GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:80
Tarih:25.04.2016

HDP GRUBU ADINA ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, bu maddeyle, aslında, yürürlüğe girmesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Demirel, kusura bakmayın.

Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Evet, Türkiye'de çocuk ve kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa ilişkin aslında karnemiz çok kabarık ve zayıf. Bunu gidermenin tek yolu, bu maddeleri ve bu Avrupa Birliği uyum yasalarını hazırlamakla değil, aslında bir bütün sorunları genel anlamda çözmekle sorun çözülmüş olur.

Tabii ki bu Avrupa Birliği sözleşmesinde, uyum yasalarında vizeye ilişkin çalışmaların önemli ve anlamlı olduğunu biliyoruz. Ama, gelin görün ki burada yapılan bütün konuşmalar, söylemler, pratikler, ne yazık ki daha sonraki süreçlerde, kendi bulunduğumuz alanlarda inkâr ediliyor. Bunun en güzel örneğini biz, 23 Nisan günü burada yapmış olduğumuz açıklamada gördük. Sizin de bildiğiniz gibi, 23 Nisan vesilesiyle Genel Kurulda yaptığımız konuşmaya binaen Cumhurbaşkanı şu ifadeleri kullandı: Dolmabahçe mutabakatı diye bir mutabakatın olmadığını, "Nereden çıktı böyle bir şey? Böyle bir mutabakat falan söz konusu değil." dedi, "Bu iktidarın böyle bir mutabakatı söz konusu değildir, olmamıştır." diye ifade etti. Biz buradan sormak istiyoruz: Evet, Dolmabahçe mutabakatına atıfta bulunarak aslında bugünü ifade ederken tam da "olmadı" dediği, Cumhurbaşkanının "olmadı" dediği ve "olmamıştır da" dediği mutabakat tablosu burada. Biz bu fotoğrafı mı ele alacağız yoksa dün Cumhurbaşkanının söylediği sözü mü dikkate alacağız? O mutabakatın, Dolmabahçe mutabakatının imzalandığı gün, deklare edildiği günkü tablo. Biz, HDP Grubu olarak, bu mutabakatın arkasındayız ve bunu da sahiplendiğimizi ifade etmek istiyoruz ama bu tabloyu hâlâ Cumhurbaşkanı yok sayıyor ve görmezden geliyor. Oysaki, bunu tüm Türkiye halkları, tüm dünya halkları görmüş oldu. Hangisi doğru, bu Genel Kurul karar versin, Türkiye halkları karar versin. Bu fotoğraf mı doğru yoksa dün Cumhurbaşkanın yapmış olduğu açıklama mı doğru?

Yine, bildiğiniz gibi... Biz çok iyi biliyoruz yani bu oturma düzenine kadar Cumhurbaşkanın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini, aslında hepimiz biliyoruz. Bunu bir kez daha göstermek istedik. Ama, yine aynı gün, yine Cumhurbaşkanı 28 Şubat 2015'te Suudi Arabistan ziyareti öncesi yapılan açıklamada aynen şunu diyor, hatta bir gazetecinin sorusu üzerine şu cevabı veriyor: "Bu hasretle beklediğimiz bir çağrıdır." diyor. Bunu da tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Bu çağrıyı yaparken aynen, ertesi gün bütün gazete manşetlerinde tarihî bir çağrı olduğu da tekrar görüldü. Bu manşetleri biliyorsunuz, uygulamanın ne kadar önemli olduğunu Cumhurbaşkanı orada da ifade ediyor. Yine "barış baharı" diye ifade etti başka basın mensupları. Şiddetin dilinin sona ereceğini söyledi Sayın Davutoğlu. Yine aynı şekilde "Şimdi barış zamanı." diye başka bir manşeti gösterelim ve bu manşette de "Çağrılar güzel, sıra uygulamada." dedi, Cumhurbaşkanı. Yine aynı şekilde, biz 23 Nisanda, burada ifade ettiğimiz darbe süreçleri ile çözüm ve Dolmabahçe mutabakatı arasındaki farkı gösterirken de ifade etmiştik. Aynen o gün, Sayın Davutoğlu "Darbe gitti, çözüm geldi." diye ifadelerde bulundu ve bunların hepsini bizler basında ve kamuoyunda çok net olarak izledik. Yine aynı şekilde, Cumhurbaşkanı şunu da ifade etmişti, birçok şeyi ifade etti ama sürem yetmeyeceği için sadece bir kaçını burada ifade edeceğim: "Temennim odur ki bu yapılan açıklamaların arkasında durulur ve bununla ilgili adımlar da atılır." Kimin arkasında durmadığı, Cumhurbaşkanın dünkü konuşmasından sonra biraz daha açığa çıktı ve net olarak görüldü. O yüzden, demokrasi mücadelesi tarihinin en önemli ve en anlamlı günüydü Dolmabahçe mutabakatının gerçekleştiği o gün ve toplumun özelde de barış süreciyle büyük bir umutla beklediği bir gündü; bunu görmek gerekiyor. Yine, toplumun her kesimince heyecanla karşılandı o gün, ölümlerin değil, konuşarak her sorunun çözülebileceğine dair eşit, özgür ve aidiyet bağını güçlendiren bir birlikte yaşamın ve toplumsal barışın formülasyonuydu; herkes bunu çok net olarak gördü.

