| Konu: | Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 27.04.2016 |
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; grubum adına bir kez daha sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Doğrusunu ifade etmek gerekirse bu on dakikalık görüşümü, konuşmamı yapabilmek için neredeyse beş saattir bekliyorum. Arzulanmayan bir tartışmaya, arzulanmayan bir nezaketsizliğe ve arzulanmayan bir tabloya hep beraber tanık olduk, yaşadık. Ancak, memnuniyetle ifade etmek isterim ki demek ki sorun ne olursa olsun demokrasi kültürüyle, istişareyle, müzakereyle aşılabiliyor. Bu beş saatlik bekleme süresinden sonra sorunun aşılmış olması yani testinin kırılmasına müsaade edilmemiş olması, aslında demokrasi ve demokrasiyi içselleştirmenin ne kadar elzem bir şey olduğunu gelin bu tartışmadan hep birlikte idrak etmeye çalışalım.
BAŞKAN - Sayın Baydemir, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, lütfen, salonda uğultu var, uğultuyu keselim.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ülkenin büyük meselelerini de ülkenin büyük sıkıntılarını da bu duyguyla aşmanın yol ve yönteminin olduğunun yani diyalogdan yani müzakereden yani istişareden başka bir çözüm yolunun olmadığının, olamayacağının, bu beş saatlik süreç ve yaşadıklarımız aslında delaleti, ispatıdır. Hazır, testi kırılmamışken, meseleye müdahale etmekten bahsetmişken sayın milletvekilleri, gelin, bu yasa tasarısını Hükûmet geri çeksin. Hükûmet bu yasa tasarısını geri çeksin ki özüne uygun bir tasarıyla Genel Kurulun huzuruna gelsin.
Özü itibarıyla bu tasarıdan kasıt, bu tasarıdan beklenti öyle bir şeydir ki kolluk, bir insan hakları ihlali gerçekleştirmesin; mevzuatın, hukukun gereğini yerine getirirken yasanın, kanunun kendisine vermiş olduğu görevi ifa ederken mevzuatın çerçevesi dışına çıkmasın ve dolayısıyla ihlal gerçekleşmesin saikiyle getirilen bir tasarıdır. Ancak bu tasarı ihlali önlemeye yeten bir tasarı değildir zira oluşturulacak komisyon, gözetim komisyonunun kendisi zaten kolluğun üst düzey amirleridir.
Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri; eğer ki idare yani İçişleri Bakanlığı veya Başbakanlık kurum içi bir denetim mekanizması kurmak istiyorsa bu çok kolay; bir Başbakanlık genelgesiyle veya ilgili bakanlık genelgesiyle bu kurul pekâlâ oluşturulabilir. Neden Hükûmet, yürütme, bir genelgeyle yapması gereken bir işi bir yasa maddesi hâline dönüştürüyor? Çünkü burada, çok açık ve net söylüyorum, bir kanuna karşı hile söz konusu. Esas beklenti Venedik Kriterleri, Birleşmiş Milletler, aynı zamanda iç hukukumuzun da bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve içtihadı itibarıyla da bağlayıcı nitelikte olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları... Kolluğun bir dışsal denetime açık hâle getirilmesi beklentisi, çağrısı var. Daha dün, Venedik Komisyonu, Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilerle bir görüşme gerçekleştirdi ve görüşmenin özü de Kürt illerinde yürüyen, yürütülen operasyonlarda hukuka riayet edilip edilmediğinin tespitine yönelik bir görüşme, bir alan çalışması idi. Yarın öbür gün bu rapor açıklanacak. Yine, bu, Hükûmet sözcüsü ya da bu devletin temsil pozisyonunda bulunanlar "Ben bu raporu tanımıyorum." mu diyecek? Eğer bu raporları tanımıyorsan, o zaman bu mekanizmalar içerisindeki işin ne, yerin ne?
