| Konu: | Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 25.04.2016 |
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çocuk Nafakası ve Diğer Aile Nafaka Türlerinin Uluslararası Tahsiline İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Tabii, akdin ne zaman imzalandığına bakıldığı zaman -biraz önceki değerli konuşmacılar da ifade ettiler- 2007 yılında Lahey'de uluslararası sözleşme imzaya açılıyor, özel hukuk sözleşmesi ve o tarihten bu tarafa doğru aradan on yıl geçmesine rağmen ne yazık ki herhangi bir acele yapılmıyor. Ve on yıl geçtikten sonra bu sözleşmenin bugünlerde alelacele gelmesinin nedenini biliyoruz, bir kere, bunu öncelikle ifade edelim; Avrupa Birliğiyle vize serbestisi kapsamındaki 72 fasıldan bir tanesi de bu. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda herhangi bir muhalefetimiz yok, bir an evvel bunun gündeme gelmesini ve yasalaşmasını bizler de istiyoruz ama önce şunu ifade edeyim: Buraya gelmeden iki gün evvel yine Anayasa Komisyonuna -alt komisyon da kuruldu- bu 72 fasıldan bir tanesi olan Siyasi Etik Yasa Teklifi geldi, her ne kadar Komisyonda değişmiş olsa da. Bu siyasi etikle alakalı şey de uzun yıllardır Parlamento gündemindeydi; birçok milletvekili buna ilişkin yasa teklifi vermiş olmasına rağmen, ne yazık ki, AB'nin bu dayatması karşısında alelacele getirildi. Orada da dedik ki: "Yani bunu bir an evvel kabul etmekle beraber, Avrupa Birliği normlarına uygun, en azından o nesnelliği, o ölçütü ortaya koyabilecek bir yasa teklifi olsun." Ama ne yazık ki onu orada sağlayamadık, bu konuda da tereddütlerimiz var. Biraz önce Öztürk Bey çok güzel ifade etti; bu fasıllar kabul edilse bile yarın bir gün ne olabileceği, Avrupa Komisyonunun, Avrupa Parlamentosunun buna ilişkin vize serbestisini kabul edip etmeyeceği konusunda tereddütlerimiz var. İnşallah eder, yani Türk vatandaşlarının bu konuda, gümrük kapılarında, sınır kapılarında karşılaştıkları mağduriyetler, bir an evvel bunlar önlenir diye düşünüyorum.
Tabii, bu eğer geçerse, bu hâliyle bu kabul edilirse boşanmadan doğan bütün sorunlar, özellikle tahkim ve tenfiz, milletlerarası özel hukuk mevzuatıyla... Medeni Kanun, biliyorsunuz, 5 fasıldan oluşuyor: Şahsın hukuku, aile hukuku, borçlar hukuku, eşya hukuku ve miras hukuku. Bu 5 faslı milletlerarası özel hukuk mevzuatının hükümleriyle beraber Avrupa Parlamentosu normlarına entegre edeceğiz ve bundan kaynaklanan sorunlar ortadan kalkacak. Öncelikle bunları ifade edeyim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, buna ilişkin zaten, biraz önce de ifade ettiğim gibi, herhangi bir muhalefet şerhimiz yok. Ben şimdi söz almışken başka şeylerden de bahsetmek istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Parlamentonun en önemli görevlerinden bir tanesi, milletvekillerinin en önemli görevlerinden bir tanesi denetim görevi. Biz ya yazılı soru önergesi veriyoruz ya sözlü soru önergesiyle Parlamentoya başvuruyoruz. Meclis araştırması veya gensoru, Meclis soruşturması bunlardan bir tanesi. Sayın Başkana vermiş olduğumuz, milletvekilleri olarak bizlerin vermiş olduğu bütün soru önergeleri standart yazılarla geri geliyor değerli milletvekilleri. Yani, daha önceki dönemde de, 24'üncü Dönemde de birçok konuda yazılı soru önergesi verdik, Sayın Cemil Çiçek bunları işleme aldı -burada örnekleri de var- noktasına virgülüne dokunmadan değerli arkadaşlarım, hiç noktasına virgülüne dokunmadan. 26'ncı Dönemde de geldim, cevaplanmayan yazılı soru önergelerini Meclis Başkanlığına verdim. Meclis Başkanlığı 2 tane maddeyi gerekçe gösteriyor. Bunlardan bir tanesi İç Tüzük'ün 96'ncı, diğeri 97'nci maddesi. Çok ayrıntılarına girmek istemiyorum, orada da gayet açık bir şekilde belirtiyor "İstişare amaçlı, özel konularla ilgili herhangi bir soru soramazsınız." diye.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu soruları sorduğumuz zaman, eğer geçmiş dönemde Sayın Meclis Başkanı yani Cemil Çiçek... 2 tane önerge var hiç noktasına virgülüne dokunmadığım. Bunlardan bir tanesini hemen ifade edeyim. Birisini Sayın Ahmet Davutoğlu'na, Sayın Başbakana sormuşum, bir tanesini de İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala'ya sormuşum 2016 yılında. Birinin numarası 819, diğerinin 842. İade edilmiş, diyor ki: "Bunlar gerekli şartları taşımıyor." Yani, Parlamentonun gündemine bunu getirmek istiyorum.
