, birbirimiz tahkir edecek, birbirimizi aşağılayacak cümleler ortaya koyar ve bunu gerçekleştirirsek; bilmenizi istiyorum ki bizi izleyen millet bunun karşılığını seçimlerde çok net bir şekilde ortaya koymaktadır ve buradan biz hepimiz ders almalıyız. Lütfen, tekrar istirham ediyorum.
Bakın, dün yine şehit haberleriyle biz sarsıldık. Ne güzel, insanlar 1 Mayısta meydanlara çıktılar. Ama bir taraftan Adana'da, bir taraftan Gaziantep'te, bir taraftan Nusaybin'de, o televizyon haberlerinde ortaya çıkan gerçeklerle birlikte, belki de o meydanlara giden işçi kardeşlerimiz, çalışan kardeşlerimiz "Acaba ne olacak?" diye bir tedirginlik içerisinde oradaki kutlamalarını, hem de şu yürekleri pırpır eder bir şekilde ortaya koydular. Buna ne gerek var, niye böyle bir tabloyu oluşturuyor, niye siz Mecliste bunu destekleyebilecek bir anlayışı ortaya koyuyorsunuz? Koymayın lütfen, yapmayın ve bunu gerçekleştirmeyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Siz niye IŞİD'i ülkeye sokuyorsunuz ya! Allah Allah! Gaziantep'te kim patlattı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bakınız, Türkiye sosyal bir hukuk devletidir ve Türkiye demokratik bir devlettir. Burada konuşma hakkınız var, bu demokratik bir devletin gereğidir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Halk iradesiyle buradayız. Bu hakkımızı da mı elimizden alacaksınız Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Ama şunu ifade etmek istiyorum ki demokratik devleti ve hukuk devletinin gereğini ortaya koyabilecek bir anlayışı biz hep beraber gerçekleştiriyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Bakın, bunları bize lütuf mu görüyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Buna müsaade etmiyorsunuz ve bunu bir şekilde aşağıya alabilmek, indirebilmek için de elinizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyorsunuz; bunu yapmayın. Bu millet sizden...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Siz Soma'yı falan halledin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Ben Yüksekova'yı iyi biliyorum...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Siz Yüksekova'yı boş verin, Soma'yı halledin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - ...ben Şemdinli'yi iyi biliyorum, ben Derecik'i iyi biliyorum, ben Hakkâri'yi iyi biliyorum, ben Mardin'i, Nusaybin'i iyi biliyorum, ben Diyarbakır'ı iyi biliyorum...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ne zaman geldiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - ...ve bir şey daha ifade etmek istiyorum: Orada yani Diyarbakır'dan Mardin'e kadar, Batman'a kadar ben bu memleketin evladıyım ve o Dicle'yle nasıl konuşulduğunu ve o Dicle'nin neler anlattığını iyi bilen insanlardan bir tanesiyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orası sadece bir kısım insanların memleketi değildir, 79 milyonun hür ve özgür yaşadığı bir ülkenin adıdır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - İnşallah, inşallah.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Burayı karıştırmayın, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde kardeşliğin, barışın ve birbirine olan muhabbetin her gün bu semalardan bütün ülkenin 780 bin kilometrekaresine yayıldığı bir anlayışı gerçekleştirmekle mükellefiz.
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Sizinkiler gösterdi çarşamba günü o muhabbeti.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Ve şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Önümüzde önemli bir süreç var; bunu bir Hükûmet sorumluluğuyla söylemek istiyorum, bunu Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak söylemek istiyorum ve birçok anlayışı gerçekleştireceğiz. "Çalışanlarla ne ilgisi var?" Evet, çalışanlarla ilgisi var. Siz böyle yaptıkça, siz terörist örgütlere bir şekilde burada bir destek ortaya koymaya çalıştıkça Türkiye'nin risk primi yükseliyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Antep'i kim patlattı? Diyarbakır'ı kim patlattı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Evet, Türkiye'nin bir taraftan...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ankara'da kim patlama yaptı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bakın, bugün...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - IŞİD kim? IŞİD kim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Çalışanlarla ne ilgisi var, öyle mi? Bugün turizmde, insanlarımız, gençlerimiz, evlatlarımız "Acaba Antalya'da geçen yıl bulduğum işi bulabilecek miyim?" diyorlar bunu sağladığınız ve bunu gerçekleştirdiğiniz için.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - IŞİD kim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Ne yapacağız yani? Ne yapmamız gerekir? Orada istediğiniz gibi bir anlayışı mı gerçekleştireceksiniz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - IŞİD kim? IŞİD kim?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bunun çalışma hayatının tamamıyla ilgisi olduğunu bildiğim için... Dün 1 Mayısta meydanlarda bu söylendi: "Kardeşlik, barış, özgürlük." Yani orada bir şekilde siz çıkıp güvenlik kuvvetlerimize... Bu güvenlik kuvvetlerinin parasını kim veriyor, bunların maaşlarını kim ödüyor?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Halkın vergisiyle...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bu evlatlar oraya giderken aileleri, anneleri, çocukları ne düşünüyorlar? Bir şeyi ifade etmek istiyorum ve çok net bir şekilde şuram bir şekilde sancı ve sızı duyduğu için söylüyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Niye savaş başlatıyorsunuz o zaman? Niye onları savaşa gönderiyorsunuz? Niye ölümlerine sebep oluyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - O çocuklar orada ülkemizin varlığı ve ay yıldızlı bayrağın nazlı ve şanlı dalgalanabilmesi ve sizin ifade ettiğiniz bütün kardeşlerimizle -Abaza'sı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Bulgaristan'dan geleni, Roman'ı, hepsiyle, Kürt'üyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle- bir kardeşliğin bu ülkede yaşanabilmesini temin edebilmek için, bu ülkede çocuklarımızın okullara rahat gidebilmesi için...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Gidemiyorlar ki.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - ...sabahleyin "Bismillahirrahmanirrahim." diyebilmesi için bizim adımıza orada bir şekilde kendi canlarını ortaya atıyorlar, kurşunun üzerine yürüyorlar.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Asla kolluk kuvvetlerini düşünmüyorsunuz, onları siz ölüme gönderiyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bizim onlara minnettarlığımız ve şükranımız vardır ve ahirete irtihal edenlere de hepinizin huzurunda burada tekrar rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı, aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Sizin de bir şekilde bu meselelere sağduyuyla bakmanızı...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Siz bakın. "Çocuklar ölmesin." diyen insanlar hakkında dava ediyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - ...ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bize yüklediği anlayışı... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)