| Konu: | Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 27.04.2016 |
MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kurulması öngörülen Kolluk Gözetim Komisyonu, Avrupa Birliğiyle varılan göçmen ve vize serbestisi anlaşmasının yol haritasındaki 65'inci yükümlülüğümüz çerçevesinde oluşturulacak. Ancak, bu anlaşma bir aldatmacadan ibaret. Bu anlaşma, Türkiye'yi âdeta bir açık mülteci kampına çevirecek. Avrupa Birliğinin şartları çok ağır. Avrupa Birliği, bu anlaşmayla âdeta kendi güvenliğini satın almıştır. Evet, bire bir kuralı vardır ama Avrupa Birliği anlaşma çerçevesinde kabul edeceği göçmen sayısını 72 binle sınırlamıştır. Peki, bizdeki 3 milyon Suriyeli mülteci ne olacak? Ayrıca, Avrupa Birliğinin bizden kabul edeceği göçmenler Türkiye'nin güvenlik taramasından geçmiş olan geçici koruma altındaki kişiler olacaktır. Yani, Avrupa Birliği açısından bir güvenlik riski söz konusu değildir.
Peki, bu anlaşma karşılığında Türkiye ne alacak, biz ne alacağız? İki şey alacağız: Bir, Türk vatandaşlarının Schengen bölgesinde vize serbestisi. Ancak Avrupa Birliği bunun için 72 kriter, şart koştu. Türkiye şu ana kadar bunların ancak 36'sını karşılayabildi. Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesi bu konuda son derece olumsuz açıklamalar yapıyor. 4 Mayısta 3'üncü Vize Serbestisi İlerleme Raporu açıklanacak, merakla bekliyoruz. Avrupa Parlamentosundan negatif bir karar çıkması durumunda vize serbestisi mümkün olmayacak. Nitekim Sayın Davutoğlu geçen hafta Gaziantep'e gelen Merkel'e "Vize serbestisi olmazsa geri kabul de mümkün olmaz." dedi. Bu söz, yaşanan süreçteki belirsizliği teyit eden bir sözdür.
Anlaşma karşılığı alacağımız ikinci şey neydi? Ödenip ödenmeyeceği meçhul olan 6 milyar euro yani şu meşhur Kayseri pazarlığı. "Kayseri pazarlığı" deyimi Türkçede, Kayserilinin ne kadar gözü açık, işini bilen ve iyi ticaret yapan kişi olduğunu ifade eden bir deyimdir. Tam burada size birkaç rakam vereceğim. Almanya'da 800 bin Suriyeli mülteci yaşıyor. Almanya geçen yıl bu 800 bin Suriyeli mülteci için tam 26 milyar euro harcamış. Tekrar ediyorum, Almanya 800 bin Suriyeli mülteci için bir yılda 26 milyar euro harcamış. Peki, bize şimdi ne diyor: "Al şu 6 milyar euroyu, sende bulunan o 3 milyon Suriyeli mülteciyi kendi sınırlarında tut, ülkeni bir mülteci kampına çevir. Sakın bana gönderme, Avrupa'ya gönderme." Bu pazarlığa Kayseri pazarlığı demek en başta Kayseriliye hakarettir; bu pazarlık tam bir basiretsiz, şaşkın tüccar işidir. Her hatasında "Filanca bizi kandırdı." demeyi alışkanlık hâline getiren bir iktidar partisi olarak "Avrupa Birliği bizi kandırdı." sözünü sizden ne zaman duyacağımızı da merakla beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, birkaç söz de laiklik düşmanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı için söyleyeceğim. Aslında, çok söze gerek yok. Sen "Laiklik Anayasa'da yer almamalıdır." diyorsan ben de sana diyorum ki: "Sen de o koltukta oturmamalısın." (CHP sıralarından alkışlar) Dindar anayasa istiyormuş, güzel, böyle ülkeler var; Tunus, Fas, Mısır, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan ve daha birçok Arap ülkesi. Kalkar gidersin, oralara yerleşirsin. Allah yolunu açık etsin. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, bu rüya, bu topraklarda gerçekleşemez.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)