Aynı soruları noktasına virgülüne hiç dokunmadan 2014 yılında Cemil Çiçek Meclis Başkanıyken sormuşuz, Sayın Meclis Başkanı buna vize vermiş ve bunlar Parlamento gündemine gelmiş ama ilgili bakanlar tarafından cevaplanmamış. Ama şimdi, aynı zamanda, Sayın İsmail Kahraman bunları iade etmiş.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hem Meclis Başkanlığı burada bir sansür kurulu gibi çalışıyor, filtre yöntemini uyguluyor -yani bunu kabul etmek mümkün değil- hem de soru sormuş olduğumuz ilgili bakanlar ne yazık ki sormuş olduğumuz sorulara gerçekten ciddi anlamda cevap vermiyorlar. Şimdi, bir tane soruyu, geçmiş dönemde sormuş olduğum bir soruyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakana bir soru soruyorum, diyorum ki: "Hükûmetçe stadyumların adlarının yenilenmesi konusunda, bazı isimlerle alakalı tereddütlerimiz var. Eski adı Antalya Atatürk Stadı olan stadı Antalya Arena yaptınız. Eski adı Afyon Atatürk Stadı olan stadı Afyon Arena yaptınız. Hatay Atatürk Stadı'nı Antakya Arena yaptınız. Bursa Atatürk Stadı'nı Timsah Arena yaptınız. Eskişehir Atatürk Stadı'nı Es-Es Arena yaptınız. Sakarya Atatürk Stadını Sakarya Arena yaptınız." Bakın, tesadüflere bakın. "Rize Atatürk Stadı'nı Rize Şehir Stadı yaptınız. Samsun Atatürk Stadı'nın adını Samsun Arena yaptınız. Kocaeli İsmetpaşa Stadı'nın adını Kocaeli Arena yaptınız." Doğru mudur Sayın Akar?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Yıktılar, yıktılar.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Şimdi, bakın, soruyorum ki bunları niye yaptınız? Cumhuriyetin kurucusu, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün adlarını niye değiştirdiniz diye soru soruyorum Sayın Başbakana. Sayın Başbakanın bana vermiş olduğu cevabı okuyorum. Bakın, altında Sayın Akif Çağatay Kılıç'ın imzası var Spor Bakanı olarak. Bakın, bana vermiş olduğu cevap şu... Ben soruyorum ki niye Atatürk'ün adını değiştirdiniz diye, Sayın Bakan bana aynen şöyle cevap veriyor, diyor ki: "Gerek Hükûmet ve gerekse Bakanlık olarak, cumhuriyetimizin banisi, bütün milletimizin ortak değeri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasi polemik konusu hâline getirilmesini ve bunun üzerinden siyasi rant devşirme yoluna gidilmesini, tevessül edilmesini esefle karşılamaktayız." Ben soruyorum ki bu statlardan Atatürk'ün adını niye değiştirdiniz, Gençlik ve Spor Bakanı bana cevap veriyor: "Bunu siyasi polemik konusu hâline niye getiriyorsunuz?" diyor. Arkadaşlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk... Biz Gazi Meclisteyiz, burası Atatürk'ün Parlamentosu. Ben de diyorum ki stadın adını niye değiştirdin? Devam ediyor, "1994-2002 tarihleri arasında tek bir stat bile inşa edememiş Türkiye." diyor, devam ediyor "Biz bunu değiştirmekte haklıyız." diye. Önce şaşırdım, niye böyle bir cevap verdi diye. Bakın, ben size Artvin'de yaşanmış bir olayı anlatayım. Şimdi, Gençlik ve Spor Bakanı herhâlde il müdürünü örnek aldı diye düşünüyorum. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden önce Artvin'e siyasi liderler geldi değerli arkadaşla, Sayın Başbakan da geldi, Genel Başkanımız da geldi. Genel Başkanımızı getiren helikopter Artvin'e inecekti, 30 Mart seçimlerinden önce, her şey tamam, bir problem yok, ineceği yer de futbol sahasıydı. Bir gün evvel, bir baktık ki sayın il müdürü bizi aradı "Hayır, Sayın Genel Başkanın helikopteri buraya inemez." dedi. "Nasıl inemez?" dedik. Dedi ki: "Çimlere zarar veriyor bunun helikopteri." "Allah Allah, bu nereden çıktı?" dedik. İl müdürüne dedim ki: "Sayın müdür, bu