Yine "Sayın Başbakan da Cumhurbaşkanı gibi düşünüyor mu?" diye sormak istiyoruz. Başbakandan bir açıklama gelmedi. Yoksa, ete kemiğe kavuşturan, çözüme ivme kazandıran Dolmabahçe metninin oluşmasında Hükûmet olarak çaba ve ortaklaşmanın sahibi olduğunuzu söyleyebiliyor musunuz? Yine, bu sahiplenme yapılmış olsa büyük bir ihtimalle, yaşamını yitiren insanlarımızın tamamı şu anda yaşıyor olacaktı. Evet, Dolmabahçe mutabakatı gerçekleşmiş olsaydı, bugün aslında bu savaşı değil, barışı ve çözümü konuşmuş olacaktık şu ana kadar, bundan önceki oturumlarda ifade ettiğimiz yaşamını yitirenlerin aslında bugün yaşamını yitirmemiş olmasına ilişkin konuşmalarımızı ve bu bütünlüğü sağlamış olacaktık.

Ben, kısaca, Dolmabahçe mutabakatı metni derken tekrar hatırlatmak istiyorum, metinde neler vardı, nelere imza atıldı ve bu deklarasyonda neler dile getirildi. Silahlı mücadelenin yerine demokratik siyasetin yer alması ve tarihî bir niyet beyanı olarak Dolmabahçe mutabakatı ele alındı ve hem gerçek bir demokrasinin hem de büyük barışımızın temel omurgasını teşkil edecek olan olgusal başlıklardı.

Başlıklar şunlar:

1) Demokratik siyasetin tanımı ve içeriği.

2) Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanınması.

3) Özgür vatandaşlık, yasal ve demokratik güvenceleri.

4) Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar.

5) Çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutlarının ele alınması.

6) Çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.

7) Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvence altına alınması.

8) Kimlik kavramı tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi.

9) Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerde tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.

10) Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasanın gerçekleştirilmiş olmasıydı.

Tabii, tüm bu hususların, beklenen tarihî gelişmelerin hayata geçirilebilmesi için tahkim edilmiş bir çatışmasızlığın elzem olduğundan şüphe yoktur. Biz de HDP'li heyet ve HDP Grubu adına, bu demokratik çerçeveye ve barıştan yana olan kesimlere gelinen bu demokratik müzakere ve çözüm aşamasında güç katacağını düşündük ve bu Dolmabahçe mutabakatının hâlâ hayata geçirilmesi gerektiğini tekrarlıyor ve yineliyoruz. Çünkü, bu kadar ölümlere, bu kadar insanın yaşamını yitirmesine, bu kadar çöküntünün ve Avrupa uyum yasalarıyla ilgili geldiğimiz bu süreçte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yi en çok mahkûm ettiği konuların, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere bu sorunların giderilmesine dair çözüm gücü olabilecekti Dolmabahçe mutabakatı. Biz, bu Dolmabahçe mutabakatının hayata geçirilmesi için, barışın dilinin oluşturulması için hâlâ gündemde olduğunu ve hâlâ Dolmabahçe mutabakatının sürecine geri dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu mutabakatla birlikte aynı zamanda, Sayın Davutoğlu'nun da manşetlerde belirttiği gibi, biz de önceki günkü konuşmamızda ifade ettik ve hâlâ söylüyoruz, aslında yaşanan darbe süreçlerinin de önüne geçilen bir mutabakattı. Tüm halkların, tüm inançların, tüm kimliklerin ortak vatan ve demokratik siyasetle hayata geçebileceği bir süreçti. O yüzden, Dolmabahçe mutabakatıyla birlikte, bugün demokratik siyasetin hayata geçmesi için bu Parlamentonun bir kez daha bu konuyu ele alması ve gerçekleştirmesi gerekiyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)