GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:82
Tarih:27.04.2016

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Şimdi, tabii, benden önceki arkadaşlar çok değişik boyutlarıyla konuyu dile getirdiler. On dakikaya bunların hepsini sığdırmak gerçekten zor ancak ben birkaç kesiti paylaşarak sizleri tekrar düşündürmeye ve Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukla imtihanını yeniden gözden geçirmeye çalışacağım.

Sayın milletvekilleri, bu, Yargıtayın gerekçeli kararı. Bu kararı hepinizin dikkatle okumasını diliyorum. Hukukçu olan, olmayan herkesin çok kolay anlayabileceği bir şekilde, böyle bir davanın olamayacağını, hukukun böylesine katlinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurguluyor ve bu dava hem esastan hem de usulden öylesine lime lime ediliyor ki bugün öteki mahkemelerimizde, hukukun genel anlamda Türkiye'de tesis edilmesi için gerçekten rehber olabilecek nitelikte. Tabii, ben buradaki uyarıları, mahkemenin bozmalarını okurken hiçbiri bana yabancı gelmedi çünkü hepsini yaşadık ve hepsi bizim gözümüzün önünde... Mahkeme heyeti bu salonda çıkan yasalarla hukuku katletti.

Pek çok verebileceğim örnek var ama Adalet ve Kalkınma Partisinden konuşan arkadaşlarımızın da dikkatine sunmak isteyeceğim bir husus var. Sadece bir yasadan örnek vermek istiyorum arkadaşlar. Mahkeme heyeti istediği sanık hakkında istediği kararı veriyor ve sanıklar bu salondan sizin çıkardığınız yasalarla... Eğer büyük bir zarar görürse ve bir üst mahkeme tarafından "Evet, bu sanık zarar görmüştür." denirse, bunun tazminini o hâkim ve savcı ödüyor; yasa bu. Ergenekon davası sürerken, pek çok sanık, hakkının yendiğini, uzun tutuklulukları dikkate alarak mahkemeye başvurdu. Biraz önce Sayın Haberal vurguladı, Mehmet Haberal'la ilgili de 8-9 karar çıktı.

Sayın milletvekilleri, mahkemelerin o yanlış kararları üzerine hemen yasa değişti ve dendi ki: "Hâkim ve savcılar sanığın aleyhine, onu zarara uğratan kararlar verdiğinde bir tazminat söz konusu olursa devlet öder." Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum: Böyle bir yetkiyi alan hâkim ve savcı ne yapmaz arkadaşlar? Ne yapmaz? Çünkü hangi kararı alırsa alsın bunun cezasını devlet ödeyecek. Nitekim, biz Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nı hatırlattığımızda gözümüzün içine baka baka aynen şunu söylediler arkadaşlar: "Evet, yasa öyle diyor ama biz bunu uygulamayacağız." Sevgili Atila Sertel bunların pek çoğunda salondaydı, hatta birkaçında dayanamayıp hâkimlerle de görüştü ama onlar yine uygulamanın böyle olacağını düşündüler.

Yine, bir örnek daha vereceğim sayın milletvekilleri. Bu salondan, buradan çıkan kararlarla bizler çok kolay tutuklandık çünkü "makul şüphe" diye bir gerekçeyle, başka bir şey yok. Konu 17-25 Aralık olunca buradan yasa çıktı sayın milletvekilleri, "kuvvetli delile dayalı makul şüphe" yani başına "kuvvetli delil" koydunuz. 17-25 Aralık etkisi geçince tutuklamaları tekrar kolaylaştırdınız. Yani, Ergenekon davasının bütün yasaları bu salonda çıktı. O dönemde, Sayın Erdoğan "Bizim abdestimizden şüphemiz yok, namazımızdan da şüphemiz yok." demişti. Sayın milletvekilleri, deyim yerindeyse, Yargıtayın bu kararı abdestinizi bozdu. Bundan sonra o abdestle namaz kılamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, bu abdesti yeniden alın, "Bu davanın biz başında yoktuk, sonrasında yeni yasalar çıkardık." demeyin. Bu dava gerçekten asrın davası sayın milletvekilleri. Hukukun nasıl katledileceğinin, hukuk dışı uygulamaların nasıl hukukun içine katılacağının pek çok örneği var burada.

Yine, burada, bu davanın savcısı Zekeriya Öz öylesine keyfî sorular sordu ki sayın milletvekilleri, örnekler saatler sürer. Ama o Zekeriya Öz'ün kullandığı makam aracı, Erdoğan'ın zırhlı aracıydı arkadaşlar. Erdoğan'ın, Başbakanın zırhlı aracını kullanan, her türlü hırslı kararı alır, aldı da.