gerçekçi değil. Buraya gelen devlet büyükleri veya siyasi parti genel başkanları hep buraya iniyorlar." "Olsun." dedi. "O zaman sen bana yazılı bir cevap ver." dedim. Hoşuna gitmedi il müdürünün. Aynen dilekçemiz şu, il başkanına yazdırdım, dilekçeyi yazan da benim: "5 Mart 2014 Çarşamba günü gerçekleştireceğimiz miting için Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu şehrimize helikopterle gelecektir. Helikopterin İskebe Şehir Stadı'na inebilmesi için gerekli iznin verilmesi hususunda gereğini arz ederim." diye il başkanı dilekçe verdi. İl başkanının verdiği dilekçeye il müdürünün verdiği cevabı hiç kelimesine dokunmadan okuyorum değerli arkadaşlar: "Artvin Şehir Stadı sentetik çim yüzeyli olup helikopterlerin inişi sırasında halının üzerine serili granit ve kuvars kumunun fırlaması nedeniyle saha zeminine zarar verildiğinden, sentetik çim yüzeyli statlara helikopter inişine izin verilmemektedir. Gereğini bilgilerinize rica ederim." Olabilir, gayet de normal, biz de bunu saygıyla karşıladık. Tamam, bizim Genel Başkanımız helikopterle "Kafkasör" diye tabir ettiğimiz bir yaylaya indi, yukarıya, zor koşullarda indirdik. Bizimkinin helikopteri, Sayın Genel Başkanın helikopteri küçük, "pırpır" diye tabir edilen bir helikopter, öyle söyleyeyim. Aradan bir on gün geçti, baktık ki aynı stada, bakın değerli milletvekilleri, 3 tane Skorsky indi, Sayın Başbakanın helikopterleri.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sıkıysa indirmesin!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Skorskyler her tarafa iner.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Hani, bizimki kuvars şeyine zarar veriyordu ya... Şimdi, il müdürü bu. Ben önce, il müdürünü -sizleri incitmek istemiyorum- şikâyet edeyim dedim, "Böyle böyledir." diye, "Bizimkinin helikopteri küçük, 3 tane kocaman helikopterlerle indi Sayın Başbakan, bunlar zarar vermiyor da bizim helikopter niye zarar veriyor?" diye.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Küçükler inemiyormuş!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Önce şikâyet edecektim, sonra şikâyet etmekten vazgeçtim. Niye biliyor musunuz? O birinci helikopterde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğunda oturan CHP'nin Genel Başkanı var; çimlere zarar veriyor, ağır geldi demek ki ondan dolayıdır diye il müdürünü şikâyet etmedim.
Şimdi, gelinen noktada, il müdürü böyle yaparsa sayın bakan da böyle cevap verir değerli arkadaşlarım. O nedenle sizlerden istirhamım şu, Başkanlık Divanına da söylüyorum, Sayın Başkan Vekili burada, Meclis Başkanımıza söyleyin: Meclis Başkanımız matbu şekilde göndermiş olduğumuz bütün dilekçeleri matbu şekilde geri göndermesin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Seçimi ondan mı kaybettiniz Uğur Bey? Helikopter inmeyince seçimi mi kaybettiniz? Belediyeyi kaybettiniz ama.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Milletvekilinin yasal denetim yollarından bir tanesi yazılı sorudur; yazılı soruya cevap vereceksiniz, sözlü soruya cevap vereceksiniz. Eğer bunlara cevap vermiyorsa bırakın, ilgili bakan cevap versin, Sayın Meclis Başkanının böyle bir görevi yok, böyle bir filtreleme görevi yok, bu şekilde engelleme görevi yok. Yani, burası bir sansür kurulu değil, sorularımıza gereken cevap verilir. Biz hangi soruyu soracağımızı gayet iyi biliyoruz, Parlamentoda uzun zamandır görev yapıyoruz.
Bu konuda bir daha bir yanlışlığın olmamasını temenni ediyorum, Meclis Başkanının bu tavır içerisinde olmamasını temenni ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)