Dolayısıyla, boşa kürek sallamaktansa, boşa zaman harcamaktansa gelin bu işin esasına, ruhuna, lafzına birlikte bir kez daha bakalım. Her şeyden önce, bir dışsal denetimden söz edebilmemiz için bir bütün olarak tasarının amacının, hinterlandının yani kapsamının ve tasarıyla kurulacak olan kurulun a'dan z'ye değişimine ihtiyaç var. Bu öyle bir nitelik kazanmalı ki ilgili bakanlıkların temsilcilerinin yanı sıra şu ana kadar Türkiye'de bu alanda faaliyet yürüten, örneğin, İnsan Hakları Derneği, MAZLUMDER, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, kadın alanında çalışma yürüten sivil toplum kuruluşları, yine, akademide bu alanda uzman olan kürsülerin akademisyenleri, profesörleri; kendi aralarında yapacakları seçimle bu kurul pekâlâ oluşturulabilir ve işte o zaman hem toplumun ihtiyaç duyduğu ama aynı zamanda uluslararası kuruluşlara ve tarafı olmuş olduğumuz uluslararası sözleşmelerin de ruhuna uygun bir düzenlemeyi yapmış oluruz.
Eğer ki tasarı bu şekliyle kanunlaşırsa, şüphesiz ki, grubum bütün maddelerine ilişkin ret oyu verecektir ama açık söylüyorum: Tasarının kaleme alınış safhasından Parlamentoya getiriliş safhasına kadar muhalefetin tek bir önerisi hiçbir komisyonda nazara alınmamıştır, dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla, bu, sadece ve sadece iktidar grubunun bir nevi yasası olmuş olacaktır. Oysaki yasama faaliyetinin kendisinin Parlamentoya ait olan bir faaliyet olması gerekir. Eğer ki çoğunluk partisi bütün kanunları kendi ihtiyacı, kendi perspektifi ve kendi penceresinden getirirse -kusura bakmayın- bunun adı demokrasi değildir, bunun adı demokrasi olmaz; bunun adı -dün de ifade ettim- tek parti rejimi olur ve tek parti rejiminde, emin olun, toplumun ihtiyaçlarına yanıt bulma şansımız olmaz. Onun içindir ki istişare, onun içindir ki ortak paydalarda buluşma ve onun içindir ki ortak akılla sonuca ulaşma.
Ben inanıyorum ki burada bulunan bütün milletvekilleri hiçbir insana, en azından kendisine bir hukuksuzluğun vuku bulmasını istemez. O hâlde, bir hukuksuzluğun vuku bulmasını istemiyorsak hukuksuzluğun vuku bulma zemininin kendisini bizim ortadan kaldırmamız lazım, o da her şeyden önce zihniyetten başlar ve Türkiye'deki ihlal alanlarına baktığımızda o zihniyetin, bir nevi artık bir bireyin tek başına, kolluk kuvvetine mensup olan bir görevlinin münferit davranışından ziyade bir sistem sorunu olduğunu görüyoruz. Bu öyle büyük bir sistem sorunudur ki bugün iktidar partisi milletvekillerinin bana göre yarın mağdur olacağı yasal düzenlemeler geliyor. Şu anda bile, şu anda, şu dakikada, şu saatte Türkiye'de yayın yapan ulusal televizyon ve yerel televizyon kanallarının 15 tanesinin ekranının karartılmasının çalışması başlamış durumda. Şu ana kadar neredeyse 30 kanal kapatıldı, 15 tanesi de yolda. Bir karanlık rejime, bir karanlık sürece doğru bu toplum adım adım götürülüyor. Yani, varlık zemini, hepimizin varlık zemini, hepimizin üzerinde bulunduğumuz dalın kendisi testereyle kesiliyor ve emin olun bunun altında herkes kalacaktır.
Sayın Başkan, müsaadeniz olursa, hazır mevzu demokrasiden açılmışken ve hazır konu kısmen tatlıya da bağlanmışken ben de bir konuda bir iki cümleyle görüşümü, düşüncemi ifade etmek istiyorum beş saattir yaşamış olduğumuz sorun alanına ilişkin.
Sayın Başkan, eğer İç Tüzük'te disiplini gerektiren ve oylamayı gerektiren bir işlem idiyse hatibin ifade etmiş olduğu husus, o işlemi dün Sayın Grup Başkan Vekili hakkında niye yapmadınız? Çünkü Sayın Grup Başkan Vekilinin bizim şahsımıza sarf etmiş olduğu hususun kendisi de düşünce hürriyetini aşmış nitelikteydi.
Sayın Başkan, demokrasi herkese lazım, insan hakları herkese lazım ve nezaket herkese lazım çünkü nezaketi gösteren nezaketi hak eder, nezaketi göstermeyen, emin olun nezaketi hak etmez. Onun için, saygı bekliyorsak her şeyden önce kendimize olan saygımızdan dolayı saygı duymalıyız.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)