Ve şimdi, bu aşamadan sonra, gelin Yargıtayın bu kararının devamında, Ergenekon üzerinden yaşanan bu hukuksuzlukların bir daha yaşanmaması için, sizi de -yeri geldikçe söylüyorsunuz, tarihle yüzleşmek, geçmişinizle yüzleşmek- ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuk uygulamalarıyla yüzleşmeye çağırıyorum sayın milletvekillerim.

Burada usul hataları...

Şöyle bir şey, bir örnek daha vermeden geçemeyeceğim: Tepeden mikrofonların sarktığını düşünün bir mahkeme salonunda. 2 sanık kendi aralarında konuşurken "Heyetle ilgili bir söz söyledi." diye hakkında dava açıldı. 20 sanık, sayın milletvekilleri, mahkeme salonunda söyledikleri nedeniyle 2 ila 24 yıl arasında değişen cezalar aldılar.

O nedenle, bu davaların, Ergenekon davasının, evet, bütün yönleriyle araştırılması ve hukukun nerelerde katledildiğinin ortaya çıkarılması önemli ama bu gerekçede altı çizilen, Türkiye'nin geçmişinde olup bitenlerle ilgili her türlü araştırmaya ben de varım. Cumhuriyet Halk Partisi de biz de bu konuda -biraz önce Sayın Gök de söyledi- demokrasiye her türlü müdahaleye karşıyız ama hukuka müdahale de sayın milletvekilleri, en az, demokrasiye müdahale kadar olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu davalar kapsamında yaşamını yitirenlerin pek çoğuyla ilgili haberler çıktı kamuoyunda.

Bir de davalar boyunca, hem sanıkların hem de yakınlarının pek çoğunun uğradığı psikolojik, ruhi bozuklukların ayrıntılarına girmiyorum bile ama ne yazık ki şu anda sürmekte olan bu tartışma, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin, sadece, "Evet, başlangıçta olmuştu ama bizi kandırmışlar, sonra yasaları değiştirdik." demelerinden ibaret değildir bu olay. Bu davaların başında, özellikle yine sizlerin çıkardığı Gizli Tanık Yasası, sayın milletvekilleri, öylesine vahşi uygulandı ki o salonlarda, özellikle sanıkların pek çoğu... Hatta, ben bazılarının ölüm nedeninin o gizli tanıkların ifadeleri olduğunu tahmin ediyorum.

Biz uyuşturucu kaçakçılarıyla karşı karşıya geldiğimizde "Biz on yıl yatacağız, biliyoruz; sizinki belli değil." derlerdi. Çünkü, bize gelen milletvekilleri -burada pek çok arkadaşımızı görüyorum- "Bu gelişimiz son geliş, artık çıkacaksınız." diyorlardı, "Çünkü daha fazla devam edemez." diyorlardı ancak her seferinde davaların üzerine tekrar yeni davalar eklendi ve bugünkü hâle geldi. Hukukta bir söz vardır: Usul, esasın kapısıdır. Gerçekten, öncelikle usulde yapılan hatalar, devamında davaların birleştirilmesiyle esasın da bozulmasının sonucunu getirdi sayın milletvekilleri.

Ben bu aşamadan sonra kişisel olarak bir özür ya da herhangi bir şey değil ama bu hukuksuzlukların bir daha yaşanmamasının garantisi olarak herkesi hukuka uymaya, hukukun evrensel ilkelerine saygı göstermeye çağırıyorum. Örneğin, dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Alevilerle ilgili çok güzel bir karar verdi. Ben de Adalet ve Kalkınma Partisinden "Evet, evrensel hukuk ilkelerine biz de uyuyoruz, zaten birkaç gündür çıkardığımız yasalar bununla ilgiliydi, uyacağız." demelerini beklerdim; henüz görüş belirtmediler.

Ancak özellikle, sayın milletvekilleri, Avrupa katında çıkan yasalarda da o yanını da kısaca vurgulamak istiyorum. Bizler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gittiğimizde, örneğin Mustafa Balbay, gittim, "Kimdir Mustafa Balbay?" diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi soruyor. Sayın milletvekilleri, hemen Adalet Bakanlığı, Danıştay cinayeti başta olmak üzere bütün cinayetleri koyup "Bu dosyadan yargılanıyor." diyor. O zaman "hukukun kişiselliği" denilen en evrensel ilkeyi de bu davalarda katlettiler sayın milletvekilleri. O yüzden şu anda Yargıtayın aldığı kararı biz çok önemsedik. Önümüzdeki günlerde bunun seyrini de sonuna kadar takip edeceğiz, ben en kötü meclis bile kapalı bir meclisten iyidir diyen bir milletvekili olarak burada bütün hukuksuzlukların önümüzdeki dönemde üzerine gitmeye devam edeceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukukun, bu ülkede demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin tesisi için her şeyi yapacağız ama sizler lütfen bu gerekçeyi bir kez daha okuyun ve abdesti yeniden alın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)